AKP'li genç büro elemanı kokain çekmemiş, pudra şekerini burnundan yemiş. Şaşırdık mı? Hayır. Çok merak ediyordunuz, "bunlar ne kafa" diye. "Ne içiyorlar" diye soruyor, "ayran bu kadar yapmaz" diyordunuz.
Bademler, pudra şekerine dadanmışlar. Fantaziye bakın. Kimin aklına gelir? Vedat Milör tweet yazdı: "Utandıran itiraf: 40 senedir yemekle içli dışlı olmama rağmen pudra şekerinin burundan tüketildiğini bilmiyordum." 150 bin beğeni aldı.
Sabahları yediği küt böreğinden alışmış da olabilir. Kumar masasında pozu var. Onun da cevabı hazır. Monopoly oyunu diyebilir. Otelin havuzunda elinde kadehle fotoğraf çektirmiş, sağına soluna mankenleri almış. Ne iş?
BAKLAVA CEZASI
Yıllar önce 9 yaşında bir çocuk, bir dilim baklava çaldığı için mahkemeye çıkarıldı. Tüfekli ve süngülü (kasaturalı) jandarmaların arasında, elleri arkadan kelepçeli ve bağlı olarak duruşma salonuna getirildi. Hakimin "niye baklava çaldın" sorusuna çocuk, "canım çok istedi, çaldım" diye yanıt verdi. Çocuk 5 yıl hapis yattı.
Son model bir otomobilde, porselen tabakta, burnuna beyaz madde çeken delikanlı, Mahkemede ne yaptığını açıkladı. "Kokain değildi, pudra şekeriydi." Biz de inandık. Adalet, güçlüden yana karar alırsa, o topraklarda güneş aydınlatmaz, gündüzler de karanlık olur.
AKILDAKİ SORULAR
Bu kafadakilerin kendilerine göre bir sözlüğü var. Önce reis olan başlattı. Atatürk'e "ayyaş", şehitlere "kelle", Türkiye yerine "şahsım" dedi. Sansüre denetim, ses kaydına montaj-dublaj, rüşvete hediye dediler. Örneğin zam yerine "fiyat güncellemesi" diyorlar, torpil yok "referans" var. Kokain de "pudra şekeri" oldu.
O fotoğrafı kim, ne zaman çekti? O poz neden bugünlerde servis edildi? O genç, bu kadar servete nasıl sahip oldu? Mal varlığı beyanı var mı? Saç, deri, kan, idrar testleri, adli tıp incelemesi yapıldı mı? 3 bin lira maaşla 3 milyon liralık Porsche arabayı nasıl aldı? Bunlar ayranı çok içiyorlar, pudra şekerini de burundan çekiyorlar. Sonra diyorsunuz: "ülke elden gidiyor."
Ne bekliyordunuz?
19 YILDIR DEĞİŞİYOR
Konumuz aslında bir kişinin uyuşturucu kullanmasından çok daha ciddi. Zır cahil, saygısız, ahlaksız bir toplum oldu/oluyor. Kaymakam vatandaşa, "indir şu arka ayaklarını" diyor. Dememeli, diyemez.
Kamu kurum ve kuruluşları 19 yıldır sözde tarikat ve cemaatlerin mensuplarının yuvalandığı yerler oldu.
Deniz Kuvvetlerinden bir subay, makam arabasıyla, bir sözde tarikat yuvasına gidiyor, cübbeli, takkeli pozlar veriyor. Fesli meczuptan, deve sidiği şifa diyenden "yalan tarih" öğreniyorlar.
"Andımız okunmayacak" kararı alınıyor. Atatürk kabartması madalya ve nişanlardan siliniyor. İstanbul Sözleşmesi bir gecede tek imzayla yok sayılıyor. Askeri okullara girişte irticai faaliyetlerde bulunmama koşulu kaldırılıyor.
HER KAFADAN BİR SES
Halk sağlığı ile dalga geçen tuhaf bir kafa. Kongreleri, salgın hastalık döneminde "lebalep" olduğu için -utanmalarını beklerken- övünüyor, gurur duyuyorlar. Ona da kılıf buluyorlar. "Yatay çekim" olunca insanlar birbirine yakın görünüyormuş. Meclis başkanı diyor ki, "yeteri kadar yoğurt bulun, Marmara Denizi'ne ayran yapayım." Ne alaka? İçişleri Bakanı ne diyor: "Uyuşturucu satanların bacaklarını kırın. Sorumluluk bende." Emrin olur bakanım. Uzun, Manifesto konuşmasında ne dedi: "Yastık altında döviz, altın neyiniz varsa, getirin." Bir orası kalmıştı. Bu olanlar kafanızı karıştırmasın. Unutmayın. İki sorum var:
1-Damat nerede?
2-128 milyar dolar ne oldu?
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |