Türk Radyoloji Derneği'nce (TRD) düzenlenen 34'üncü Ulusal Radyoloji Kongresi Antalya'da başladı. Belek'te 10 Kasım'a kadar devam edecek kongrede 8 Kasım Ulusal Radyoloji Günü'nde düzenlenen basın toplantısında, Avrupa Ürogenital Radyoloji Derneği Prostat Kanseri Çalışma Grubu Üyesi ve TRD Genel Sekreteri Doç. Dr. Ahmet Tuncay Turgut, kanser vakalarında gelecek 30 yıl içinde 3 kat artış meydana geleceğini söyledi.
RAKAMLARLA PROSTATA KANSERİ
İleri yaş hastalığı olarak ortaya çıkan prostat kanseri için de aynı sözlerinin tekrarlanabileceğini kaydeden Doç. Dr. Turgut, "Prostat kanseri genel olarak orta yaşı geçmiş erkeklerde en sık tanı konan kanser olup tüm kanser vakalarının yüzde 11'inden ve kanserden ölümlerin yüzde 9'undan sorumludur" diye konuştu. Çalışmaların her 6 erkekten birinin yaşamı boyunca prostat kanserine yakalanacağını gösterdiğini kaydeden Doç. Dr. Turgut, prostat kanseri için dünya ortalaması 100 binde 28'lerde ve Avrupa ortalaması 100 binde 60'larda iken Türkiye ortalaması 100 binde 37'lerde olduğunu kaydetti. Bu bağlamda her yıl yaklaşık 14 bin yeni vaka görüldüğünü kaydeden Doç. Dr. Turgut, hastalığın gelecek yıllarda seyri hakkında şunları söyledi:
"Prostat kanseri tüm dünyada erkeklerde kansere bağlı ölüm nedenleri arasında akciğer kanserinden sonra ikinci en sık sorumlu tutulan neden durumundadır. Bu çerçevede her 36 erkekten birinin prostat kanseri nedeniyle hayatını kaybettiği düşünülmektedir. Tüm dünyada yılda yaklaşık 900 bin hasta prostat kanseri tanısı alırken, her yıl 258 bin hasta prostat kanseri nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Mevcut artış trendinin devam etmesi durumunda 2030 yılında dünyada her yıl 1 milyon 700 bin yeni olgu ve 500 bin ölüm görüleceği düşünülmektedir."
YENİ TEKNOLOJİ VE AVANTAJLARI
Doç. Dr. Turgut, prostat kanseri tanısında MR görüntüleriyle üç boyutlu ultrason görüntülerinin birleştirilmesini sağlayan cihaz kullanıldığını, yeni biyopsi tekniği sayesinde prostat kanserinin kolaylıkla saptanabildiğini söyledi. Bunu 'devrim' olarak nitelendiren Doç. Dr. Ahmet Tuncay Turgut, geleneksel yöntemler ve devrim olarak adlandırdığı yeni teknolojik gelişmeler arasındaki farkı şöyle açıkladı:
"Prostat kanseri taraması için yöntemlerden biri kanda PSA ölçümü olup kan PSA düzeyinin artışı durumunda ultrason rehberliğinde prostat bezinden özel iğnelerle parça alınması işlemi gerçekleştirilmektedir. PSA düzeyinde artışın prostat kanseri dışındaki bazı sebeplere de bağlı olabilmesi nedeniyle rutin PSA taraması pek çok gereksiz biyopsiye yol açmaktadır. Bezin hangi kısmının anormal olduğu dikkate alınmadan, adeta kör olarak parça alınmaktadır. Son dönemde geliştirilen bir teknikle körleme parça alma yerine işlemin prostat bezi içerisinde saptanan şüpheli bölgelerden hedef gözeterek yapılması esas alınmaktadır."
