Yusuf Çetinkaya, 1994 doğumlu genç bir sanatçı olmasına rağmen kısa sürede ezgi dünyasında isim yapmayı başarmış ve çok sayıda takipçisi olan bir isim. Kendisiyle yaptığımız röportajımızda, sanat ve sanatçılığa dair bazı konularda bilgilerine başvurduk. Değerli sanatçımıza bize zaman ayırdığı için teşekkür ediyoruz.
Ben Yusuf Çetinkaya, 1994 yılında Diyarbakır merkezde doğdum, aslen Mardinliyim. Okul hayatım Diyarbakır’da geçti. Evli ve 1 çocuk babasıyım.
Aslında klasik bir cevap gibi olacak ve belki de klişe olacak ama müziğe ilgim küçük yaşlarda başladı. İlkokul 3. Sınıfta enstrüman çalmaya başladım, biraz da öğretmenlerimin bu yönümü keşfetmiş olmaları sayesinde müziğe olan ilgim daha da artmaya başladı. Uzun bir süre amatör olarak ezgi okudum, daha sonrasında kurmuş olduğumuz Grup Reyyan ile profesyonel sanat hayatına başladım.
Grup Reyyan 2012 yılında kuruldu. 4 kişilik bir ekipten oluşan grubumuz, daha çok ezgi seslendirmesi yapıyor. Ancak bunun yanında düğün, konser ve diğer etkinliklere de icabet ediyoruz.
Evet, var ve ilginç de bir hikâyesi var.
Tabi… Org çalıyorum. Aslında Grup Reyyan’ı kurmadan önce de org çalıyordum ama grubu kurduğumuzda bu eksikliğin sıkıntısını bayağı yaşadık. “Tırnağın varsa başını kaşı” misali sıkıntı yaşamamak adına daha önce amatörce çaldığım orgda kendimi geliştirmeye karar verdim ve tamamen kendi çabalarımla profesyonelleştim. Yani bir anlamda grubun aynı zamanda piyanistiyim.
Aslında ben ustalarımın her birini ayrı bir hayranlıkla bakıyorum ama tabi takip ettiğim ve ilham aldığım bazı isimler var. Mesela Mustafa Cihat hocam, Eşref Ziya hocam idollerimdir. Gerek sanatçılıklarıyla, gerek ezgileriyle en sık takip ettiğim sanatçı üstatlarım. Tabi bu arada Ender Tekin hocamı da unutmadan eklemem gerekiyor.
Grup olarak tarzımız ezgi ancak bunun yanında İslami düğünler, konserler, mevlit etkinlikleri, sünnet düğünleri, nişan ve özel programlarda da sahne alıyoruz.
Hayır, gelen talepler doğrultusunda bazen tek başıma sahne alıyorum. Grup olarak davet ettiklerinde grup olarak gidiyoruz. Düğünlerde tek kişinin sahne alması çok zor olur mesela. Bu tip davetlere grup olarak çıkıyoruz. Ama özel konser teklifleri veya diğer özel programlarda tek başıma da sahne alabiliyorum.
Tabi, sosyal medyayı aktif olarak kullanıyorum. İnstagram ve Facebook adresinden iletişim kuruyoruz.
2012 yılında kurulmuş bir gruptan söz ederken mütevazilik yapmaya gerek yoktur sanırım. 7 yılda birçok TV programına konuk oldum, şimdilerde zaman zaman TRT Kürdi, Diyarbakır’ın yerel kanallarına ve çevre illerdeki TV kanallarına konuk oluyorum.
Sanatçılık bence doğuştan bir yetenektir yani Allah vergisi… Sonradan notalı olarak bir enstrüman çalabilirsiniz, okunan ezgiler hakkında veya bir sanatçının ses kalitesi hakkında yorum yapabilirsiniz ama bu sanatçı olunduğu anlamına gelmez. Sanatçının en büyük özelliği müzik kulağına sahip olmasıdır ve bu da dediğim gibi Allah vergisidir, yani doğuştan sahip olunan bir yetenektir.
Sanatçılığa dair ise şunu söylemek istiyorum; sanatçılık günümüzde her ne kadar daha çok bir “iş alanı” olarak kabul edilse de şahsım adına ve grubum adına söyleyebilirim; biz bu işi öncelikle sanat piyasasına farklı bir soluk olmak adına yapıyoruz. Herkes müzik dinler, gün içinde hiç müzik dinlemeyen birinden bahsedemeyiz ve biz ezgi, ilahi ve marş seslendiriyoruz. Yani işin özünde İslam dairesinden çıkmadan müzik yapıyoruz.
Ben teşekkür ederim…
(Advertorial)
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |