CHP'nin eski genel sekreteri Önder Sav, Habertürk TV Ankara Temsilcisi Ali Can Türkoğlu'nun sorularını yanıtlıyor. İşte Sav'ın açıklamaları:
Bu zamana kadar suskunluğumu korudum. 12 Haziran seçimlerinden önce YSK'nın belirlediği takvim doğrultusunda ben de diğer pek çok aday adayı gibi başvuruda bulundum. Aday gösterilmedim. Yine sustum. Hiçbir tepki vermedim, değerlendirme yapmadım. 12 Haziran seçimleri bana göre başarılı sonuçlanmadı. Buna rağmen yine sustum. Bütün basın yayın organlarının bu konudaki taleplerine karşı suskunluğumu korumaya devam ettim. Siyasi yaşamımda CHP'yi hemen her şeyin üzerinde tuttum. Ama 1956'dan bu yana üyesi olduğum CHP'de bu günlerde anlaşılması güç olaylar meydana gelince suskunluğumu bozmaya karar verdim. Susmanın ağırlığını konuşmaktan daha zor olduğunu düşünerek bu programı kabul ettim.
CHP manen bana çok şey verdi. 1980 öncesi iki kez milletvekili seçilmem, 1974'de çalışma ve sosyal güvenlik baklanlığna getirilmem, grup başkanvekillikleri yapmam, sonra CHP'nin en uzun süreli genel sekreterlik görevi... Ben hala CHP'ye kendimi borçlu sayıyorum. CHP'yi tanımadan, binasının yerini bilmeden parti yöneticisi olanlar, partiye hakaret edip başka partiye gidip dönenlerle bizim gibileri aynı kefede gösterilmeyi kabul etmem.
Tüzüm tartışması hangi aşamalardan geçti? Bu konuda yansız bir değerlendirme yapmak istiyorum. Genl Başkan 22 Mayıs günü, Atatürk Spor Salonu'nda aynen şöyle seslendi: Daha demokratik bir yapı olacak. Tüzüğün hukuksuzluklarını belirtmişti.
Yargıtay'dan üst üste uyarı yazıları geldi Sayın genel Başkan da, 3 Kasım'da genel başkanlık görevini yapmadı, Parti Meclisi'ni toplamadı. Genel başkan yardımcısı ile toplantı devam etti. Tüzük değişikliği için kurultay çağrısı yapıldı. Sayın Genel Başkan, merkez yönetiminin değiştirildiğini bildirdi. Benimle beraber arkadaşlarımız saf dışı edildi.
"ÇARŞAF LİSTE SÖZÜNÜ TUTMADI"
Ne yazık ki Sayın Genel Başkan önüne çıkan ilk fırsatı tepti, Aralık 2010'daki kurultayda söz verdiği çarşaf listeyi bertaraf ederek blok listeyi kurultaya dayattı. Ama maalesef liste orataya çıktıktan sonra delegelerde ve partililerde düş kırıklığı oldu. Mustafa Kemal'den bu yana hiçbir genel başkan bu kadar parti dışından gelen insana yer vermemiştir. Bu 17 kişinin 9 tanesi halen milletvekili. hem parti meclisindeler hem de parlamentodalar. Parti dışından 17 kişiyi PM üyesi yapmak gibi bir hukuksuzluğu ortaya koymuşlardır. Parti Meclisi üyesi olup da başka partinin üyeliği devam edenler vardı.
Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu'nun 'Sabahattin Ali'yi CHP öldürttü' sözlerini bir dil sürçmesi olarak görüyorum. Ben CHP'ye gönül verenlere o ozanın sözleriyle 'Aldırma gönül aldırma' diyorum.
CHP'yi adaylık vesilesi ile tanıyan 40 kişi ne yazık ki bugün milletvekilidir. Acı verici bir olaydır. Ön seçim vaadinde bulunan Sayın Genel Başkan sözünü tutsaydı, bu 40 kişi hatta genel başkan yardımcılığı yapan pek çok kişi seçilemezdi. Örgütten 206 arkadaşımız başvurdu sadece bir il başkanı ve iki ilçe başkanı seçilebildi. Örgüt pişman edildi.
Ön seçim yapılan 29 ilin 11'inde liste başı olan arkadaşlar bile parlamentoya gelemedi. Az oy alınacak yerlerde ön seçime gidildi.
