Her yer yıkık dökük. Birkaç sağlam bina kaldı. O enkazları hiç kaldırmayın. Taşı, paslı demiri, kumu, midye kabuklarını, teli yerinde kalsın. İnsanlar gelsin, görsün, ders olsun. Buraya bomba düşmedi. Buradan deprem geçti.
Toz, toprak, asbest kokusu sinmiş. Işıksız evler, gözleri fersiz insanlar, yollara düşmüş depremzedeler. Yeni bir umutla yeni hayatlara yolculuk yapıyorlar. Bir bavul bile yok ellerinde. Sırtlarında bir çanta. Bir de ölü gibi, çaresiz, taşınması bile zor vücutlar.
Hemen normale dönmek kolay mı? Erken normali kabul etmek mümkün mü? Ellerinle çıkardığın yakınlarının cesetlerini topluca gömerek, kenti terk etmekle, yas biter mi?
YAŞAMAK KOLAY MI
Günlerdir bir avuç su bulup yüzünü yıkamadın. 6 Şubat'tan bu yana ciğerin yanarken, bir bardak su içemedin. Cenaze namazı kılmak için susuz abdest aldın. Böyle yaşamak kolay mı?
Bir bardak çay, bir tas çorba, bir kaşık yoğurt bulamadın. Bir çadırın olmadı. Tuvaletin yoktu, çişini yapamadın. Battaniye ile ısınmaya çalıştın. Sokaklarda odun yaktın, yüreğin yangın yeri olsa da öyle ısınmaya çalıştın.
Günlerce binanın enkazında nöbet tuttun, ağladın. Gün oldu çocuğunun cesedine sarıldın.
Acı bizim acımız. Acı hepimizin acısı. Acı Türk ulusunun ortak acısı.
FATURA ÇOK BÜYÜK
Türkiye fay hatları üzerinde sallanıyor. 45 ildeki 485 diri fayın 5.5 üzerinde deprem üretebileceği tahmin ediliyor. Depremin faturası 70 milyar dolar olarak hesaplanıyor.
Sayısı 90 bini geçen acil yıkılacak, ağır hasarlı, yıkık bina ve 269 bin 51 konut ile tespitleri bitmeyen yapılar bulunuyor. 156 bin bina acil yıkılacak veya ağır hasarlı olarak belirleniyor.
Ya bu topraklarda yaşamaya devam edeceğiz, ya depremsiz bir yerlere göç edeceğiz. Ne Hatay'daki müslüman, hristiyan, yahudi insanlar oradan ayrılır. Ne büyük deprem bekleyenler İstanbul'u terk eder. Ne İzmir'den başka yere gidilir.
O YERLER BIRAKILMAZ
Her birimiz, bugüne kadar ait olduğumuz yerleri kendimize yurt edinmişiz. En akıllı yolu seçeceğiz. Bilimin verileriyle sağlam binalar üreteceğiz. Yaşadığımız kentlerde dedelerimizin, akrabalarımızın mezarları var. Oralarda sevdiklerimiz, sevgililerimiz, anılarımız var. Tarihimiz, kültürümüz, müziğimiz, sanatımız, sporumuz, her şeyimiz var.
Bırakılır mı o yerler, evler, okullar, sinemalar, salonlar, stadlar, kafeler, pastaneler. Yıkılsa da, yok olmuş gibi olsa da, son insan gitse de, terk edilir mi o kentler? Büyük acılar, toprağa gömülenler unutulur mu?
Deprem korkusuyla, bugüne kadar hayatın bir bölümünü verdiğin kent öksüz bırakılır mı? Tabii ki bırakılmaz. Sevdiklerini orada bıraksan da, onların acıları seni terk etmez. Kalbin o kentte kalır.
ÖLDÜN GÖMÜLMEDİN
O ölüm çığlıkları, ömür boyunca kulaklarında çınlayacak. Naylon torbalardaki cesetlerin topluca gömüldüğü mezarlar rüyalarına girecek. O kaos, o soğuk, o geceler, o çaresizlik hiç aklından çıkmayacak.
Parasız, evsiz, çadırsız, arabasız, kimsesiz, yalın ayak, aç, susuz, tek başına, boynun bükük ölmeyi isteyeceksin.
Çadırla, konteynerle, yeni evlerle hayata merhaba diyeceksin. 45 bin mezarın üstündeki tahta parçasında isim yerine yazılan rakamlara dua göndereceksin.
Sen artık bir canlı cenazesindir. Öldün, ama gömülmedin. Depremi tabuta koydun. Yaşadıkça sırtında taşıyacaksın.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |