Çarşamba günü yapılan ve basına kapalı olan CHP'nin Grup Toplantısı ilginç tartışmalara sahne oldu. Kemal Kılıçdaroğlu'nun katılmadığı toplantıda konuşan bazı milletvekilleri, partinin son dönemde izlediği politikaları sert sözlerle eleştirdi. Bazı milletvekilleri ise genel merkeze tam destek verdi.
Deniz Baykal'a yakınlığıyla bilinen Antalya Milletvekili Gürkut Acar ile "ön seçim''den çıkarak TBMM'ye gelen Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz'ın sözleri, genel merkeze yönelik eleştirilerle yüklüydü. Acar ve Yılmaz, CHP'nin "Kürt Sorunu'na Çözüm Paketi''nin tehlikelerle dolu olduğunu belirtti. Acar, "Nereye gitsem, BDP ile işbirliği yaptığımız eleştirisiyle karşı karşıya kalıyorum. Yanlış adımlar atmayalım. Aksi taktirde, baraj altında kalabiliriz" dedi.
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz ise parti politikalarının Parti Meclisi'nde ele alınmamasını eleştirdi. AKP ile işbirliği yapılıyor görüntüsünün tabanda rahatsızlık yarattığını da söyleyen Yılmaz, "Gerekirse Anayasa çalışmalarından çekilmeliyiz'' ifadesini kullandı.
CHP İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ise genel merkezi "ateşli" bir şekilde savunan vekiller arasında öne çıktı. Süleyman Çelebi, Binnaz Toprak, Salih Fırat ve Alaattin Yüksel'le aynı cephede yer alan Moroğlu, günün en ilginç konuşmasına imza attı. Dilek Akagün Yılmaz ile Gürkut Acar'ın "tabanımız rahatsız" olarak da ifade edilebilecek sözlerini eleştiren Moroğlu, "Seçmen eğilimine göre siyaset belirleyecek değiliz" dedi. Ardından da ekledi: "Eğilimleri de değiştirmeliyiz."
CHP'nin basına kapalı grup toplantısında Moroğlu'nun yaptığı konuşmayı duyunca, aklıma birkaç gün önce sohbet ettiğim bir milletvekilinin sözleri geldi. Kılıçdaroğlu'nun hışmına uğramaması için ismini vermeyeceğim bir milletvekili, İzmir'de ''önünü kesen'' bir yurttaşın kendisine dert yanmasından yakınıyor ve şöyle diyordu:
"İzmir'de yolumu çeviren bir seçmenimiz, çok dertliydi. Seçmenimiz, bana şunu söyledi: (Sayın vekilim, sizin yüzünüzden bir haftadır bakkala gidemiyorum. Ekmeği başka yerden alıyorum. Çünkü; bakkalımıza gidince artık ne diyeceğimi bilmiyorum. Bizim bakkal, Kılıçdaroğlu'nun Öcalan'ı hapisten çıkarmaya çalıştığını söylüyor. Ne diyeceğimi bilmiyorum.)
"Seçmene göre siyaset belirlenmez" diyen Moroğlu, bence grupta yaptığı konuşmanın arkasında durmalı ve "bakkala gidemeyen CHP''liyi ikna etmeli... Hatta; bu yetmez! Eline bir megafon alarak, Kılıçdaroğlu'nun Öcalan'a ev hapsini savunan sözlerini İzmir'in ortasında tekrarlamalı...Bakalım, o meydanda kaç dakika durabilecek?
CHP yönetimi, işi gerçekten şirazesinden çıkardı... "Seçmen eğilimiyle siyaset belirlenmez" diyecek kadar kendi tabanına yabancılaşan bir CHP yönetimi hatırlamıyorum... Moroğlu ve arkadaşları, Kılıçdaroğlu'na şirin gözükmek ve bir dönem daha milletvekili olabilmeyi garanti altına almak adına, ne dediklerini bilmez bir hal içindeler...
"Sıcak patates" olarak da adlandırılabilecek ve tutanı yakacak olan "PKK - Öcalan - Kürt Sorunu" gibi konularda aklına geleni söylemeyi siyaset sanan CHP'nin paraşütçü milletvekilleri, belli ki; sadece kendi koltuklarını düşünüyorlar... Allah, Kürt Sorunu'na emperyalist çözümü savunur hale gelen bu vekillerin yolunu açık etsin...
GENÇLİK KOLLARI'NA PARA VERİLMEDİĞİNİ YAZDIK, TABLO DEĞİŞTİ
Biliyorum, farkındayım... CHP'ye ilişkin mevzulardan, benim kadar siz de sıkıldınız... Bunu bana yolladığınız maillerde ve yaptığımız telefon görüşmelerinde de ifade ediyorsunuz. CHP'ye ilişkin yazıların ilginizi çekmediğini, çünkü; CHP yönetiminden umudunuzu kestiğinizi sık sık söylüyorsunuz.
Ben, siz saygıdeğer okurlarımın "eğilimi"ne saygılıyım... Sizi yok sayacak kadar aptal değilim... Çünkü; Gerçek Gündem'i var eden gücün, sizler olduğunu biliyorum... "Eğiliminiz"i dikkate alacağımı da bilmenizi istiyorum...
Gençlik Kollarımevzusuna geçmeden önce, CHP'ye ilişkin yazdığım yazılarda dikkatinizi en çok çeken ve yanıtlamamı istediğiniz bir konuyu da kapatmak istiyorum. Bu hafta, bana gönderilen tam 1789 mailde aynı soru var:
"Soros'un Açık Toplum Ensitütüsü'nde beş yıl aktif olarak çalışan ve şu an CHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan kişi kim?"
Bu sorunun cevabını ben değil, CHP Genel Merkezi vermelidir. Bu yüzden, sorularınızı bana değil, CHP Genel Merkezi'ne sormanız daha anlamlı olacaktır. O kişi de belki, Soros'la birlikte çalıştığını çıkıp açıklar... CHP'nin Soros'a bakışı değiştiğine göre, bunda utanılacak bir yan olmadığını da mutlaka söyleyecektir...
Gelelim asıl meseleye:
Biliyorsunuz, pazar günü Ankara Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu'nda Gençlik Kolları Kurultayı var. Bir önceki yazımda, CHP yönetiminin Gençlik Kolları Kurultayı'na sadece 50 bin TL ödenek ayırdığını yazmıştım. Türkiye'nin dört bir yanından arayan CHP'li gençler, feryatlarını duyurduğum için teşekkür etti. ''Delege" olan gençler, "Büyük Kurultay delegeleri için otel ayrılırken, bu imkan bize tanınmıyor. Çoğumuz öğrenciyiz, biz otellerde hangi parayla kalacağız?" diye soruyordu.
Bu feryadı dile getirmemin ardından, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu devreye girdi ve gençlere yönelik bütçeyi 50 BİN TL ile sınırlı tutan Erdoğan Toprak'a talimat verdi. Kılıçdaroğlu, "Gençlerin tüm ihtiyaçları eksiksiz bir şekilde karşılansın" dedi. Toprak da bunun üzerine kurultay için kesenin ağzını açmak zorunda kaldı.
Gençlik Kolları üyeleri, kurultay öncesi ziyaret ettikleri genel başkana mali krize ilişkin bilgi vermek üzere konuşmaya hazırlanırken, Kılıçdaroğlu, "Sorunu biliyorum. Yazılanları okudum. Gereken yapılacak" dedi. Ardından da yarı şaka - yarı ciddi konuştu: "Salonu dolduramazsanız, kurultayınıza gelmem."
Kılıçdaroğlu'nun yanından moralleri yüksek bir şekilde ayrılan gençler, şimdi tüm enerjilerini kurultayın canlı olması için harcayacak.
Biz ana muhalefet partisinin içinde yaşanan sıkıntıları yazınca, bazı okurlarımız sebebini anlayamadığım bir şekilde tepki gösteriyor. Bazı okurlarım, "Bu sorunları açın genel başkana anlatın" diyor.
Bakın; biz "Parti Komiseri" değiliz, genel başkana rapor sunacak halimiz de yok... Bizim görevimiz kamu adına soru sormak ve yanlış giden şeyleri toplumun önüne koyarak çözülmesini sağlamak... Bu eleştirilerden faydalanacak olan kişi ise, kuşkusuz ki eleştirdiğimiz kurumlar... Onlar, kulaklarını açtıkları taktirde, yanlış yapmaz ve eleştiriden faydalanırlar...
Örneğin, az sonra okuyacağınız anektodtan sonra, o konuşmayı yapan kişi; hem dilini, hem de zihniyetini değiştirecektir:
Zonguldak mitingi sonrası ilçe başkan yardımcılarıyla toplantı yapan bir ilin CHP'li başkan yardımcısı, "Biz Zonguldak'a neden gittik, değdi mi?" diye soran partiliye ilginç bir cevap verir. İl Başkan Yardımcısı "İl Kongremize yeterince katılım sağlanmadığı için, başkanımız örgüte ceza verdi. Zonguldak'a bu yüzden gittiniz" der.
Şimdi; bunu yazsan bir dert, yazmasan ayrı bir dert... Allah aşkına, bu mantık, bu üslup ve bu bakış açısı mı CHP'yi iktidar yapacak?
Ya "partinin yaptığı gece''nin biletini almayan ve bilet getiren ilçe başkanını makamından kovan milletvekilinin yaptığına ne demeli? "Bana niye bilet getiriyorsun kardeşim, bana ne sizin gecenizden?" diyecek kadar CHP'ye yabancılaşan milletvekilini de mi yazmayalım?
Yukarıdaki iki anektod geride kalan bir hafta içinde yaşandı. Bunları yazacak ve kamuya teşhir edeceğiz ki; bir daha yapamasınlar... Yazmadığımız taktirde, CHP Eyüp'te iki - üç gün önce yaşanan BAŞKA BİR REZALET kimse hesabını sormadığı için tüm bünyeye yayılır...
Haaa; biz bunları yazıyoruz da tüm sorunlar çözülüyor mu?
Tabii ki hayır.. Eğer öyle olsaydı, birileri CHP Yüksek Disiplin Kurulu'nda on gün önce yaşandığı iddia edilen YUMRUKLU KAVGA'nın hesabını da sorardı...
Neyse; lafı uzatmayalım...
Bugünlük bu kadar "hariçten gazel" yeter...