Kaygı bozukluğu olarak belirtilen panik atak, kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görülüyor. Bunu nedeninin kadına yüklenen toplumsal roller ve kadınların hormonları olduğunu söyleyen psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Şebnem Pırıldar, "Panik atak rahatsızlığına genç ve erişkin dönemlerinde de çok rastlanıyor. Panik atak yaşayanlar bu durum tekrar eder diye hep korkuyorlar. Adeta korkmaktan korkuyorlar. Bu döngü içinde de evden çıkmama, kalabalığa girmeme gibi kendini güvence altına alacak davranışlarda bulunuyorlar" diye konuştu.
Panik atak rahatsızlığının birçok belirtisi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Pırıldar, "Kardiyolojik belirtiler olarak, kalp çarpıntısı, nefes almakta zorluk çekme; nörolojik belirtiler olarak, baş dönmesi, uyuşma, dengesizlik; gastroenterolojik belirtiler olarak, bulantı, sık tuvalete gitme, huzursuzluk, algısal bozukluklar olarak da etrafın değişmesi, kişinin kendinin değişmesi olarak sıralanabilir. Bu belirtilerden 4-5 tanesinin yaşayan kişi panik atak demektir" dedi.
"Bu durumdan kişinin sosyal ve iş yaşamı etkileniyorsa tedavi olmalıdır. Tedavi için iki yöntem kullanıyoruz" diyen Prof. Dr. Pırıldar, "İlaç tedavisi ve psikoterapi yöntemlerini kişiye uygun bir şekilde uyguluyoruz. İlaç aşırı duyarlılık durumunu azaltmaya yardımcı oluyor. Burada biyolojik etken önemli. Psikoterapi de ise kişiye hastalığı anlatarak, bilgilendiriyoruz. Çünkü kişilerde yanlış inançlar olabiliyor" diye konuştu.