GENEL seçimlerin şu ana kadar en çok tartışılan konusu, HDP’nin son iki kez olduğu gibi bağımsız adaylarla mı yoksa parti olarak mı seçimlere katılacağı. HDP yöneticileri tarafından şu ana kadar yapılan açıklamaların hemen hepsinde ikinci şıkkın altı çizildi. HDP kaynaklarıyla yaptığım görüşmelerde, parti olarak seçimlere girme kararından dönmenin söz konusu olmadığı sonucu çıkarıyorum. Ama siyasette her şey mümkün olduğu için yine de kesin konuşmamak gerekiyor.
Peki HDP’liler, dışarıdan çizilen onca karamsar tabloya rağmen neden parti olarak girmekte ısrarlılar? Öncelikle, bir yerden sonra genel seçimlere bağımsız adaylarla girmeyi sona erdirmek istiyorlar ve o günün bugün olduğunu düşünüyorlar.
İkinci olarak, yüzde 10 barajını geçmenin dışarıdan gösterilmeye çalışıldığı gibi imkânsıza yakın bir zorlukta olduğuna inanmıyorlar. Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 9.7’ye ulaşmış olması HDP’lileri motive ediyor. Geçen süre zarfında, özellikle Kobani’de yaşananların, Kürt seçmeni HDP’ye iyice yakınlaştırdığı düşünülüyor. Buna bağlı olarak bölgede AKP’den, Batı’daysa AKP ve CHP’den ciddi oy kaymaları bekleniyor.
KÜRTLER BATI’YA
HDP, Çankaya seçimlerinde ulaşılan yüzde 9.7’yi muhafaza edip üstüne çıkma yolunda özellikle Batı’ya ve büyükşehirlere yönelik strateji ve taktiklere ağırlık veriyor. Zira bölgeden ne kadar oy alırsa alsın, büyükşehirlerde belli bir oranı yakalayamaması halinde HDP’nin barajı geçmesi hayal olur. Bu noktada HDP’nin önceliği İstanbul ile İzmir’e vereceği ve bu illerdeki seçim bölgelerinde Kürt siyasi hareketinden gelen yüksek profilli isimleri aday göstereceği söyleniyor.
Parti içinden kaynaklarımdan Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın İstanbul 1. Bölge’den (Anadolu yakası), Pervin Buldan’ınsa 3. Bölge’den (Bakırköy ve çevresi) birinci sıra adayı olmalarının kesinleşmek üzere olduğunu öğrendim. Hem Batı’daki Kürt seçmeni iyice HDP’ye çekmek, hem de Çankaya seçimlerinde Demirtaş’ı tercih etmiş seçmenleri kaybetmemek için bu tür isimlerin isabetli bir tercih olacağı açık. HDP’nin amacı, bu tür güçlü isimlerle örneğin İstanbul’daki seçim bölgelerinden en az üçer milletvekili çıkarabilmek.
TÜRKLER GÜNEYDOĞU’YA
Buna karşılık HDP’nin Kürt hareketi dışındaki bileşenlerinden birçok ismin Batı’dan ziyade bölgeden aday gösterilmesi düşünülüyor. Bu, Kürt seçmenin çok sayıda Kürt olmayan milletvekilini (tabii baraj aşılırsa) kendisini temsil etmesi için Ankara’ya yollayacağı anlamına gelecek. HDP’liler, eğer Kadir İnanır örneğinde olduğu gibi, ülke çapında tanınan bazı isimleri ikna edebilirlerse bölgeden kazanması kesin yerlerden aday göstermeyi, bu yolla diğer seçim bölgelerinde Kürt olmayan ve partilerine soğuk basan kesimlerden de oy alabilmeyi planlıyorlar.
Bu seçimler öncesi HDP listelerinden aday gösterileceği söylenen çok isim var. Daha önce AKP dahil başka partilerde siyaset yapmış, milletvekili olmuş birkaç kişiyi HDP adayı olarak görürsek şaşırmamak lazım. HDP’nin ayrıca, geçen seçimlerde Altan Tan örneğinde olduğu gibi, muhafazakâr kimliğiyle bilinen (Kürt olmayan) bazı isimleri de aday göstermesi söz konusu. Son olarak, HDP listelerinde akademiden de isimler göreceğe benziyoruz ki Prof. Mithat Sancar’ın muhtemelen Mardin’den adaylığının kesinleştiği söyleniyor.
Başta da belirttiğim gibi, siyasette her şey mümkün, ancak HDP’nin seçimlere parti olarak girme kararından vazgeçme ihtimali her geçen gün azalıyor. Eğer doğru adaylar, doğru sloganlar ve doğru taktikler/ stratejiler söz konusu olursa HDP’nin barajı geçip güçlü bir Meclis grubu oluşturması hiç de imkânsız değil.
Belli ki bu konuyu önümüzdeki günlerde daha çok konuşacağız.
Ruşen Çakır / Habertürk -