AK Parti’nin adını bulan, logosunu tasarlayan, iletişim stratejisini, seçim kampanyalarını belirleyen reklamcı Erol Olçak CNBC-e Business Dergisi'nin bu ayki sayısı için Eray Özer'e konuştu.
"Hayatım boyunca yaptığım ikinci röportaj" diye tanımladığı söyleşide Arter Ajans’ın sahibi Erol Olçak bu işe nasıl girdiğini, siyasi parti reklamcılığını, Başbakan Erdoğan’la 18 yıllık ilişkisini anlattı.
İmam Hatip Lisesi’nden sonra sanat tarihi okumuşsunuz. Reklamcılık nereden esti?
Çocukken ortaokul öğrencileri arasındaki resim yarışmasında Türkiye çapında derece almıştım. Yani o zaman-lardan benim resim, grafik ya da tasarıma ilişkin bir yeteneğim vardı. Üniversiteye geldiğimde reklamcılıkla ilgili bazı organizasyonlarla ya da kişilerle tanıştım. Yani ressam olmayı ya da mimari tasarlamayı düşünürken reklamcılığı keşfettim ve öğrencilik yıllarımda reklam ajanslarında çalıştım. Dolayısıyla reklamcılık, üniversiteyi bitirmeden kesinlikle yapmak istediğim bir meslek ya da iş olarak karar verdiğim bir şeydi. Üniversite bittikten sonra bir arkadaşımla, 1987 yılında bir ajans kurduk.
Ama henüz siyasal iletişim yapmıyorsunuz.
Hayır, siyasal iletişim olarak kurmamıştık. Normal reklamcılık, sektörde, piyasada vesaire. Siyasal reklamcılıkla tanışmam çok başka şekilde oldu. Mehmet Ali Şahin Bey ile ahbaplığım vardı, kendisi Necmettin Erbakan’ın bir çalışmasını yapmam için davet etti. Erbakan siyasi yasaklıydı. Siyasal iletişime oradan başladım, ondan sonra sürüp gitti.
Tayyip Erdoğan ile nasıl tanıştınız? Erbakan’a kampanya yaparken mi?
Yok. Erbakan ile çalışmam çok kısa oldu, ona bir konsept ve tasarım yaptım. Sayın Erdoğan ile il başkanıyken tanıştım, 1993 yılında. İlk tanışmam bir nezaket tanışmasıydı, kalabalık bir ekiple. 1994’te büyükşehir belediye başkanı seçildikten sonra çalışmaya başladık, o gün bugün birlikte çalışıyoruz.
Birlikte çalışmaya hiç ara vermediniz mi?
Hayır, hiç ara vermedim. Bir tek, ara demeyelim de ben Sayın Erdoğan mahkumiyet alıp Pınarhisar’a gittiği zaman, ta o süreçte, 1999 yılında DYP’den teklif aldım. Tansu Hanım’ın kampanyasını yürüttüm. Sayın Erdoğan, Pınarhisar’daydı.
Bir seçim kampanyasına seçimden ne kadar önce başlarsınız?
Şu anda başladık zaten.
Ara vermeden öyle mi?
Tabii, kesinlikle. AK Parti’yi diğerlerinden ya da Tayyip Erdoğan’ı diğer liderlerden ayıran en önemli özellik şu: Ben 19 yıldır Tayyip Erdoğan ile çalışıyorum, yasaklıyken bile siyasal iletişim yapılıyordu. Tayyip Erdoğan cezaevindeyken bile gazete ilanlarıyla bayram kutlamaları, davetiyeler...
Diğer partilerimiz de böyle midir? Diğer partiler ne yazık ki böyle değil. Nasıl buluyorsunuz rakiplerinizi?
Ne yazık ki CHP, BDP, MHP ya da mecliste grubu olan partiler, sadece seçim yaklaştığı zaman profesyonel bir ekiple çalışıyor. Ancak o zaman partilerini derleyip toplayıp bir kampanya fikri oluşturmaya başlıyor. Rakipleri nasıl bulduğumu ben söylemeyeyim. AK Parti’nin aldığı sonuçlarla diğerlerinin aldığı sonuçları mukayese ettiğiniz zaman fark ortaya çıkıyor. Kuşkusuz bu bir kampanya yapıcısı olarak sadece benim başarım değil. Pek tabii ki parti, lider, bu sürece katılan başka etki grupları çok önemli. Fakat ben de yedi seçim kazanmış bir ekibin ajans başkanıyım. Üç genel seçim, iki yerel seçim ve iki referandum. Yani AK Parti 10 yılda yedi tane sandık götürdü milletin önüne ve hepsinden de galip çıktı. Üstelik oylarını hep artırarak çıktı.
Siz Başbakan’la kişisel olarak da yakın mısınız? Çocuklarının düğün törenlerini de siz organize etmişsiniz.
Ben kendimi Başbakan’a yakın hissediyorum ama Başbakan beni kendisine ne kadar yakın hissediyor bu, onun cevap verebileceği bir şey. Ama elbette ki, beyefendinin çocuklarının düğün organizasyonlarına katkıda bulun-dum. Bu tabii benim çok gurur duyduğum bir şey, bu güvene layık olmak benim için önemli. Ben aynı zamanda siyasette yol arkadaşıyım, sadece kampanyacısı, yani reklamcısı değilim.
Siyaseten de aynı çizgidesiniz.
Evet, aynı değerler ve aynı ideolojik çevrenin içerisinde bulunduğumuz için Tayyip Erdoğan’ın kendisini farklılaştırması, kendini yeni siyasete hazırlama süreçlerinde ben de o havzada bulunmuş birisiyim. O yüzden Tayyip Erdoğan halkın olduğu gibi benim de kahramanım aynı zamanda.
