Şimdi anlatacaklarımdan bazıları için, beni arayıp ‘Bu kim?’, ‘Hangi kurum?’ diye sakın sormayın.
Çünkü, söylemem…
Daha doğrusu söyleyemem…
Niye?..
Bazıları ile ilgili soruşturma var, diğerleri de kapıda...
O, ‘İsimleri bende saklı’ kişilerin olaylarına geçmeden, ‘İsmi bende saklı’ bir başka olayı aradan çıkarayım.
Bakın yine söylüyorum; bu da bir iddia…
Ama iddia, benim gibi gazetecileri cezbedecek kadar kallavi…
Cumartesi günü Kemal Kılıçdaroğlu Adana’daydı…
Ve, orada dedi ki; “Muhittin Böcek ile telefonla konuştum. En kısa zamanda işine dönecek”…
Bunu duyan da sandı ki, CHP lideri o gün Böcek’i aramış konuşmuş, o da, ‘Göreve dönüyorum’ demiş…
Oysa bana iddia sahibinin söylediği şu; “Böcek ile telefonda görüşme falan yok… Kılıçdaroğlu’nun öylesine ağzından çıkan bir laf…”
İyi de bir genel başkan, durup dururken niye bunu söylesin?..
Anlatılana göre aslında olay şöyle gelişiyor; Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin şirketlerinden birinin tepedeki ismi, Adana’ya gidiyor. Veya birileri tarafından bilerek, teammüden ‘algı’ yaratmak için gönderiliyor. Orada, Kemal Kılıçdaroğlu ile ayaküstü görüşüyor. Kılıçdaroğlu kürsüye çıkmadan önce ona şunu söylüyor; “Antalya’dan geldim. Böcek ile sürekli telefonla görüşüyoruz. Kendisi çok iyi. Bugün yarın taburcu olacak. Size de selamı var”…
Bak, bak, bak…
Başkan, yatağında can derdinde, birileri yine ‘Algı’ operasyonunda…
Kılıçdaroğlu da çıkıyor kürsüye malum lafları ediyor.
Bana bunları anlatan iddia sahibi diyor ki; “Adana’ya giden o isim Böcek’e çok yakın bir isim… Ama Adana’ya gitme fikri onun fikri değil…”
‘Peki, kimin fikri?’ diye soruyorum.
Söylüyor.
Ama dediğim gibi bu yazıda, isim zikretmek yok.
Neyse…
Gelelim bir başka konuya…
Yine belediye şirketlerinden biri…
CHP Genel Merkezi’ne bu şirketin tepesindeki isimle ilgili bazı bilgiler, belgeler gidiyor…
Hatta, söz konusu bilgi, tüm detaylarıyla bizzat Antalya’dan giden bir kişi tarafından makamında Kılıçdaroğlu’nun yüzüne karşı söyleniyor.
Belgeler masasına konuluyor.
Danışmanlar, hukukçular, genel başkanın talimatıyla bilgileri alıyor, belgelere bakıyorlar.
Sonuç Kılıçdaroğlu’na aktarılıyor.
O belediye şirketinin tepesindeki kişinin o koltukta oturmasında iş hukuku anlamında bir sorun olmadığı ortaya çıkıyor. Ancak, Siyasi Partiler Kanunu’na göre her hangi bir partide kayıtlı olması suç deniyor. Yani hemen partisinden atılması gerekiyor.
Dolayısıyla, o görevde de partisini temsilen bulunduğu için ortada bir gariplik var.
Bu nedenle, genel merkez tarafından o koltukta oturan zat-ı muhterem için bir operasyonun sinyali Antalya’ya veriliyor.
Böcek’e rağmen yapılır mı bilemiyorum ama üyesi olduğu partiden kaydının hemen silinmesinin şart olduğu söyleniyor.
Bana bu iddiayı anlatana şunu soruyorum;
“Peki, partisi, kaydını sildikten sonra, buna rağmen, ‘Görevde kalsın’ derse?”