Burada hastanın önce multiparametrik MR adı verilen yeni bir teknikle MR'ının çekildiğini, elde edilen görüntülerin özel yazılımlarla değerlendirilmesi sonucunda prostat bezinde kanser şüphesi yüksek alanlar belirlendiğini aktaran Doç. Dr. Turgut, "Burada çok önemli bir konu da prostat kanserinin her tipinin tedavi gerektiriyor olmaması. Özellikle belli kanser tipleri tedavi edilmeyip sadece kontrollerle yetinilse bile hastaya önemli bir zarar vermiyor" diye konuştu.
GEREKSİZ BİYOPSİLER
Halihazır uygulamalarla birçok hastaya gereksiz ameliyatları da kapsayan ve uygun olmayan tedavi yöntemleri uygulandığını kaydeden Doç. Dr. Turgut, "Kadınlarda meme kanseri taramasına yönelik olarak mamografinin kullanılmasına benzer şekilde yakın gelecekte erkeklerde de prostat kanseri tanısına yönelik olarak manyetik rezonans görüntülemenin kullanılmasının gündeme geleceğini düşünüyoruz" diye konuştu.
50 YAŞTAN SONRA HER YIL TARAMA
Doç. Dr. Turgut, söz konusu tekniğin ilk olarak Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji Kliniği Prostat Görüntüleme Ünitesi'nde uygulandığını kaydederken, erkeklerin 50 yaşından itibaren yılda bir kez prostat kanseri taraması için hekime başvurmasını önerdi.
MAMOGRAFİ TEK GEÇERLİ YÖNTEM
TRD Yönetim Kurulu, basın toplantısında ayrıca 'radyasyonsuz meme kanseri tanısı' yapıldığı iddiasına karşı mamografinin meme kanseri tanısında hala geçerli tek yöntem olduğunu açıkladı. Yönetim kurulu imzasıyla açıklanan bildiride şöyle denildi:
"Elektrik empedans yöntemi bilimsel dayanağı olmayan ve meme kanserinin erken yakalanması üzerine etkisi bilinmeyen deneysel bir yöntem olup meme kanseri taramasında hiçbir yeri yoktur. Günümüze kadar meme kanserinin erken tanısında tarama amaçlı kullanılabilecek mamografiye daha üstün bir teknik geliştirilmemiştir."
Türkiye'de meme kanseri üzerine yapılan çalışmalarda hastalığın yüzde 50'sinin 50 yaş altında geliştiğinin izlendiği belirtilen açıklamada, "Bu nedenle 40 yaştan itibaren her yıl düzenli mamografi kontrolü özellikle ülkemiz kadınları için önem taşımaktadır" denildi.
KADRO AZALIYOR TALEP ARTIYOR
TRD Başkanı Prof. Dr. Nevra Elmas ise sağlıkta dönüşüm politikaları kapsamında radyolojik incelemeye ulaşım hasta açısından son derece kolaylaşırken düşük fiyat politikasıyla kaliteden ödün verildiğini ve incelemeler nedeniyle hastanın sağlığına kavuşamadığını söyledi. Ülke genelinde radyolojik kalitenin sağlanmasını amaçladıklarını kaydeden Prof. Dr. Elmas, hedeflere ulaşma noktasında 2002 ile 2010 yılları arasındaki radyolog kontenjanlarında yüzde 50'lere ulaşan azaltmanın temel problem olarak ortada durduğunu kaydetti.
Kadro sayısı düşürülürken, aynı yıllara ait istatistiklerin, BT ve MR taleplerinde yüzde 300- 700 oranında artışı gösterdiğini belirten Prof. Dr. Elmas, "Kaliteden ödün verilerek yapılan incelemelere çözüm olarak Sağlık Bakanlığı ile işbirliği çerçevesinde standartlar komitesi oluşturuldu. Bu komite elde olunan görüntüleri denetleme yetkisine sahip olacaktır. Bu şekilde kaliteli bir inceleme sağlanırken, kaliteli bir incelemenin gerektirdiği fiyat standartları da tekrar masaya yatırılabilir" diye konuştu.
Emre BAYLAN/ANTALYA, (DHA)