İzmir İl Sağlık Müdürü Bediha Salnur, İzmir'de 2016 yılında 296 beyin ölümü vakasından 104'ünün, bu yıl ise şu ana kadar beyin ölümü gerçekleşen 45 kişiden 20'sinin organlarının yakınları tarafından bağışlandığını söyledi.
Türkiye genelinde ise her 10 beyin ölümünden 1 veya 2'sinde organ bağışında bulunulduğunu belirten Salnur, İzmir'deki bağış sayısının Türkiye ortalamasının üstünde olmasına rağmen yine de yetersiz kaldığını anlattı.
Türkiye genelinde yaklaşık 30 bin hastanın organ beklediğini, bunlardan 400'ünün kalp sırasında olduğunu kaydeden Salnur, "Düşünün 296 kişinin tamamının organları bağışlansa, 400 kalp bekleyen hastanın yarısı kurtulacaktı" dedi.
İl Sağlık Müdürü Bediha Salnur, Türkiye'de bir hastaya 'beyin ölümü' tanısı konulabilmesi için hastanelerde bulunan nöroloji, nöroşirurji, anestezi ve kardiyoloji uzmanlarından oluşan kurulun ancak karar verebildiğini, önceliğin hastanın yaşatılabilmesi olduğunu vurguladı.
'BEYİN ÖLÜMÜNDEN HAYATA DÖNÜŞ YOK'
Tıp literatürüne girmiş, beyin ölümü gerçekleşmiş bir hastanın tekrar hayata döndüğü gibi bir örnek bulunmamadığını kaydeden Salnur, beyin ölümünün diğer koma halleri ve özellikle de bitkisel hayatla karıştırılmaması gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi:
"Vatandaşlarımız sıklıkla beyin ölümü ile koma hali ve bitkisel hayatı karıştırıyor. Haberlerde de karşılaştığımız örnekler oluyor, mesela aylarca yoğun bakımda kalıp sonra konuşmaya başlayan insanlar görüyoruz. Ancak beyin ölümü tanısı konan bir hasta için böyle bir şey söz konusu değil. Hastanelerimizin yoğun bakım ünitelerinde görevli uzman heyet, bilimsel veri ve testler sonucunda bir hastaya beyin ölümü tanısı koyuyorsa, o hastanın bir daha hayata dönmesi mümkün değil. O hastanın tüm beyin fonksiyonları biter. Hastanedeki olanaklarla hastanın, en fazla 24 saatle 48 saat arasında vücudundaki kan dolaşımı sağlanabilir. Bu da 'ola ki aile organlarını bağışlar mı' diye. Yoksa o hasta tıbben ölü olarak kabul edilir. Ancak toplumumuz beyin ölümüyle ilgili eksik bilgiye sahip. Beyin ölümü aşamasından sonra ancak bağışlanırsa organları alınabilir. Organ nakil koordinatörleri hastanın beyin ölümünden sonra aileye organları bağışlamayı isteyip istemediklerini sorar, aile eğer organları bağışlarsa nakil için çalışmalar başlar. Bitkisel hayat beyin faaliyetlerinin belli bir süre fonksiyon dışı kalmasıdır. Bu beyin ölümü değildir. Bazı tedavi yöntemleri ile beynin fonksiyonları faaliyet göstersin diye çalışılır. Bir hasta bitkisel hayattan ama 3 gün ama 3 yılda çıkabilir. Fakat beyin ölümünde böyle bir şey söz konusu olamaz."
'ORGANLAR TOPRAK OLUP GİDİYOR'
Türkiye'de her 10 beyin ölümünden ortalama 1 veya 2'sinde organ bağışlandığının altını çizen Bediha Salnur şöyle devam etti:
"Bu rakam İzmir'de biraz daha fazla. Beyin ölümü tanısı konduktan sonra kişinin vücudu da ölüyor ve organlar toprak olup gidiyor. İzmir'de 2016 yılında 296 beyin ölümü vakasından 104'ünün organları bağışlanmış. Bu yıl ise şu ana kadar beyin ölümü gerçekleşen 45 hastadan yalnızca 20'sinin organları bağışlanmış. Türkiye genelinde yaklaşık 30 bin hasta organ bekliyor. Bunlardan 400'ü ise kalp nakli bekliyor. Düşünün 296 kişinin tamamının organları bağışlansa, 400 kalp bekleyen hastanın yarısı kurtulacaktı. İzmir organ bağışı konusunda son 4 yılda Türkiye birincisi ancak bağışlar yetersiz. Düşünün 45 kişiye beyin ölümü tanısı konuyor ve bundan yalnızca 20'sinin organları bağışlanıyor, eğer o diğer 25 hastamızın organları da bağlansaydı o organlar en az 175 hastamıza hayat verecekti. Türkiye'de 50 binin üzerinde organ yetmezliğine giren ve organ bekleme listesine girme riskiyle karşı karşıya olan hasta bulunuyor."
'BEYİN ÖLÜMÜ ÖLÜMDÜR'
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Işıl Köse de, 'Beyin ölümü'nün beyin fonksiyonlarının tamamen ve geri dönüşümsüz kaybı olduğuna dikkat çekti. Sevdikleri insanı kaybetme duygusuyla baş etmenin güçlüğü nedeniyle 'Beyin ölümü' kavramını ailelerin kabullenmesinin zor olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Köse, "Beyin ölümü gelişen kişinin kalp, böbrek, karaciğer gibi diğer organları kısa bir süre daha çalışabilir. Bir süre sonra diğer organların da çalışması durur ve yeniden çalışmaz" dedi.
Tufan HAMARAT / İZMİR, (DHA)