Mesela Tayyip Bey eğer Cumhurbaşkanı olursa siz orada da devam eder misiniz siyasal iletişimi yapmaya?
Bu sadece bana bağlı değil.
Yani tabii Tayyip Erdoğan da isterse...
Tayyip Bey de isterse, elbette ki. Benim için şereftir.
Çocukken ortaokul öğrencileri arasındaki resim yarışmasında Türkiye çapında derece almıştım. Yani o zaman-lardan benim resim, grafik ya da tasarıma ilişkin bir yeteneğim vardı. Üniversiteye geldiğimde reklamcılıkla ilgili bazı organizasyonlarla ya da kişilerle tanıştım. Yani ressam olmayı ya da mimari tasarlamayı düşünürken reklamcılığı keşfettim ve öğrencilik yıllarımda reklam ajanslarında çalıştım. Dolayısıyla reklamcılık, üniversiteyi bitirmeden kesinlikle yapmak istediğim bir meslek ya da iş olarak karar verdiğim bir şeydi. Üniversite bittikten sonra bir arkadaşımla, 1987 yılında bir ajans kurduk.
Ama henüz siyasal iletişim yapmıyorsunuz.
Hayır, siyasal iletişim olarak kurmamıştık. Normal reklamcılık, sektörde, piyasada vesaire. Siyasal reklamcılıkla tanışmam çok başka şekilde oldu. Mehmet Ali Şahin Bey ile ahbaplığım vardı, kendisi Necmettin Erbakan’ın bir çalışmasını yapmam için davet etti. Erbakan siyasi yasaklıydı. Siyasal iletişime oradan başladım, ondan sonra sürüp gitti.
Tayyip Erdoğan ile nasıl tanıştınız? Erbakan’a kampanya yaparken mi?
Yok. Erbakan ile çalışmam çok kısa oldu, ona bir konsept ve tasarım yaptım. Sayın Erdoğan ile il başkanıyken tanıştım, 1993 yılında. İlk tanışmam bir nezaket tanışmasıydı, kalabalık bir ekiple. 1994’te büyükşehir belediye başkanı seçildikten sonra çalışmaya başladık, o gün bugün birlikte çalışıyoruz.
Birlikte çalışmaya hiç ara vermediniz mi?
Hayır, hiç ara vermedim. Bir tek, ara demeyelim de ben Sayın Erdoğan mahkumiyet alıp Pınarhisar’a gittiği zaman, ta o süreçte, 1999 yılında DYP’den teklif aldım. Tansu Hanım’ın kampanyasını yürüttüm. Sayın Erdoğan, Pınarhisar’daydı.
Bir seçim kampanyasına seçimden ne kadar önce başlarsınız?
Şu anda başladık zaten.
Ara vermeden öyle mi?
Tabii, kesinlikle. AK Parti’yi diğerlerinden ya da Tayyip Erdoğan’ı diğer liderlerden ayıran en önemli özellik şu: Ben 19 yıldır Tayyip Erdoğan ile çalışıyorum, yasaklıyken bile siyasal iletişim yapılıyordu. Tayyip Erdoğan cezaevindeyken bile gazete ilanlarıyla bayram kutlamaları, davetiyeler...
Diğer partilerimiz de böyle midir? Diğer partiler ne yazık ki böyle değil. Nasıl buluyorsunuz rakiplerinizi?
Ne yazık ki CHP, BDP, MHP ya da mecliste grubu olan partiler, sadece seçim yaklaştığı zaman profesyonel bir ekiple çalışıyor. Ancak o zaman partilerini derleyip toplayıp bir kampanya fikri oluşturmaya başlıyor. Rakipleri nasıl bulduğumu ben söylemeyeyim. AK Parti’nin aldığı sonuçlarla diğerlerinin aldığı sonuçları mukayese ettiğiniz zaman fark ortaya çıkıyor. Kuşkusuz bu bir kampanya yapıcısı olarak sadece benim başarım değil. Pek tabii ki parti, lider, bu sürece katılan başka etki grupları çok önemli. Fakat ben de yedi seçim kazanmış bir ekibin ajans başkanıyım. Üç genel seçim, iki yerel seçim ve iki referandum. Yani AK Parti 10 yılda yedi tane sandık götürdü milletin önüne ve hepsinden de galip çıktı. Üstelik oylarını hep artırarak çıktı.
Siz Başbakan’la kişisel olarak da yakın mısınız? Çocuklarının düğün törenlerini de siz organize etmişsiniz.
Ben kendimi Başbakan’a yakın hissediyorum ama Başbakan beni kendisine ne kadar yakın hissediyor bu, onun cevap verebileceği bir şey. Ama elbette ki, beyefendinin çocuklarının düğün organizasyonlarına katkıda bulun-dum. Bu tabii benim çok gurur duyduğum bir şey, bu güvene layık olmak benim için önemli. Ben aynı zamanda siyasette yol arkadaşıyım, sadece kampanyacısı, yani reklamcısı değilim.
Siyaseten de aynı çizgidesiniz.
Evet, aynı değerler ve aynı ideolojik çevrenin içerisinde bulunduğumuz için Tayyip Erdoğan’ın kendisini farklılaştırması, kendini yeni siyasete hazırlama süreçlerinde ben de o havzada bulunmuş birisiyim. O yüzden Tayyip Erdoğan halkın olduğu gibi benim de kahramanım aynı zamanda.
Mesela Tayyip Bey eğer Cumhurbaşkanı olursa siz orada da devam eder misiniz siyasal iletişimi yapmaya?
Bu sadece bana bağlı değil.
Yani tabii Tayyip Erdoğan da isterse...
Tayyip Bey de isterse, elbette ki. Benim için şereftir.