Bir gazeteci olarak televizyonlarda haber ve tartışma programlarını izlemek artık bana zul geliyor.
Konuk gazeteciler, akademisyenler birer siyasi parti temsilcisi gibi konuşuyorlar.
Kim gazeteci, kim partili belli değil…
Gazeteci Melih Aşık bir dönem yalakaları türlerine göre ayırmıştı.
Neydi bunlar; Müptezel yalakalar, Müzmin yalakalar, Usta yalakalar, Liberal yalakalar, Eski solcu yalakalar, Uçan yalakalar, Gizli yalakalar…
Bugün size yalakalıkta gelinen son noktaya birkaç örnek vereceğim.
Daha taze yalakalıklar bunlar…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Küresel Mülteci Forumu’na katılmak üzere gittiği Cenevre'de bugün düzenlediği basın toplantısında soruları da yanıtladı.
Bazı sorular hakikaten ‘Yalakalığın da cılkı çıktı’ dedirten cinsten…
İşte, Erdoğan’a soru diye sorulanlar:
SORU 1:
AK Parti kuruluşundan bu yana pek çok sınamayla karşılaştı. Şimdi AK Parti’nin içinden neşet eden siyasi hareketlerle ilgili yeni bir sınama söz konusu. Bakıldığında AK Parti çınarından kopan bir yaprak söz konusu. Ömrü ne olur? Kurulmakta olan diğer siyasi parti bağlamında ise tabanı bölmek büyük bir vebal değil mi sizce?
Bunu soru diye soran, ben Ak Partiliyim, yandaş gazeteciyim diye bağırıyor öncelikle… Sonra şöyle demek istiyor; Bugüne kadar sizinle, partiyle çok uğraşan oldu ama yıkamadı, bu yeni partileri kuranlar da gelip geçici… Ama tabanı bölüp büyük davaya ihanet ediyorlar.
SORU 2:
17-25 Aralık kumpasının üstünden 6 yıl geçti. 6 yıl önce Türkiye’nin devasa projeleri engellenmeye çalışıldı. Hala engellemeler var mı?
Soruyu soranın Ak Partili bir gazeteci olduğundan şüphe yok… Olmasa zaten Cenevre’ye gidemezdi… Bu soruyla Kanal İstanbul’a bir kapı aralıyor. Topu, gol atsın diye Erdoğan’ın önüne yavaşça yuvarlıyor.
SORU 3:
Sayın Kılıçdaroğlu’nun Kürecik ve İncirlik’le ilgili itidal tavsiyesi var. Ancak arşivler, Kılıçdaroğlu’nun “Gerekirse İncirlik kapatılsın” sözünü hatırlatıyor...
Soruyu soran diyor ki aslında; Bu Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir dediği bir dediğini tutmuyor. Sayın cumhurbaşkanım, ben de diğer gazeteci arkadaş gibi topu önünüze yuvarladım, şu Kılıçdaroğlu’na bir gol atın…
SORU 4:
Kanal İstanbul, Türkiye’nin gündeminde fakat daha çok çevre noktasından eleştiriler geliyor. Denizin tuz dengesinin bozulacağı, deprem riskinin artacağı vb. söyleniyor. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Buradan “Gezi” gibi bir çevre istismarı çıkar mı?
Soru soranın niyeti belli… Cumhurbaşkanım belki unutmuşsunuzdur, ben hatırlatayım da bu Kanal İstanbul’u eleştirenlere ağzının payını bir güzel verin. Hatta bunu da Gezi olaylarına bağlayın da ağızlarını bir daha açamasınlar…
Soru diye sorulanları okudunuz…
Bir gazeteci olarak çok utandım, basının neden bu hale geldiğini şimdi daha iyi anladım.
Ankara’da da gazetecilik yapmış biri olarak, eski dönemleri de iyi bilirim. Bu yalakalardan, yandaşlardan hep vardı.
Ama bir tane, bilemedin iki taneydi…
Diğer gazetecilerin okkalı sorularının arasında onların çanak soruları kaynar giderdi…
Zaten liderler de o yalakaları bilirler ve soru da sordurmazlardı.
Bilirlerdi ki, çanak soruyu soran gazeteci de, soru da gerçek gazetecilerin akılcı soruları arasında sırıtırdı…
Ya şimdi…
Soruların tamamı çanak olduğu için liderlere de normal geliyor, aksine okkalı soru sorular sırıtıyor.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |