Meclis’e Çağrı...
İki yılı aşkın süredir gazeteci meslektaşlarıma sık sık şu çağrıları yineledim:
Sevgili meslektaşlarım...
Gelin benim karşı karşıya kaldığım duruma, Mustafa Balbay’ın başına gelenler diye bakmayın. Bir gazetecinin başına gelenler diye bakın...
Eğer bir gazetecinin arşivinden, telefon rehberinden, telefon konuşmalarından, yazdığı yazılardan, yaptığı haberlerden suç üretilmeye girişilirse bunun sonu gelmez. Bugün benim başıma gelen, yarın bir başka meslektaşımın başına gelebilir.
Benim gazeteciliğim elbette eleştirilebilir. Her türlü mesleki eleştiriye açığım. Ancak gazetecilikten terör faaliyeti çıkarılmasını kabul edemem. Gelin siz de buna hayır deyin, aksi halde mesleğimizin güvenliği tehlikeye girer.
***
Bu çağrılarım zaten var olan kimi mesleki duyarlılıkları daha organize hale getirdi. Az da olsa içinde benim de tuzumun olduğu Gazetecilere Özgürlük Platformu’nu (GÖP) doğurdu.
Ne var ki, dikkat çektiğim tehlike de kapıyı çaldı. Pek çok meslektaşımızın gazetecilik faaliyetlerinden suç üretildi.
Gelinen noktada benzer çağrıyı Meclis üyelerine yapıyorum.
Sayın Meclis üyeleri;
Gelin benim karşı karşıya kaldığım duruma, Mustafa Balbay’ın başına gelenler diye bakmayın. Halkın oylarıyla seçilmiş kişilerin başına gelenler diye bakın.
Eğer ülkesinde siyaset yapmak isteyen, parlamenter sistemin kalbi olan Meclis’te yer almak isteyen bir kişiye yargıçlar, “bu adam yurtdışına kaçabilir, ben güvenmiyorum” diyebiliyorsa... Bu yönde hiçbir kanıt gösteremiyorsa, bir düşünün...
Yargıçlar, yasa yapma faaliyetinde bulunmak isteyen bir milletvekilinin delil karartma işlerine de girişebileceğini iddia edip, “yıllarca hapiste kaldı, daha da kalsın” diyebiliyorsa... Bu yönde hiçbir kanıt da gösteremiyorsa, bir düşünün...
Bugün bizim başımıza gelen, yarın herkesin başına gelebilir.
***
Sayın milletvekilleri,
Yargıçlar bütün bu kanıtsız tutukluluk gerekçelerinin üstüne bir de, “Suç devlete karşı işlenmiştir, o halde serbest bırakamayız” gerekçesini ekliyorlar.
Her şeyden önce ortada henüz işlendiği mahkemeler tarafından kabul edilip hükme bağlanmış bir suç yok. Böyle olduğu tutukluluğa devam kararı veren yargıçlarca da bilindiği halde hem TBMM’ye hem 73 milyona gerçekdışı gerekçe duyuruluyor.
Son zamanlarda sık yapılan karşılaştırmalardan biri şu:
Eğer bunları bırakırsak şunlar da Meclis’e gelir!
Her şeyi bir yana bırakıyorum, ben de bir olasılık genişletmesi sunuyorum.
Yarın biri çıkıp, “devlete karşı suçların” tanımını genişletirse... Örneğin, karayollarının tabelasını çalan kişi, suçu kime karşı işlemiş oluyor? Örneğin, devlete ait bir belgede tahrifat yapan kişi, suçu kime karşı işlemiş oluyor?
Bunun sonu gelir mi?
Gelin özgürlükten yana tavır alın...
Gelin, halkın oylarıyla seçilmiş kişilerin kesinleşmemiş suçlamalar nedeniyle sizin aranızda olamamasına karşı çıkın.
Bu anlamda CHP’nin yaptığı tam bir özgürlük mücadelesidir.
Hukuk gibi özgürlük gibi değerler herkese lazım olur. Bir kişi ömrü boyunca suç işlemeyeceğine söz verebilir, ama hiç yargılanmayacağına dair söz veremez. Hiç beklemediği bir anda hiç beklemediği bir suçlama ile karşı karşıya kalabilir.
Gelin, adil, hızlı ve özgür yargılamadan yana tavır alın.