"DENİZ BAYKAL DA ÖN SEÇİM YAPMAMIŞTI AMA..."
Sayın Deniz Baykal hiç kimseye seni milletvekili yapacağım vaadinde bulunmamıştı. Sizin orada ön seçim yapacağım da dememiştir. Ön seçim yapılsaydı tabii daha iyi olurdu. Ben de ön seçimle gelerek milletvekili olmuştum. Seçimlerden önce de sonra da Sayın Genel Başkan'ın tüzük değişikliği vaadi oldu. Lider sultasına son vereceğiz diyordu.
Parti Meclisi tüzük değişikliği için yol vermedi. Genel Başkan tüzük değişicek diyor yol alınamıyor. Beşte bir üye imza topladı. Bu talep bekletildikten sonra Sayın Genel Başkan birdenbire 'Ben kendi kurultayımı toplayacağım' diye ortaya çıkıyor. Bu hem etik değil hem de hukuka uygun değil.
Çok garip bir olay daha yaşandı. 26 Şubat'ta Atatürk Spor Salonu'nda yapılacağı söylenen kurultay Arena'ya alındığı açıklandı. Eksik bir kurultay çağrısı yapılmıştır bir başka gariplik olarak, kimse kusura bakmasın, bu, hukuku arkadan dolanmaktır.
1 Mart'ta yapılacak kurultay da 27 Şubat'a alındı. Kaldi ki, üyelerden böyle bir talep yok. Becerikli bir parti üst üste böyle kararlar verir mi? Nedir bu telaş? Neyi nereden kaçırıyorlar? Bunlar CHP'nin ciddiyetiyle bağdaşan şeyler değildir.
GENEL BAŞKAN DEĞİŞİKLİĞİ GÜNDEMDE YOK
Tüzük kurultayı isteyenlerin gündeminde genel başkan değişikliği yok. Siyasi partiler kanunu açık. Yeni bir söylem de şu oldu, 26 Şubat kurultayı için. Bir şölen havasında geçeceği söylendi. Ne şöleni? Daha iyi bir projeniz mi var, acaba temel politikalarda değişiklik mi yapıyoruz, özgürlüklerin genişletilmesi için yeni bir anayasa projesi mi sunuyoruz ki büyük bir salonda bunu şölene çevireceğiz... Delegenin kim, seyircinin kim, gazetecinin kim olduğu belli olmayan bir salonda tüzük gibi önemli bir konuda kurultay yapacaksınız. Şölen buysa, ben bu şölende yokum.
Baykal'ın genel başkanlığı döneminde tüzük değişikliği kurultayı için büyük bir salonda, şamatalı bir tüzük kurultayını engellemiştir. Doğrusu da budur.
KILIÇDAROĞLU İLE NEDEN YOLLARI AYRILDI?
Tüzük maddelerinin uygulanıp uygulanmaması noktasında anlaşmazlık çıktı. Biz Sayın Genel Başkan'ın imzasıyla dışlanmış olduk.
Kılıçdaroğlu ismini ilk ben ortaya attım. Ben hariç MYK'nın diğer üyeleri Sayın Baykal'ın yeniden aday olmasını istiyorlardı. Örgüte yapılan danışmalarda o günün koşulları içinde aday olmasının zorlukları olacaktı. Öne çıkan isim Sayın Kılıçdaroğlu oldu ve onun elini havaya kaldırdık. Ben geriye bakmam, pişmanlık da duymam. O günün koşullarına göre değerlendiririm.
Sayın Baykal kaset komplosuyla uzaklaştırılmadan önce Sonar tarafından yapılan ankete göre CHP'nin oyu yüzde 28'di. 12 Haziran'da puan kaybedildi. Yüzde 26 başarı olarak görülüyor. Önceki seçimde göre puan arttı deniliyor. AKP'nin ne kadar oy artırdığına bakarsanız, başarı göremezseniz.
Bu yönetim örgütlere çok sıkıntılı anlar yaşattı. Bugün çok inanmak istemedim. Hatay'da merkez ve ilçe yönetimleri alındı. Bu mu parti içi demokrasi? Delegenin yapısını değiştirmek istiyorlar.
(Gazeteport)