Cevabı şu oluyor:
“Sorun yok. Ama büyükşehir bu hukuksuzluğun altında kalamaz. Çünkü iktidar bunu tepe tepe kullanır.”
Gelelim üçüncü meseleye…
Yine isim yok, ima yok…
Bu kez iddia çok ama çok büyük…
Peki nedir bu iddia anlatayım;
Bir siyasetçi, görev yaptığı ilçede edinmiş olduğu mal varlığını güvendiği ve hali vakti yerinde olan T. beyin üzerine yapıyor.
O siyasetçi yıllar içinde büyük bir başarı kazanıyor.
Hem makam koltuğunu büyütüyor, hem de servetine servet katıyor.
Ama parası, pulu, malı, mülkü T. beyin hanesine yazılıyor…
Siyasetçi etki alanını genişlettikçe T. beyin cebi şişiyor, paraları, tapuları koyacak yer bulamıyor.
Ve bir gün T. bey hakkın rahmetine kavuşuyor.
Ortada T. beyin eşi, çoluk çocuğu var.
Dolayısıyla Miras Kanunu’na göre, mal mülk onlara kalıyor.
Bunu anlatan arkadaşa, “Eyvah ki, eyvah… Gitti mal, mülk, para, pul” deyince gülmeye başlıyor…
Sonra devam ediyor anlatmaya;
“Yok gitmedi. Ama T’nin ailesi durumu bildiği için, ellerindeki emanet serveti, siyasetçinin ricasıyla kendisine çok yakın bir hanımefendinin erkek kardeşinin üzerine aktarıyorlar.”
Bunu duyunca, ‘Yok artık’ demişim.
Parayı aktarmalara, aklamalara değil, çünkü bu tür olaylara artık alışığız…
“Yok artık” demem, hani, dedikodu olur da bu kadar olmaz diye…
Bu iddianın da çok ötesinde bir durum…
Ama tabi insan yine de, ‘Vay be’ demeden duramıyor.
Gelelim soğanın cücüğüne…
Buna artık iddia mı diyeyim, ‘Yok artık, çüşşş mü’ diyeyim, ne diyeyim bilemedim.
Yine isim yok, ima yok…
Ama ortada okkalı bir iddia var:
Bir etkinlik düzenleniyor.
Bu etkinliği yapan (daha doğrusu yapmış gibi görünen) birkaç kişiye 500 bin TL ödeme yapılıyor.
Yine bu etkinliğin içinde yer alan bir özel şirkete de ayrıca 500 bin TL’lik bir ödeme yapılıyor.
İlk 500’ü alanlar parayı yaşadıkları İstanbul’a götürüyorlar.
Afiyet şeker olsun…
İkinci 500’ü alanlar, bu parayla birilerin adına bir gazete alıyorlar.
Onlara da hayırlı, uğurlu olsun…
500 artı 500 daha ediyor size 1 milyon…
Ama söylenen şu; 27 milyon TL kayıp…
Bunu niye anlattım…
Kayıp milyonlar iddiası İçişleri Bakanlığı’na kadar gidiyor.
Onlar da işi ciddiye alıyorlar ki, bugün yarın bakanlık müfettişlerini Antalya’ya göndereceklermiş diye iddialar ortada dolaşıyor.
Bana anlatılan bu…
Dinlemesen olmuyor.
‘He, he anlat’ demekten başka elinden bir şey gelmiyor.
Çünkü insanların ağzı torba değil ki büzesin…
Bir de inanmadım ama bana söylenen, paranın büyük bir kısmı ile Konyaaltı’nda rezidans alındığı…
“Geriye para kalmış mı?” diye sordum.
“Bilmiyoruz” dediler.
Onun için bana isim, cisim, para, pul, kurum sormayın…
İddia sahipleri bile bilemiyorsa, ben nereden bileyim değil mi?..
Dilerim, bunların hiç biri doğru değildir.
Çünkü, ne Antalya, ne de bu kentte yaşayıp vergisini ödeyenler bunların hiç birini hak etmiyor.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|