TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, sağlık sektörünün son yıllarda hız kazanan reform projeleriyle birlikte teknoloji geliştirmede bir atılım potansiyelini harekete geçirebilecek kapasiteye sahip olduğunu ifade ederek “Bu hareketliliğin yeni ürün ve hizmetlere, daha yüksek bir ivmeyle dönüştürülmesi gerekiyor. Bunun için ilaç, tıbbi teknoloji ve eSağlık alanlarında mevzuat, altyapı ve uygulama bakımından gerekli adımları atmalıyız” dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Ankara Sheraton Otel’de “Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde sağlıkta inovasyon” raporunun tanıtımı öncesi bir konuşma yaptı. Boyner, raporun TÜSİAD Sağlık Çalışma Grubu’nun girişimiyle Brüksel’de yerleşik Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi işbirliğiyle hazırlandığını ve Türkiye’de sağlık sektöründe inovasyon ortamının, dünyadaki ve AB ülkelerindeki uygulamalar ışığında geliştirilmesine yönelik öneriler içerdiğini belirtti.
İnovasyonun, sağlık sektörü açısından kritik önem taşıdığını, teknolojik ilerlemelerin, insan hayatı ve yaşam kalitesi üzerinde doğrudan etkiye sahip olduğunu vurgulayan Boyner, teknoloji ve bilgi yoğunluğu nedeniyle sağlık sektörünün Ar-Ge ve inovasyon kapasitesinin, ilişkide olduğu diğer sektörlere de yayılarak ekonomik gelişime de katkı sağlayacağına işaret etti. Boyner, TÜSİAD’ın araştırmasının Türk sağlık sektöründe inovasyon açısından önemli fırsatların mevcut olduğunu gösterdiğini dile getirirken inovasyonun gelişmesinde, izlenen politikaların önemli rol oynadığınına dikkat çekerek şöyle dedi:
“Kamunun düzenleyici ve denetleyici rolü ile aldığı kararlar, sağlık sektöründe inovasyonun temel belirleyicileri olan Ar-Ge, yatırım ve üretim kararlarını şekillendirir. İlgili mevzuatın inovasyon sürecini teşvik edecek biçimde düzenlenmesi, kamu ile özel sektörün işlevsel bir ilişki ve işbirliği içinde olması, hem inovasyon kapasitesinin artırılması hem de teşvik edilmesine yönelik politikaların başarısını artıracaktır.”
Türkiye’de 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfus içindeki payının 2000 yılında yüzde 5.6 iken, bu oranın 2050 yılında yaklaşık yüzde 17.3 olmasının beklendiğini, 2002 yılında yüzde 66 olan kronik hastalık yükünün 2020’de yüzde 80’e çıkacağının tahmin edildiğini bildiren Boyner, sağlıkta teknolojiye dayalı yeniliklerin ön planda olmasının, özellikle kronik hastalık yönetimi ve sağlık hizmetlerine ulaşılabilirlik bakımından önem taşıdığını söyledi.
Boyner, sağlık sektörünün, son yıllarda hız kazanan reform projeleriyle birlikte teknoloji geliştirmede bir atılım potansiyelini harekete geçirebilecek kapasiteye sahip olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
“Bu hareketliliğin yeni ürün ve hizmetlere, daha yüksek bir ivmeyle dönüştürülmesi gerekiyor. Bunun için ilaç, tıbbi teknoloji ve eSağlık alanlarında mevzuat, altyapı ve uygulama bakımından gerekli adımları atmalıyız. Sektörde şeffaflık, öngörülebilirlik, paydaşlar arası işbirliği, AB düzenlemeleri referansı, teknoloji-inovasyon destek mekanizmaları ve yetkin insan gücü, inovasyon ortamını geliştirecek temel unsurlar olarak öne çıkıyor. Sonuç olarak sistemde verimliliğin artması ve insanlarımızın yaşam kalitesinin yükselmesi ana gayedir.”
Boyner, TÜSİAD’ın raporunun, sağlıkta inovasyonun geliştirilmesi tartışmalarına katkı sağlamasını diledi.