Didinmez’in açıklaması şöyle:
'Konumu, görevleri ve yaptıkları işler her ne olursa olsun insanların kendilerine ait bir tercihleri ve yaşadıkları özel bir hayatları olsa gerek. Yine insanların hayatlarını yaşarken karşılaştıkları kişisel sorunları ve sıkıntıları olabileceği gibi aile hayatlarında ya da beraberliklerinde farklı gerekçelere bağlı halihazırdaki hallerinin dışında bir takım gelişmeler olabilmekte ve yaşanabilmektedir. Bu bir insani durumdur.
Kişi yapmak ve yaşamak istediklerini düşünür, zamanı gelince ilgilisi ile paylaşır. Dolayısı ile kişi haldeki yaşadıklarını tedbir olsun düşüncesiyle ilgilisinin dışında başka bir ifadeyle kamuoyu ile paylaşmak zorunda değildir
Kişilerin yaşadıklarında kendisi ve muhatabını ilgilendiren hususlar 'özel' bir hüviyet taşır. 'Özel hayat ve yaşama alanı' hukuk sisteminde korunan ve kollanan en tabii kişi hak ve hürriyetlerinin başında gelir.
Böyle olması gerekirken, bugün ülkemizde siyasi rekabet içerisinde gözü dönmüş, vicdanı kararmış bazı siyasi figürlerin yapacakları bir şey kalmadığını anladıklarında başvurdukları bir metot olan 'siyasetin ve siyasetçinin özeli olmaz' yalanına sarılmak suretiyle 'özel hayatlar' sorgusuz sualsiz ifşa edilmekte ve buradan siyasi rant elde edilmeye çalışılmaktadır. İşte dün başkalarının olduğu gibi bugün de şahsım böyle bir durumla karşı karşıyadır.
Hayatımda, geçmişten bugüne kadar anne-baba-eş-çocuk-akraba ilişkilerinde yaşadıklarım şahsımın özelidir. Özelimde yaşadıklarımda başkalarına verilen bir zarar söz konusu olmadığı gibi, hiçbir kişinin ya da kurumun merakını ve ilgisini gerektirecek kamusal bir yönü de yoktur. Buradaki sorumluluğum sadece aile fertlerine karşıdır.
Aile hayatı hukukiliğini sürdürmeye devam ediyor olsa da bazı zamanlarda fiili varlığından bahsetmek mümkün olmamakta, bu hali doğuran şartlar ve gerekçeler hukuken bir sonuca ulaştırılıncaya kadar insanlar yaşadıklarını bırakın kamuoyu ile paylaşmayı en yakınları ile bile paylaşamamaktadırlar. Böyle bir durumu yaşayan kişinin siyasetle ilgileniyor olması bu gerçekleri de değiştirmemektedir.
Böyle bir süreç içerisinde kimdir, nedir diye bir soru sorulmadan, muhatabının kamuoyundaki itibarını kaybettirmeye ve kişilik haklarını zedeleyici bir sonuca sebep olunacağı bilinerek 'özel yaşama alanıma' girilmesi ve bazı teknik imkanlardan faydalanılarak uzunca bir zaman kayıt yapılması ve bunların montajlanıp 'ahlak istismarı' yapılarak hikayelendirilmesi, vakti geldi diye de servis edilmesi en büyük insanlık suçlarından birisi olsa gerek.
İleri demokrasiden ve hukukun üstünlüğünün hakim olduğundan dem vurulan ülkemizde yaşananlardan hareketle, esasında söylenecek ve konuşulan bir şey kalmamıştır.
Ar, namus, ahlaktan bahsederek en büyük ahlaksızlığı yapanların aynaya baktıklarında kendi çirkefliklerini göreceklerini bildikleri için bakmadıkları günümüzde yine de bazı şeylerin anlaşılabilmesi ve bilinmesi için ifade edilmesi gerekmektedir.
Söz konusu internet yayınlarının zamanlaması, şekli ve muhtevası, bunların 'haber değeri vardır' diyerek bazı gazete ve televizyonlardaki takdim şekli dikkatle incelendiğinde, bunun bir program dahilinde planla yapıldığı şahsım ve diğer arkadaşlarımın üzerinden MHP'nin kurumsal kimliğinin hedef alındığı açıkça görülecektir.
Konut dokunulmazlığının ihlal edildiği, kişi hak ve hürriyetlerinin çiğnendiği, kişiler üzerinden bütün bir camianın mahkum edilmeye çalışıldığı bu teşebbüslerin büyük bir oyun ve operasyonun parçası olduğu aşikardır.
MHP'yi planlarının hayata geçirilmesinde en büyük engel olarak gören değişik kişiler ve mihraklar, dün farklı metotlar uygularlarken, bugün de esasında kendilerinde olmayan 'ahlak' kavramının arkasına sığınarak 'belden aşağı vurma' diye adlandırılan metodu kullanmaya başlamışlardır.
Bu metotla seçim sürecinin ortasında 12 Haziran'a az bir zaman kala hem parti içerisinde bir infiale sebep olmak suretiyle mücadele azmini kırmak hem de ilgili ilgisiz yerlerde çıkarcı ağızlar aracılığı ile tekrarlatılmak suretiyle vatandaşlarımızın partimize yönelişleri engellenmek istenmektedir.
Anlaşılan odur ki varan 1, 2 gibi tehditlerle şüpheleri diri tutmak ve ne için ve kimlerce yapıldığı bilinen 'hukuksuzluğun' hesabının sorulması ve gereğinin yapılması yerine MHP'nin halk nezdinde kurumsal olarak mahkum edilmesi amaçlanmaktadır.
'Sakla samanı gelir zamanı' diyerek kişilerin peşine adamlar takarak, özellerin içine girerek, bilgi ve belge toplayanların 'vakti geldi' diyerek istedikleri şekli verdikleri malzemeleri servise sunmaları amacı itibarıyla manidar olmalıdır.
Bilinmelidir ki, 'Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner.' Hangi düşünceye sahip olurlarsa olsunlar bütün medya mensupları, habercilik mantığı ve reyting uğruna günahsız insanların yargısız bir infaza uğratılmalarına siyasetin seviyesinin düşürülmesine sebep olacak yanlışlıklara katkı sağlamamalıdırlar. Muhterem vatandaşlarımız, siyasi partileri, kaset siyaseti ile değil, ülke ve insanımıza yönelik icraat, söylem, projeler ve politikalar ile milli meselelerdeki duruşları ile değerlendirmeye dikkat etmelidirler. Partililerimiz ve ülküdaşlarımız, dost ve düşmanın her geçen gün karıştırıldığı bu süreçte yaşananların şahıslarımızdan ziyade kendilerinin de içinde yer aldıkları Milliyetçi Hareket'e fitne sokmaya yönelik olduğu gerçeğini unutmadan partimize ve liderimize sahip çıkmaya devam etmelidirler.''