Doğa ders verdi

Her felaket sonrası bir Veli Göçer bulunur. Bu kez de selin ardından bir müteahhit suçlu ilan edildi. Yıkılan binayı yapana gözaltı kararı çıktı. Dere yatağına inşaata izin veren, göz yuman, bina yapanlara bir şey yok. Ne bakan, ne genel müdür, ne bir bürokrat istifa etmeyi aklına getirmedi. Durmak yok göreve devam.

Bu bölge için 2 yıl önce, "Taşkın, sel raporu" yazılmış. Sel gelecek biliniyor, önlem alan yok. 10 Ağustos'ta Ebru HES üretimini gece saat 23'te durduruyor. Selden 12 saat önce. En çok elektrik üreteceği ve en çok gelir alacağı bir zaman diliminde üretim duruyor. Akıl alacak gibi değil. Sonunda gerçek ortaya çıkıyor.  Regülatör kapakları kırılmış, patlamış, açılmış.

Ezine Çayı'nda dere yatağına adeta bir şehir kurulmuş. Derenin ortasına 8 katlı binalar yapılmış. Kim izin vermiş, kim göz yummuş,  kim yapmış, bilinmiyor.

 # Ayancık'ı dere yatağının kenarında istiflenen tomruklar vurmuş.

 # Bozkurt'u vuran ise HES'lerin regülatör kapakları.

 # Rize'nin Çayeli'nde Ağaran Şelalesi taşıyor, heyelan oluyor.

 # Ordu'nun Fatsa'sını ve Karadeniz sahil yolunu sel vuruyor.

 # Bartın da sele teslim oluyor.

 # Sağanak yağmur sonrası Erzincan- Sivas karayolu heyelandan trafiğe kapanıyor.

Dere yatağına yapılan düz köprü, aşırı yağışta felakete davetiye çıkarıyor. Engelli veya kemerli köprülerde sel felaketi yaşanmıyor. 

En güzel örnek Polonya'nın Krakow kentinde Vissül Nehri kenarında yeşil koridor oluşturulmuş. Bizim Bozkurt'ta ise betona izin verilmiş.

NE KİŞİLER TANIDIK

Bu selde bazı kişileri daha yakından tanıdık.

İkiz kızları selden yıkılan evde sulara kapılan ve kaybolan anneyi tanıdık. "HES patladı" diyordu, bitkindi, dili kurumuştu. Başörtülü bir kadının videosunu gördük. "İnsanlar yardım bekliyor" diye ağlıyor, yalvarıyordu. Kimi provokatörler, o kişinin kim olduğunu araştırıyordu. "Bu hanımı tanıyan var mı" diye soran meraklıya, "Müftünün son çıtırı...yakında foyası çıkar provokatörün" yanıtını veren kimliksiz, kişiliksiz, ahlaksızlar türemişti.

Haluk Levent gibi koca yürekli yardımsever bir lider daha tanıdık. Marmaris yangınından sonra bu kez sel bölgesine Kastamonu ve Sinop'a yardım malzemeleri yolladı. Biz onu Recep İvedik rolü ile tanıdık. O gönüllü insan Şahan Gökbakar.

Bir de Ayasofya'da eli kılıçlı, yolda son model Mercedesli Diyanet'in şeysi zatı bir kez daha tanıdık. Ne dedi: "Hepimiz takdiri ilahiye rıza göstermek zorundayız." Ve, meteoroloji "cumartesi yağmur var" açıklaması yapınca yangın bölgesinde Cuma günü yağmur duası yaptı. 

İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinden gelen yardımları kabul etmeyen, geri çevirenleri de tanıdık. Afet günlerinde bile particilik yapılan durumlara tanık olduk.

CANLAR RAKAM OLDU

Selin vurduğu yerlerde kazma, kürek gerekiyordu. İnsanlar temiz su arıyordu.  Dükkanların içini bir metre kum / toprak kaplamıştı. Ormanda ne yol kalmıştı, ne insan.

Doğa dersini veriyordu. Doğal dengeyi bozuldukça, betonlaşmaya izin verdikçe, sel de olacak, ormanlar da yanacak, havamız da kirlenecek.

Sel afeti gören yerleşim yerlerinde altyapı tamamen çöktü. Kanalizasyon, elektrik, içme suyu, telefon yok. Sahilden insanlar, cesetleri topladı. Felaketlerin ardından ölümlerin adı kayıp oldu. Alıştırarak rakam yükseltiyorlar. Ne ölenlerin, ne kayıpların sayısını bilmiyoruz. Bilsek ne olacak? Sonuçta birer rakam oldu o canlar.

BAĞIŞ DENEN KIYAK

Afetle sarsılan, yok olan illerin valilerine halkın vergileriyle 3-4 milyonluk otomobiller alınıyor. 1-2 milyon liraya makam odaları döşeniyor. Sonra böyle acılı günlerde IBAN numarası ile yardım adıyla bağış isteniyor.

Kolin İnşaata 36, Cengiz İnşaata 30, Makyol İnşaata 24, Kalyon Holding ve Limak İnşaata 19 kez "vergi muafiyeti" tanınmış. 18 yılda tam 220 milyar dolar bu müteahhitlerin ceplerinde kalmış. Söyleyin o şirketlere, holdinglere,  patronlara biraz utansınlar. Bir de Somali var. Son olarak hibe diye bağışladığımız 30 milyon dolarımızı geri yollasın. Orada ne orman yangını oldu, ne sel var.