Lafı hiç dolandırmadan direkt gireceğim mevzuya;
Konyaaltı Sahili acilen halka kapatılmalı…
Hatta mümkünse, uzun süre insan varlığı buradan uzak tutulmalı…
Neden mi?..
Anlatayım.
Bayram vakti, Antalya dışından gelen misafirlerin Konyaaltı Sahili projesi ile ilgili merakını gidermek için Varyant’tan aşağı, eski Beach Park’ın olduğu alana doğru arabamızla süzüldük.
Seyir teraslarını geçtik, yeni yapılan yoldan kıvrıla kıvrıla aşağı indik.
Turnikeler yok, giriş parası alan yok, park bedava...
Ne güzel dedik daldık içeri…
Dolan babam dolan, aracı koyacak yer yok.
Henüz inşaat sürdüğü veya açılış yapılmadığından park parasız olunca, millet bizim gibi atlayıp arabasına gelmiş.
Bir kaç tur attıktan sonra, ‘Hadi dönelim, yer yok’ demeye ramak kala çıkan birinin yerine park ettik.
Araç parkı ile kumsal arasına göz alabildiğine çim döşenmiş.
Ama çimenlik alanın çevresi çit veya çalı ile çevrili olmadığı için millet yeşilliklere sere serpe uzanmış.
Evden getirdikleri halı, kilim ne varsa çimlere sermişler, kimi mayosuyla, kimi şalvarıyla üzerinde uyuyor.
Çimlik alan parsel parsel parsellenmiş…
Masa, sandalye, mutfak malzemeleri, küçük tüp gözüme çarpanlar arasında...
Biri büyük bir ışıldak getirmiş…
Belli ki, o gece konaklayacak…
Yastıkta var çünkü…
Sahile sıra sıra soyunma kabinleri yapılmış, adam çimlerin üzerinde soyunup giyiniyor.
Üç dört genç, üstleri çıplak, bacaklarında kot pantolon, yüzüstü yatmış, ellerinde bira şişeleri, kahkahalar atarak sohbet ediyorlar.
İçip boşalttıkları bira şişelerini sağa sola atmışlar.
Ben attıkları şişeleri sayarken, uzaktan bir çocuğun ciyaklayan sesi ile dikkatim dağıldı.
Bir kadın, ağacın dibine çömelmiş, üzerine masa bezini atmış, altında çocuğunu emziriyor.
Hele bir velet var ki, sadece benim değil, misafirlerin de ortak kararı; tam dayaklık...
17-18 yaşlarında bu velet…
Bir torba çekirdek almış, çimlerin üzerine yayım yayım yayılmış, çitlediği çekirdeğin kabuğunu ağzıyla “Puf, puf” yapıp sağ sola saçıyor.
Rüzgarın etkisiyle iki tur atan çekirdek kabukları düştükleri çimlerin üzerinde kırağı gibi duruyor.
O velet, bir yandan da ıslak saçlarını parmaklarıyla tarayıp etraftaki kızları kesiyor.
Belediyenin diktiği her ağacın dibi ise kapılmış.
Halkımız niye iki adım ötede çakılların üzerinde saplı duran şemsiyeye para versin ki, ağaç gölgesi bedava…
Niye şezlonga para versin ki, çim daha güzel, yumuşak ve üstelik bedava…
‘Halka kapatılıyor’ denilen Konyaaltı Sahili plajlıktan çıkmış mesire alanı olmuş.
Ahanda şuraya yazıyorum; etkili ve yetkililer burayı zapt-ı rapt altına almazlarsa, yakında o çimlerin üzerinde mangal da yakarlar, davul zurna getirir halay da çekerler...
Kır düğünü yaparlarsa da, hazırlıklı olun, şaşırmayın derim ben…
İşte, o ağaçlardan birinin dibinde, pantolonlu gömlekli bir vatandaş, ayakkabılarını çıkarıp kenara koymuş, yan yatar vaziyette karpuz kesiyor.
Tek başına kocaman bir karpuz almış ve onunla sahile gelmiş…
Kendini köyündeki ırmağın kenarında hayal ediyor herhalde…
Bir de türkü çığırsa tam olacak…
Biz oradan ayrılırken henüz ilk dilimini yiyordu karpuzun… Kabuğunu ve çekirdeklerini nereye attı, orada mı bıraktı, bilmiyorum.
Plajda bir hareketlilik görüp, sarı yelekli birilerinin de koşuştuğunu fark edince, ‘Eyvah, biri denizde boğuluyor’ dedim.
Meğer, 7-8 tane Suriyeli zibidi, orada güneşlenen insanlara rahatsızlık vermiş, güvenlikçiler de onları kovalıyormuş.
130 milyon TL’ye malolan Konyaaltı Sahili’nin halini görüyor musunuz?..
Yanarım yanarım da, 30 yıldır turizm için yazdıklarıma, çizdiklerime, Antalya’nın vizyonu, marka değerini artırmak için ettiğim kelamlara, çabalara yanarım.
Bunun için miydi, tüm çaba…
Büyükşehir Belediyesi onca parayı, millet ağaç altında karpuz kessin, çekirdek çitleyip, çimlerde yan gelip yatsınlar diye mi heba etti?..
Bu böyle devam edecekse, ben burayı yıllığı 8.5 milyon TL’ye kiralayanlara acırım.
Şirket buraya marka mağazaları, restoranları nasıl getirecek?..
Hayal ettiğim gibi, bu sahilde bir lahmacunu 50 TL’ye sattıracak atmosferi nasıl yaratacağız?..
Birileri, birilerinin gazına gelip, ‘Heyttt, buralar sadece bizim mi?’ diyecek…
Hep böyle vur deyince öldürecekler mi?..
Müsamaha ediliyor diye yıkıp, kırıp, dökecekler mi?..
Beyler, bayanlar…
Burası dünyaca ünlü bir sahil…
Burası, sizin, bizim, dünyanın dört bir yanından gelen turistin, yani hepimizin…
Plajı halka kapatıyorlar diyen kimlerse, gelsinler görsünler lütfen…
Plajlar halka kapatılmamış, halk plajları kapatmış…
‘Yeşil yok’ diyenler, gelsinler o yeşillerin nasıl mahvedildiğine bir tanık olsunlar.
Ama yakında haklı çıkacaklar…
Çünkü, orası böyle kullanıldıkça, halkımız tek yeşil bırakmayacak orada…
İsterdim ki, gördüklerim rüya olsun…
Umarım ve dilerim ki bu manzara sadece bayrama özgüydü ve akıllarda öyle kalsın…
Antalya’ya bayram için dışarıdan gelenler, kıskançlıklarından çimenlerimize yattılar, çekirdekleri çitlediler, karpuzları yediler, ortalıkta soyunup dökündüler, yaptılar, ettiler ve gittiler diyelim.
Diyelim de, Suriyelileri ne yapacağız?..
Onlar hep buradalar…
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|