Gazeteci Galip Umut Özdil moderatörlüğünde online düzenlenen toplantıya YÜCİTA Başkanı Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, Aksaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alptekin Karagöz, Biyoçeşitlilik ve Genetik Kaynakları Uzmanı Dr. Kürşad Özbek konuşmacı olarak katıldı.
Galip Umut Özdil, yöresel ürünlerin kırsal kalkınmanın anahtarı olarak görüldüğünü belirterek, ATB tarafından 2008 krizinden sonra 'Kriz varsa çare de var' sloganıyla yöresel ürünler projesinin geliştirildiğine dikkat çekti.
TÜKETİCİ KALIPLARI DEĞİŞTİ
YÜCİTA Başkanı Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, pandemi sonrasında tarımın, yöresel ürünlerin, coğrafi işaretli ürünlerin ön plana çıktığını söylerken, hem üretim hem de tüketim kalıplarının değiştiğini anlattı. Tekelioğlu, “Üretimde daha az enerji kullanılan, daha çok çevreye saygılı olan yöntemler kullanılıyor. Tüketici de daha çok bitkisel ürün tüketmeye daha az hayvansal ürün tüketimine yöneliyor" diye konuştu.
Tescillenmiş ürünlerin büyük bölümünün tarımsal ürünler olduğunu belirten Tekelioğlu, Türkiye’de coğrafi işaretli ürün sayısının 900 olduğunu, 744 de tescil bekleyen yöresel ürün olduğunu söyledi. Tescil rakamlarının sevindirici olduğunu ancak coğrafi işaret sisteminde yönetişim ve denetim ayağının eksik olduğunu vurgulayan Tekelioğlu, “Esas olan yönetişim ve denetimdir. İdeal coğrafi işaret sistemi kurulmalı" dedi.
ÜRETİCİNİN MOTİVASYONU EKONOMİK
Ayşegül Selışık, yöresel ürünlerin üretiminde küçük aile işletmelerinin önemini vurguladı. Tarımsal üretimin yüzde 80’ini küçük aile işletmelerinin gerçekleştirdiğini kaydeden Selışık, “Dünya nüfusunun yarısı kentlerde yaşıyor. 2050’de üçte ikisinin kentlerde yaşayacağı öngörülüyor. Kırsalda üreticinin kalması ve üretmeye devam etmesi lazım. Bunun için de motivasyonunun olması lazım" diye konuştu.
'TARIMSAL BİYO ÇEŞİTLİLİĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM'
Uzman Dr. Kürşad Özbek, Anadolu’nun 12 bin bitki türüne ev sahipliği yaptığını, bunun 4 bininin endemik bitki türleri olduğunu aktardı. “Tarımsal biyoçeşitlilik açısından Türkiye özel bir konumda" diyen Özbek, tarıma konu olan buğday gibi türlerin çıkış yerinin de Türkiye olduğunu belirtti. Geleneksel tarım yöntemlerinin geliştirmesi gerektiğini vurgulayan Özbek, “Tarımsal biyoçeşitliliğimiz artımız, ancak bu çeşitlilik her geçen gün kayboluyor. Tarımsal biyoçeşitliliğin azalmasının nedeni kırsalın boşalması ve yaşlanması. Köylere gittiğimizde yenilebilir türleri bilen insan bulamıyoruz. Korkunç bir göçle karşı karşıyayız. Tarımsal biyoçeşitliliğimize sahip çıkalım" diye konuştu.
'YEREL BİTKİ ÇEŞİTLERİ SİGORTAMIZ'
Prof. Dr. Alptekin Karagöz, yerel bitki çeşitlerinin küresel ısınmaya karşı sigortamız olduğunu söylerken, “Yerel çeşitler değişime uyum sağlayabilen bitkiler. Bu nedenle onların üretimini yaygınlaştırmalıyız" dedi. Yerel çeşitlerin değişen dünya koşullarına en kolay şekilde uyum sağlayan, sürdürülebilir tarımı en iyi destekleyen türler olduğunu kaydeden Karagöz, “Ülkemiz bir çok üretilen bitkinin gen kaynağı, merkezi durumunda. Yerel çeşitler sürdürülebilir tarım stratejisini destekliyor. Yerel çeşitler yeşil mutabakata uygun. Bizim kurtarıcımız yerel çeşitler" diye konuştu.
ANTALYA, (DHA)
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |