Evren ve Şahinkaya
, savunmalarında “
Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve üyesinin soruşturulmaya ve yargılanmaya kalkışılamayacağını” vurgularken, “
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde bizzat Anayasa hükümleriyle en yüksek hukuki güvenliğe sahip kişilerin, yetkisiz, yani fiil, yani hukuka aykırı yani keyfi soruşturulmaları, yargılanmaları, bu kişilerin hukuki güvenirliklerinin keyfi olarak çiğnenmeye kalkışılması demektir” dedi.
Evren ve Şahinkaya mahkemeye, “
Darbe yapmak suçmu bize bildirin” çağrısında bulundu. Darbenin geride kalan iki ismi Evren ve Şahinkaya, “
Uygar ülkelerde kurucu iktidar olmak fiilini cezalandıran bir hükme rastlanmış değildir” dedikleri savunmalarında, “
İhtilalleri ahlaki bulmamak başka şeydir, ihtilalleri yargılamaya kalkışmak başka şeydir. Buna restorasyon denmektedir. Bu, öğretide ihtilalcinin bir başka ihtilalci tarafından yargılanmasıdır” görüşünü dile getirdi. Toplam 160 sayfadan oluşan ve “
kırmızı kitapçık” halinde sunulan savunmada, açılan davadamahkemenin “
yetkisiz” olduğu belirtilerek, iddianame ve yargılama için “
Herhalde bu Türk icadıdır” denildi.
‘İHTİLALCİNİN İHTİLALCİYİ YARGILAMASI’
*İddianamede güdülen mantık, azı cezalandıran bir kanunun, çoğu da cezalandırdığını ileri sürerek, ihtilale veya darbeye teşebbüsü tamamlanmış suç gibi görerek, kanunun suç saymadığı bir fiilden faillerin cezalandırılmasının istenmesidir.
*İsnat edilen suçun tamamlanmış şekli yok ki, teşebbüsü olsun. Uygar ülkelerin ceza kanunlarında kurucu iktidar olmak fiilini cezalandıran bir hükme rastlanmış değildir. Herhalde bu Türk icadıdır.
*İhtilalleri ahlaki bulmamak başka şeydir, ihtilalleri yargılamaya kalkışmak başka şeydir. Buna restorasyon denmektedir. Bu, öğretide ihtilalcinin bir başta ihtilalci tarafından yargılanmasıdır.
TÜM UYGULAMALAR HÜKÜMSÜZ SAYILIR
ANAYASA’nın geçici 15. maddesinin değiştirilmesiyle yargılama yolunun açılmasının “
değişen kanun sanık lehinedir” hükmüne aykırı olduğu belirtilen savunmada, buna itibar edilmemesine rağmen yine de mahkemenin kendilerini yargılama “
yetkisinde” olmadığı öne sürüldü. Evren ve Şahinkaya’nın avukatı Bülent Acar tarafından yargılamanın yapılacağı Ankara Özel Yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen savunmada, şöyle denildi: “
İddianamenin mantığına göre, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve bu Anayasa’yla kurulan anayasal düzen hukuken mevcut değildir. Bunun zorunlu sonucu olarak, hukuken mevcut olmayan, 1982 Anayasası’ndan görev ve yetki alan yasama, yürütme, yargı organlarının her türlü ulusal ve uluslararası kamusal tasarrufları da hükümsüz olacaktır.”
‘HUKUK HERKESE GEREK’
*Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve üyesinin yargılanmaya kalkışılması demek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde bizzat Anayasa hükümleriyle en yüksek hukuki güvenliğe sahip kişilerin, hukuki güvenirliklerinin keyfi olarak çiğnenmeye kalkışılması demektir.
*Unutulmamalıdır ki, ülkenin Anayasa’sıyla hukuki güvenilirliklerin çiğnendiği bir ülkede yaşayan herkesin hukuki güvenliği de aynı biçimde çiğnenebilecektir. Hukuk bugün Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve üyesi için, yarın da herkes için gerekli olabilecektir.
‘ABD’YLE İLİŞKİLENDİRMEK FANTEZİ’
Mahkemenin ‘
zamanaşımı’ kararı vererek iddianameyi düşürmesi gerektiği belirtilen savunmada, savcılığın suçun mağduruyla suçtan zarar gören kavramlarını karıştırdığı iddia edilerek şöyle denildi: “
12 Eylül Askeri Harekâtı’nın, TSK, derin yapıların veya ABD’nin veya belirsiz gizli güçlerin güdümünde işlendiği iddiası, bir fanteziden ibarettir.”
‘12 EYLÜL - 27 MAYIS KIYASLAMASI’
*İddianamedeki iddianın mantığına göre, ihtilali veya darbeyi yapan fiili güç, hep fiili güç olarak kalmaktaysa, 27 Mayıs 1960 tarihinde ihtilal veya darbe yaparak Milli Birlik Komitesi adını alan askeri fiili güç de, hukukilik kazanamaz ve kurucu iktidar olamaz.
‘TEŞKİLATI ESASİYE DE GEÇERLİ’
*1961 ve 1982 anayasalarıyla bu anayasalarla kurulan anayasal düzenler ve bu anayasalardan yetki alınarak yapılan her türlü yasama, yürütme, yargı işlemleri hükümsüzdür. İddianamenin iddia mantığı ve hukuku geçerliyse, bugün için yürürlükteki Anayasa, 491 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu- ’dur. İddianamedeki mantık geçerliyse, 26.05.1960 tarihinden sonraki her türlü kamusal işlem, yetkisini 1924 Anayasası’ndan almadığı için hükümsüzdür. İddiadaki bu düşünce doğru ve geçerliyse, şu anda iddianameyi kabul ederek yargılama yapmakta olan mahkemenin, her türlü işlemi de, zorunlu olarak hükümsüzdür.
‘DARBE SUÇ MU?’
Savunmanın sonuç bölümünde mahkemenin yetkisiz olduğu belirtilirken, kamu davasının da yok hükmünde olduğu ileri sürüldü. Evren ve Şahinkaya, “
Darbe yapmanın suç olup olmadığının tespit edilmesini”, böyle bir suç varsa kendilerine bildirilmesini istedi. Davanın reddedilerek, dosyanın ilgili makama iadesini isteyen Evren ve Şahinkaya, dosyadaki dava dışı bulguların tamamının ayrılmasını istedi.
Savunmanın son bölümünde, “
Hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde erk yokluğu/ yetkisiz olarak kurucu iktidar olan Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve üyesinin, yani ihtilalcinin yargılanmaya kalkışılmasının ‘restorasyon fiili’ olacağının, bu durumun ihtilalcinin bir başka ihtilalci tarafından yargılanması demek olacağının göz önünde bulundurulmasına karar verilmesini istiyoruz” denildi.