Ankara'da oturan 41 yaşındaki Hanife ile 43 yaşındaki Bilal Gümüş'ün ikinci çocukları 11 yaşındaki Melis'e, 6 aylıkken bir tür genetik hastalık olan sistinozis tanısı konuldu. Tedavisine başlanan Melis'te, 5 yaşına geldiğinde hastalığına bağlı böbrek yetmezliği gelişti. Diyalize girmeye başlayan Melis'in sağlık durumu giderek, ağırlaşmaya başladı. Hastalığına bağlı olarak kalbinde de sorunlar yaşayan Melis için tek çözümün böbrek nakli olduğunu söyleyen doktorlar, bunun riskli de olacağını ve küçük kızın zayıflayan kalbinin bunu kaldıramayacağını söyledi. Antalya'da özel bir hastanenin Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Alper Demirbaş'a ulaşan Gümüş ailesi, olumlu yanıt alınca, Antalya'ya geldi. Prof. Dr. Demirbaş ve ekibinin gerçekleştirdiği ameliyatla Melis'e, babası Bilal Gümüş'ün bir böbreği nakledildi. Ameliyat öncesi su içemeyen Melis, artık doyasıya içtiğini söyledi.
'İKİ ADIM ATAMIYORDU'
Kızına doğduktan 6 ay sonra sistinozis tanısı konulduğunu anlatan anne Hanife Gümüş, "Melis, uzun süre sistinozis tedavisi gördü. 5 yaşına geldiğinde ise hastalığından dolayı böbrekleri etkilenince, periton diyalize başlandı. 6 yıl periton diyalizden sonra artık diyalizin yetersiz olduğunu öğrendik. Hemodiyalize ise damarları elverişli değildi. Ankara'daki hocalarımız, Melis'te kalp yetmezliği de başladığı için böbrek çıkmasına rağmen 'Nakil yapamayız. Masada kalma ihtimali, çok yüksek' dediler" diye konuştu.
Kızının iki adım attığında yorulduğunu ve yürüyemediğini belirten Gümüş, "Su, içemiyordu. Bazen yalvarıyordu, 'Anne bir yudum fazla su içeyim' diye; ama veremiyordum çünkü şişiyordu" dedi. Umutlarını hiç kaybetmediklerini söyleyen Gümüş, "Sonra Alper hocama ulaştım. Sağ olsun Alper hocam, bizi kabul etti. Başarılı bir ameliyat yaptı. Eşim, böbreğini verdi. Şu anda, Melis'in sağlığı iyi. Kalbi de toparladı. Şimdi su içebiliyor, idrarını yapabiliyor. Çok mutluyuz" diye konuştu.
Kızına böbreğinin birini veren baba Bilal Gümüş ise Melis'in sağlığına kavuşması dolayısıyla çok mutlu olduğunu dile getirdi. Gümüş, "İnşallah, kızım rahata, sağlığına kavuşur. İnşallah, uzun ömürlü olur" dedi.
'BİZE GELDİĞİNDE YÜRÜYEMİYORDU'
Yaşıtlarına göre fiziksel gelişimi yavaş olan Melis'in hastaneye geldiğinde tekerlekli sandalyede olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Demirbaş, tedavi süreciyle ilgili şunları söyledi:
“Melis'e 'karından diyaliz' dediğimiz periton diyaliz uygulanmış yıllarca. Periton diyaliz, karın zarının geçirgenliğinden yararlanarak, vücuttan zehirli maddelerin atılması temelinde bir tedavi. Fakat zamanla karın zarı geçirgenliğini kaybetmeye başladığı için vücuttan bu zehirli maddeler temizlenemez. Melis, bize geldiğinde sanki hiç diyalize girmemiş gibi kan değerleri vardı. Vücuttan atılması gereken zehirli maddelerle dolu bir ortamın içinde Melis, yaşamaya çalışıyordu. Tabi diğer bütün organlarını da etkilemişti. Yürüyemiyordu. Çok az su içse bile kalbi yeterince kan pompalayamadığı için o zehirli maddeler nedeniyle vücut şişiyordu. Hemodiyalize de alınmamış. Bir böbrek bağışlanmış; ama kalbin kaldıramayacağı düşünülerek, nakil yapılmamıştı."
