Prof. Dr. Doğan, Alevilerle, Alevilerin çocuklarıyla ve Aleviler ile devlet ilişkisi konusunda, sorunun tüm boyutlarıyla ele alındığı böyle bir karara ilk defa tanık olduklarını vurguladı. Prof. Dr. İzzettin Doğan, "Yeni bir Anayasa yapımının eşiğinde olan Türkiye için, yeni yapılması mutabık kalınan bir anayasada, din-devlet ilişkilerinin hangi temellere dayanması gerektiğini açık bir şekilde görmekteyiz. Kararı objektif olarak değerlendirebilmek için, Aleviler devletten ne istiyordu ve devlet neden bunu vermemekte ısrar ediyordu... bugün Alevi kelimesini devletin hemen hemen hiçbir resmi belgesinde göremezsiniz. Aleviler bu ülkede Alevi kimliğiyle yok hükmündeydiler" şeklinde konuştu.
"SÜNNİ OYLARI KAYBEDERİZ"
Açıklamasının başında, dava açılmasından önceki süreci anlatan Doğan şöyle devam etti:"Kendi içimizde Mevleviliği, Caferiliği, Bektaşiliği ve kendilerini buna yakın kabul eden başka düşünce ekollerini de Aleviliğin birer parçası olarak kabul ettik ve Alevi olarak bütün bu gruplara inanç özgürlüğünün, vicdan özgürlüğünün diğer kesimlere, özellikle Sünni kesime tanındığı gibi ve tanındığı kadar tanınmasını istedik. Koalisyon hükümetleri döneminde önemli adımlar atılmasına rağmen, sonuca bir türlü varmaya cesaret edemediler. Ve her seferinde de siyasi parti liderleri, başbakan düzeyinde, cumhurbaşkanı düzeyinde, ’Hocam biz bu adımları atarsak Sünni oyları kaybederiz dediler’ ve sadece Sünni oylarını kaybetme kaygısı Türkiye’de büyük haksızlıkların yapılmasına ve yıllar yılı, aşağı yukarı 90 yıllık Cumhuriyet döneminin her safhasında bu kesime büyük haksızlıklar yapılmaya devam edildi. Bunun böyle devam etmesi halinde yargı yoluna başvurmaktan başka çaremiz kalmıyordu. Birince derecedeki isteğimiz genel bütçeden pay almaktı. İkinci derecedeki isteğimiz Alevi İslam anlayışının okul kitaplarında yer almasıydı. Üçüncüsü, cemevlerinin hukuki statüye kavuşturulmasıydı."
"11 YIL ÖNCE AİHM’E GİTTİK"
Siyaset sınıfının önemli sorunları çözebilecek kapasiteyi gösteremediğini savunan Doğan, iç hukuk yollarını tükettikten sonra, konuyu 11 yıl önce AİHM’e götürdüklerini söyledi. Doğan, "AİHM üç ayrı davada çok önemli kararlar verdi. Türkiye’deki bu karmaşa içerisinde, Türkiye’nin hem demokratik hayatına hem din ve vicdan özgürlüğünün en iyi yaşanan ülkelerden birisi olması gerekirken hiçbir zaman, bin yıldır bir Alevi-Sünni çatışmasına tanık olunmamışken, bütün tahriklere rağmen Aleviliğin İslam anlayışının kendisi cebir ve şiddete, kin ve nefrete karşı olduğu için herhangi bir sorun çıkmamış olmasına rağmen, bunu siyasetçiler, ’Türkiye’de bir Alevi-Sünni kavgasına yol açar’ adı altında, Sünni oyları kaybetmemek için Alevileri hep dışarıda tutmayı yeğ tuttular" dedi.
'ALEVİLER İSTESE YARGI ORGANLARINI FELÇ EDER'
Daha önce de AİHM’den karar çıktığının hatırlatılması ve bugüne kadar uygulamada bir gelime olup olmadığının sorulması üzerinde de Doğan, “Aleviler alınan kararlardan yeterince haberdar değil. Hükümet edenlerin aklı başında davranıp daha fazla uzatmayacaklarını düşünerek dava yollarına gitmedik. Yoksa bugün Aleviler istese tüm yargı organlarını felç ederler. Daha önce verilen kararlar bu nitelikte bir karar değildi. Fakat orada da hükümetin yaptığı bazı değişiklikler var. Yeterli değil ancak ‘mahkeme kararını da hiç kaale almıyorum’ demedi. Mesele ders kitaplarında Alevilere daha çok yer veriyor Milli Eğitim Bakanlığı. Onlarla temas kurmaya çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı.
"ÇOK MUTLU VE GURURLUYUZ"
Prof. Dr. İzzettin Doğan, "Mesela camilerde sarfedilen elektrik ve sudan devlet herhangi bir para almıyor. Peki Alevilerin cemevlerinden niye alıyorsunuz? Çünkü ’Alevilerin cemevleri ibadethane sayılmaz’ diyor. Peki bu kararı kim veriyor? Devlet organları veriyor. İşte Divan burada, bu son kararında, daha önce de söylemişti ama bu sefer çok altını çizerek söylüyor. Diyor ki, ’Devletin dini toplulukların niteliklerini ve sınıflandırılmasını yapma yetkisi yoktur’. Çok net..." şeklinde konuştu. Kararda, bir toplumun hangi şekilde nitelendirileceğine, inancının ne olduğuna, ne şekilde anlaşılması gerektiğine yalnız ve yalnız o toplumun kendi liderlerinin karar verebileceğinin belirtildiğini vurgulayan Doğan, AİHM kararının sadece Aleviler için değil tüm dini topluluklar için çok önemli kriterler getirdiğini, buna vesile oldukları için de çok mutlu ve gururlu olduklarını dile getirdi.
"DİYANET’E BÜTÇE AYRILMASI AYRIMCILIK"
Yüksek Mahkeme’nin, Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan bütçeyi "ayrımcılık" olarak değerlendirdiğini; dedelik, babalık, şeyhlik ve dervişlik gibi unvanları yasaklayan 677 sayılı kanunun, bir inanç önderinin kendi sıfatını kullanmasını engelleyemeyeceğine karar verdiğini de söyleyen Doğan, kararı Türkçeye çevireceklerini ve bastıracaklarını açıkladı. Doğan ayrıca, bu kararları her vatandaşın okuması gerektiğini vurguladı.
İzzettin Doğan, toplantının soru-cevap bölümünde, bir gazetecinin, ’Karara uyulmaması durumunda neler olabileceği?’ şeklindeki sorusu üzerine ise Türkiye’nin karşısında 47 devletin yer aldığını, AİHM kararının yerine getirilmesinin bu devletlerin "namus meselesi" olduğunu söyledi. Doğan, "Hükümetin böyle bir riske gireceğini zannetmiyorum. Olursa yüzbinlerce, milyonlarca davaya muhatap olur" dedi TBMM’deki siyasal partilerin bu konuda ortak tavır alması gerektiğini belirten Doğan, yapılması planlanan yeni anayasada AİHM’in verdiği kararların da gözönünde bulundurulması gerektiğini sözlerine ekledi.