ZEYTİN AĞAÇLARI ENGEL OLUYOR
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Madencilik Konsey Başkanı İsmet Kasapoğlu, çevre ve madenin hayatın vazgeçilmez iki gerçeği olduğunu belirterek, bazı kişi ve kesimlerin bu iki alanı birbiriyle çatıştırmaya çalıştığını iddia etti. Avrupa'da maden bulunan yerlerin değerlendirildiğini ve daha sonra rehabilite edildiğine işaret eden Kasapoğlu, "Türkiye'de ise 10 milyonlarca Dolar harcanıp ortaya çıkarılmış madeni 2–3 kilometre tepenin arkasında zeytin ağacı var diye üretime alamıyoruz. ÇED'de bir kişi 'hayır derse' izin verilmiyor. 'Tarım Bakanlığı'nın temsilcisi geliyor. Buraya yakında zeytin ağaçları var olmaz' diyor. Bu durumda bu ülke değerlerinden nasıl istifade edecek." dedi.
MADENCİLĞİ TAM KAVRAYAMADILAR
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından düzenlenen 'ÇED ve Madencilik Sempozyumu' Antalya Rixos Downtown Hotel'de yapıldı. Sempozyumda konuşan TOBB Madencilik Konsey Başkanı İsmet Kasapoğlu, ÇED sürecinin çevre ve madenciliğin her türlü ilişkisini çözme noktası olması gerektiğini söyledi. "Ama ne var ki, bazı bakanlıklar ve ilgili kurumlar madenciliği tam kavrayamadıkları için herhangi bir fabrika ile madeni aynı kriterlere göre değerlendirmek durumunda kalıyor." diyen Kasapoğlu, şunları kaydetti: "Halbuki hem dünyada hem de Avrupa'da ikisi birbirinden farklı değerlendiriliyor. Dünyada madenciliğin en yoğun yapıldığı yer Avrupa. Bugün dünyanın en yeşil alanı da Avrupa. Dolayısıyla madencilikle doğa katliamı gibi bir ibareyi yan yana koymak her şeyden önce Yaradan'a ihanettir. Konya ovasını bozkır haline madenciler mi getirdi? Madenciliğin kıymetini bilelim."
"MADENCİLERİ POTANSİYEL SUÇLU OLARAK GÖRMÜYORUZ"
Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta da yaptığı konuşmada, madencileri potansiyel suçlu değil, ülkenin kalkınmasının temel taşları olarak gördüklerini ifade etti. Ancak gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre ve yaşanabilir şehir bırakmak için bazı önlemleri de almak zorunda olduklarının altını çizen Balta, "Türkiye'de son 10 yılda her alanda bir zihniyet değişikliği yaşanıyor. Özellikle çevre konusunda toplumsal olarak bir zihniyet değişikliği var. Sadece madenciler çevreyi kirletmiyor. Biz diyoruz ki, madenci, işletmesine başlamadan öncede çevre ile alakalı neler yapacağını planlamalı. Topoğrafik yapının bozulmasına karşı önlemlerini almalı. Bakanlık olarak bakış açımız, kirlettikten sonra temizlemek değil, kirletmeden önlem almak." diye konuştu.
"AMACIMIZ EKONOMİK GELİŞMEYE ENGEL OLMADAN ÇEVRE DEĞERLERİNİ KORUMAK"
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED izin ve Denetim Genel Müdürü Mustafa Satılmış ise madencilik sektörünün ekonomi açısından önemli bir alan olduğuna vurgu yaparak, "Amacımız ekonomik gelişmeye engel olmadan çevre değerlerini korumak." dedi. ÇED yönetmeliğinin şimdiye kadar 5 kez revize edildiğini aktaran Satılmış, ihtiyaç duyulması halinde revize etmeye devam edeceklerini kaydetti. Şuan ki ÇED yönetmeliğinin AB kriterlerine uygun olduğunu dile getiren Satılmış, şöyle devam etti: "Ülkemizdeki karar mekanizmaları arasında oy birliği şartı aranan tek mekanizma ÇED kararlarıdır. Çoğu yargı kararları bile oy çokluğuyla alınabiliyor. Bu da gösteriyor ki, ÇED çevre yönetiminin en etkin aracıdır. ÇED sürecinde komisyon üyesi bir temsilcinin haklı gerekçelerle 'hayır' demesi durumunda ÇED süreci durdurulabiliyor. Bu görüş olumlu olmadıkça ÇED sürecine devam edilmez."
ÇEVRE CEZALARI ÇOK AĞIR
Satılmış, bu durumda çoğu yatırımcıların dosyası bakanlıkta olduğu halde faturayı haksız yere kendilerine kesmesinden yakındı. Yatırımcıların çoğunun ÇED raporunda neyi taahhüt ettiğini bilmediğini, bu yüzden sorunlarla karşılaştıklarına dikkat çeken Genel Müdür, "Vermiş olduğunuz taahhütlere uyun. Uyduğunuz takdirde, hiçbir sıkıntı ile karşılaşmazsınız. ÇED raporu olmadan alana müdahale etmeyin. Çevre cezaları çok ağır. ÇED toplantılarına mutlaka katılın." diye konuştu.
Mustafa Satılmış, ÇED sürecini daha pratik hale getirmek ve zaman kaybını önlemek için e-ÇED projesi başlattıkları bilgisini de verdi.