'AMELİYATIN YÜKSEK RİSKLİ OLDUĞUNU BİLİYORDUK'
Melis'in böyle yaşamaya devam edemeyeceğini, artık son aşamaya geldiğini ve kalbinin hemen hemen hiç kasılmadığını yaptıkları tetkikler sonucu gördüklerini anlatan Prof. Dr. Demirbaş, "Bu ameliyatın yüksek riskli olduğunu biliyorduk. Anne ve babasına tüm riskleri anlattık; ancak şöyle bir şey var ki biz, başladığımızdan bu yana 6 bine yakın böbrek nakli ameliyatı yaptık. Böbrek nakli ameliyatları sonunda, kalp fonksiyonlarının da tamamen düzeldiğini gördük. Bu tür hastaları nadir de olsa görüyoruz. Bu tür ameliyatları daha önce de yaptık ve uluslararası platformlarda paylaştık" diye konuştu. Ameliyatın başarılı geçtiğini ve Melis'in neredeyse pompa fonksiyonu hiç görmeyen kalbinin artık normale çok yakın şekilde kasılma görevini yerine getirdiğini belirten Demirbaş, şöyle devam etti:
"Böbreği nakleder etmez böbrek, idrar çıkarmaya başladı. Ekiple birlikte bir rahatlama hissettik; çünkü idrar çıkarmaya başladığı anda artık vücudunun çok süratli şekilde toplanabileceğini biliyorduk. Daha sonra Melis'in böbreği çalıştı. Kandan temizlenmesi gereken toksin maddeler, temizlenmeye başladı ve bunun sonucunda diğer organları da düzelmeye başladı. Şu anda böbrek fonksiyonları, tamamen normal sınırda. Artık su içebiliyor. Dondurma yemek istiyordu. Bugün ona da izin verdik."
'ORGAN NAKLİ, MUCİZEDİR'
Organ naklinin mucize olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Demirbaş, "Tabi mucizeyi insan eliyle yaratmak, mümkün değil; ama yeterince tecrübeniz varsa organ nakli ile insanları ölümün kıyısından alıp, yaşama dahil edebilirsiniz. Bunu defalarca gördüm, defalarca yaşadım" dedi. Melis'i babasının böbreğinin hayata tutundurduğunu söyleyen Demirbaş, "Biz de vesile olduk. Çok büyük mutluluk bu. Binlerce insan, organ nakli bekliyor. Elbette herkesi organ bağışında bulunmaya davet ediyorum; ama onun ötesinde başka bir şeye daha davet ediyorum. Ailesinde böbrek, karaciğer hastası olan insanlar, yapacakları bağışla onları kurtarabilir. Bakın, örnek burada. Melis, benim gözümde bir mucizedir. Allah, uzun ömürler versin. Melis, benim artık kızım değil, torunum" diye konuştu.
SİSTİNOZİS NEDİR?
Sistinozis, sistin adlı amino asidin çeşitli organlarda (böbrek, göz, kas, pankreas ve beyin) anormal birikimiyle karakterize olan genetik geçişli metabolik bir hastalık. Bebeklerde ilk 6 aydan sonra bulgu vermeye başlar. 6-18 aylarda aşırı susama ve idrar yapma, gelişme geriliği, raşitizm ve dehidratasyon (vücuttan aşırı su kaybı) atakları ile ortaya çıkar. Hastalığın tanısı 1.5 yaşındaki bebeklerin göz muayenesinde, korneada biriken sistin kristalleri ile mümkündür. İlk belirtileri, 6'ncı ayda başlayan hastalıkta farklı organlar farklı yaşlarda etkilenir.
Selma KUNAR/ANTALYA, (DHA)