Milliyet Cadde yazarı Ali Eyüboğlu yazdı...
Tarih 1 Mayıs 2011.
Yer Antalya Mardan Palace.
Saat sabahın altısı.
Zır zır diye çalar otelin 'Anadolu' bölümündeki 2021 numaralı odanın kapısı.
Perdeler kapalı olduğu an, hâlâ gece midir, yoksa gün doğmuş mudur diye farkında olmayan adam, kapı zilinin sesine uyanır ve 'Gir' der, henüz kendini toparlayamadan.
Kapı bir kez daha çalınca, “Her halde oda servisidir” diye düşünüp, bu kez daha yüksek bir sesle “Girebilirsiniz” der.
Ama kapıyı çalan mini barı kontrol için gelen otel görevlisi değildir.
Dışarıdan, “Açsana kapıyı” diyen bir kadındır.
Otel odasında tek başına kalan adam, büyük bir heyecan ve merakla yataktan fırlar.
Üzerinde yatak kıyafeti olduğu halde kapıyı açar.
Gördüğü manzaraya inanamaz.
Rüyada olup olmadığını kontrol için sağ eliyle gözünü ovuşturur, sol eliyle de kendine çimdik atar.
Çünkü karşısındaki kişi genç ve ünlü bir dizi yıldızıdır.
Üstelik genç kadınla adamın hiçbir tanışıklığı, hukuku yoktur.
O sırada koridorda bir de otel görevlisi vardır.
Genç ve güzel yıldız, o saatte yanlış kapıyı çalıp, yanlış insanı uyandırdığının ezikliği içinde özür üzerine özür diler ve doğru adres için hemen telefona sarılır.
Şimdi pazar günü olan bir olayı niye çarşamba günü yazdığımı merak edenler olabilir.
Hemen yanıtlayayım.
Mardan Palace’dan da oda komşum olan 30 yıllık arkadaşım bunları bana pazar günü anlattı.
Benim o genç kadını bulup, neden böyle bir şey yaptığını öğrenmem zaman aldı.
“Resepsiyon beni yanılttı”
Genç oyuncuyu arayıp, arkadaşımın anlattıklarını aktardım. Ünlü dizi yıldızın sabahın seher vaktinde niye yanlış kapıyı çaldığına dair anlattıkları şunlardı:
“2'nci Antalya Televizyon Ödül Töreni’nden sonra çoğu davetli gibi ben de arkadaşlarımla ‘after parti’ye gittim. Sabaha kadar eğlendik. Alkolü biraz fazla kaçırmış olacağız ki, garsonlar sandalyeleri ters çevirip, masaların üzerine koyuncaya kadar oradaydık. Baktık ki disko kapanıyor, odamıza gidelim dedik.
Oda anahtarım bir arkadaşımdaydı. Arkadaşımın cep telefonu cevap vermeyince odasına gidip, anahtarımı almak istedim, ama hangi odada kaldığını bilmiyordum. Resepsiyondaki görevliye arkadaşımın odasını sordum. Sadece oda numarasını söylemekle yetinmediler, yanıma bir de görevli verdiler. Odaya gidip, kapıyı çaldık.
Resepsiyonun yanlış oda numarası vermesi yüzünden o saatte kapısını çalıp, uyandırdığım arkadaşına karşı mahcup duruma düştüm. Aracılığınla bir kez daha özür diliyorum arkadaşından. Allah’tan bir otel görevlisi vardı yanımda.”
İsmini neden yazmadım?
Ödül töreni sonrası yaşanan bu olayı bütün çıplaklığıyla yazdım, ama o genç yıldızın adını açıklamaktan imtina ettim.
Niye mi?
Sebebi şu:
Birincisi ÖSYM Başkanı Ali Demir’in 'şifreleme'yle ilgili söyledikleri nasıl Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 'ikna' olmasına yetmişse, genç oyuncunun anlattıkları da benim ikna olmama yetti.
İkincisi de, genç oyuncu, “Bunu yazarsan, insanlar yanlış anlar, benimle dalga geçer” dedi.
Düşününce ona hak verdim.
Üçüncüsü de sabaha kadar içip eğlenmiş birinin ‘doğru’yla ‘yanlış’ı ayırt edemeyecek bir halde olduğunu düşündüm.