Son günlerde Hatay, Kahramanmaraş ve Trabzon’da meydana gelen orman yangınlarını değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Afet Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFAM) Koordinatörü Serhat Yılmaz, Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de orman yangınlarının kaydının tutulmaya başlandığı 1937 yılından 2019 yılına kadar gerçekleşen toplam 106 bin 603 orman yangınında 1 milyon 667 bin 676 hektarlık ormanın yanarak kül olduğunu söyledi. Yılmaz, “Bu rakam, Kıbrıs adasının 1,5 katına eşittir” diye konuştu.
ORMAN YANGINLARI DOĞAYI NASIL ETKİLİYOR?
Yine Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre salt 1-14 Ekim 2020 tarihleri arasında irili ufaklı 192 orman yangının kaydedildiğini ifade eden Yılmaz, “Böylesine geniş ormanlık alanların yangınlar sonucu zarar görmesi doğal olarak toprak vejetasyonunun ve yaban hayatın zarar görmesine neden olmakta, karbon, azot ve su döngüsü gibi biyojeokimyasal döngüleri olumsuz etkilemekte tüm bunlarla birlikte hem ormana bağlı yaşamlar bağlamında hem de yangınla mücadele süreçlerinde önemli ekonomik sonuçlar açığa çıkarmaktadır. Hatay’da gerçekleşen orman yangınlarında gördüğümüz yerleşim yerlerinin, yaban hayatının gördüğü zararlar bu etkilerin somut görünümüdür” dedi.
“RİSK VE KRİZ YÖNETİMİ PLANLANMALI”
Orman yangınlarının önlenmesi açısından gözetleme kuleleri, devriye sistemi gibi birçok yöntemin bulunduğunu, ancak bunların yüzeysel kaldığını kaydeden Yılmaz, şunları söyledi:
“Bu nedenle süreci afet yönetim döngüsü içerisinde değerlendirmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Yani risk ve kriz yönetimi olarak iki ayrı evre planlanmalıdır. Risk evresinde ülkemizin orman yangın riskleri belirlenmeli ve bu risklerin önceliklendirildiği bir risk haritasının çıkarılması gerekmektedir. Bu risk haritasının çıkarılması ise bu alanda sorumluluğu bulunan tüm kurum ve kuruluşların katılımı ile hazırlanmalıdır. Böylece öngörülen yangın risklerine yönelik proaktif bir strateji uygulanabilecektir. Orman yangınlarını önlemenin ikinci evresi ise kriz yönetimi oluşturmalıdır. Bu evrede ise olası bir orman yangını vakasına en hızlı ve doğru müdahalenin nasıl gerçekleştirileceği müdahale stratejilerinin, zarar gören alanların tekrar nasıl ormanlık alana dönüştürüleceği ve iyileştirme çalışmalarına yönelik stratejilerin geliştirilmesi gerekmektedir. Tabi bu her iki evre için yapılacak çalışmalara yönelik yasal altyapının da oluşturulmasına ihtiyaç duyulacaktır.”
“FARKLI UZMANLIKLARIN İŞ BİRLİĞİ ŞART”
Yanarak zarar görmüş bir ormanın iyileştirmesiyle ilgili çalışmaların, afet yönetimi bağlamında değerlendirildiği takdirde, kriz yönetimi evresinde gerçekleştirilmesi gerektiğini belirten Yılmaz, “Bu çalışmaların tek hedefinin ise en az zarar gören ormanlık alan kadar alanın tekrar ağaçlandırılmasına ve burada doğal yaşamın canlanmasına yönelik olması gerekmektedir. Bu çalışmalar içinse birçok farklı uzmanlığın iş birliğine ihtiyaç duyulacaktır. Örneğin yangının gerçekleştiği ormanlık alandaki floranın (belirli bir bölgedeki bitki, mantar ve tek hücrelilerin tamamı) bilinmesi ve buna göre ağaçlandırma çalışmalarının yapılması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
“RİSK HARİTASI ÇIKARILMALI”
Konuyla ilgili olarak bir “Türkiye Orman Yangın Risk Haritası” düzenlenmesi ve bu haritada Türkiye’deki tüm ormanlık alanlarda bulunan flora bilgisinin de bulunması gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Yine benzer çalışma fauna (belirli bir bölgede yaşayan hayvan türlerinin tamamı) için de geçerli olmaktadır. Bu durumda zarar gören ormanlık alanın iyileştirilmesinde botanik, zooloji, jeoloji, sosyoloji gibi birçok bilim dalından yararlanmak gerekmektedir. Çünkü farklı boyutlarda zarar gören ya da tamamen kaybolan bir canlılık alanının tekrardan kazandırılması için farklı disiplinlerden uzmanların uzun süreçler gerektiren çalışmalarına ihtiyaç duyulacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
“YEGÂNE UNSUR DOĞADIR”
Yangının gerçekleştiği ormanlık alanda yapılacak ağaçlandırma çalışmalarında kuralı belirleyen yegâne unsurun doğa olduğunun altını çizen Yılmaz, “Daha açık ifade etmek gerekirse yangının gerçekleştiği ormanlık alanın tüm flora bilgisine sahip olmak gerekmektedir. Çünkü flora bölgenin doğal koşullarına göre uzun zamanlar içerisinde şekillenmektedir. Bu nedenle öncelikle ormanlık alanlar için flora bilgisinin çıkarılmasına yönelik çalışmaların tamamlanması gerekmektedir. Elde edilecek bu bilgiler herhangi bir bölgede gerçekleşen orman yangını sonrası yürütülecek ağaçlandırma çalışmalarını belirleyecektir” şeklinde konuştu.
“YANAN ORMAN ESKİ HALİNE DÖNEMEZ”
Ormanlık alanların binyıllar içinde oluştuğuna, bu nedenle yanan bir ormanın tam anlamıyla eski haline dönmesinin pek mümkün olmadığına dikkat çeken Yılmaz, “Ancak doğal devinim içerisinde bu sürece destek olacak çalışmaları veya rehabilitasyonları yapabiliriz. Bu destek ya da rehabilitasyon çalışmaları için de daha önce bahsettiğim gibi gören ormanlık alanlarla ilgili kapsamlı bilgilere sahip olmak, bu alanlara yönelik mevcut veya potansiyel riskleri belirlemek, bu risklere yönelik önlemler almak ve tüm bunlarla beraber olası yangın vakalarında nasıl davranılacağını önceden planlamak gerekmektedir” diyerek sözlerini noktaladı.
İSTANBUL, (DHA)
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |