CHP Genel Başkanlığı'na adaylığını açıklayan Muharrem İnce Hürriyet Gazetesi'nden Ahmet Hakan'la görüştü. İşte o röportajdan önemli bölümler:
7 Haziran’dan sonra CHP’nin taktik ve stratejisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz olsaydınız ne yapardınız?
MUHARREM İNCE: Ben olsam koalisyona çok meraklı görüntü vermezdim. 35 gün kendimi oyalatmazdım. Muhalefeti zorlardım.
Meclis başkanlığı konusunda ne yapardınız?
MUHARREM İNCE: Üçüncü turda mutlaka Deniz Baykal’ın çekilmesini sağlardım. Mutlaka “çekil” derdim. Risk alırdım. Hatırlayın: Üçüncü turda ortalıkta kimse yoktu. Bizim parti süreci yönetemedi.
Baykal’ın çekilmesini sağlayıp MHP adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu mu destekleyecektiniz?
MUHARREM İNCE: Tabii... Niye desteklemeyelim? Adamı Cumhurbaşkanı adayı yapmışız, Meclis başkanı mı yapmayacağız? Üçüncü turda kesinlikle bir şey yapılması gerekiyordu. Liderlik böyle anlarda ortaya çıkar, yoksa genel başkan olursunuz. Verilen işi doğru yapan yöneticidir, doğru işi bilen ise liderdir. Birinci tur, ikinci tur... Derken sıra gelmiş son tura... Meclis Başkanlığı’nı göz göre göre AKP alıyor. Daha oy sayımı devam ederken hemen CHP’nin grup başkanvekillerini çağıracaksın. “Bizim aday çekiliyor, Ekmeleddin Bey’i destekliyoruz” diyeceksin. “Aman MHP yan çizmesin” diye gideceksin HDP’nin grup başkanvekiline... Onlar da “boş oy vereceğiz” diye açıklama yapacaklar ama içeri girip dolu oy vereceklerdi. Amaç AKP’yi yenmek değil mi? Ben olsam bu krizi böyle yönetirdim ve Meclis Başkanı’nı mutlaka muhalefetten seçtirirdim.
Peki ama ya Baykal çekilmeye razı olmazsa?
MUHARREM İNCE: Ne demek razı olmaz! Göz göre göre gidiyor Meclis Başkanlığı! Bakın, eğer Meclis’e muhalefetten biri başkan olsaydı, Türkiye bugün çok farklı bir noktada olurdu. 1 Kasım seçimi olmazdı. AKP mecburen uzlaşmak zorunda kalırdı.
Rakibimiz Davutoğlu değil Tayyip Erdoğan’dır
ANA muhalefet lideri olursanız... Rakip olarak kimi göreceksiniz? Erdoğan’ı mı? Davutoğlu’nu mu?
MUHARREM İNCE: Tabii ki Erdoğan’ı... Davutoğlu’nun bir siyasi figür olduğuna inanmıyorum. Her an değiştirebilir.
Doğrusu bu mu peki?
MUHARREM İNCE: Doğrusu bu değil. Ama ülkenin şartları bunu gerektiriyor.
%25 çantada keklik değil
CHP’nin iyi kötü elinde bir yüzde 25’i var. “Eldeki yüzde 25 de gidebilir” endişesi içinde size destek verilmeyebilir. Ne dersiniz?
MUHARREM İNCE: Değişim riskini alacaksınız. Yoksa eriyip gitmek kaçınılmaz olur. Yüzde 25 de garanti değil ki!
Hiçbir oy çantada keklik değildir. DSP’yi hatırlayın: Yüzde 21 ile iktidar oldu, üç buçuk sene sonra yüzde 1’e düştü. Biz parti olarak bir “orta oy tuzağı”na saplanıp kalmış durumdayız. Yüzde 25’e razı olursak, statükoyu değiştirmezsek... Bu parti DSP’nin, DYP’nin kaderini yaşayacaktır.
Ben bu AKP’yi yenerim
MUHARREM İnce “AKP yenilmez değildir” diyor ve şunları söylüyor:-Yalova seçimleri iptal edilip yeniden seçim söz konusu olduğunda... Adayımız bile “bırakalım bu işi, devlet var karşımızda, alamayız seçimi” diyordu. Örgüt de böyle diyordu. Seçimi alacağımıza sadece ben inanıyordum. Örgütü de inandırdım.-AKP bütün gücünü kullandı. Bakanlarıyla, büyükşehir belediye başkanlarıyla geldiler. Başaracağız ve yeneceğiz dedik, başardık ve yendik.-Örgütün gücünü kullanmak, bilimi ve aklı kullanmak, yenilikleri kullanmak şartıyla, solun gücünü kullanmak şartıyla... Ben bu AKP’yi yenebileceğimize inanıyorum. Bütün hücrelerimle inanıyorum buna.
Tayyip Bey ile Kemal Bey’in bir benzeyen, bir benzemeyen yönü
- Kemal Kılıçdaroğlu ile Recep Tayyip Erdoğan’ın ortak yönünü söyleyeyim: İkisi de çalışkan. Çok çalışıyorlar. İkisi de asla üşenmiyor.
-Ama ikisi arasında bir fark var: Biri teşkilattan geliyor. Diğeri gelmiyor.
-Erdoğan parti teşkilatlarının her aşamasında çalışmış, gençlik kolu başkanlığı yapmış, İstanbul il başkanlığı yapmış, yani örgütün tozunu yutmuş. Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesindeki örgüt binasının nasıl ödenip ödenmeyeceğini biliyor.
-Ama Kemal Bey bunları bilmiyor.
Kalabalıkları konuşmamla ağlatırım
SİZİN ne farkınız var Kemal Bey’den?
MUHARREM İNCE: İnsanların beni daha samimi bulacaklarını düşünüyorum. Ben hiçbir yerde yapmacık kaçmam. Hiç kasmam kendimi. “Beğenmeyen küçük kızına almasın” diye bir laf vardır bizde. Nasılsam öyleyimdir. Nişantaşı kafelerinde de gezebilirim, Süleymaniye’de cuma namazına da gidebilirim. Hacı Bektaş’ta da aşure dağıtabilirim. Kitleler karşısında iyi konuşurum. Duygularımı işin içine koyarım. Kendimi kaptırırım kalabalığa... Ağlatırım.
Ağlatmak?
MUHARREM İNCE: Sözlerimde insanlara dokunurum. Bir kişi de olsa mutlaka ağlayan çıkar. Hiç kimseyi ağlatamıyorsam, o konuşmayı başarılı saymam.
Kemal Kılıçdaroğlu güzel konuşuyor, iyi mesajlar veriyor, uzlaşmacı bir kişilik sergiliyor. Eksik nerede?
MUHARREM İNCE: İnandırıcılık algısını kaybetmiş durumda.
Neden kaybetti?
MUHARREM İNCE: Dağınık mesajlar veriyor parti... Bir gün CHP gibi görünüyor, ertesi gün HDP gibi... Bir gün İşçi Partisi gibi görünüyor, ertesi gün AKP gibi... Bu dağınıklık inandırıcılığı zedeliyor. Ayrıca organizasyonlar çok kötü... Bilim yok partide. Bakın AKP’nin genel merkezine! Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden mezun gençler çalışıyor. Bizde var mı böyle bir şey? Yok.
Sizi biraz AKP’ye özenmiş gördüm, hayırdır?
MUHARREM İNCE: Hayır, özenmiyorum. Doğru yaptıkları şeyler var.
Neleri doğru yapıyorlar?
MUHARREM İNCE: Kendisini solcu, ilerici, devrimci olarak tanımlayan biri, nasıl olur da sağcı bir partiden bilim alanında, teknoloji alanında daha geri olabilir? Bu benim ağrıma gidiyor. Anket diye bir şey var. Bir bilimdir anket. Ankete inanmayan ya da anketlerden yeterince yararlanmayan adam bence makbul bir adam değildir. Öbür adam, her hafta anket yaptırıyor.
DEVAMI HÜRRİYET'TE...