Depremlerin, fay hatlarındaki kırılmalar sonucunda ortaya çıkan enerjinin oluşturduğu titreşimler sonucunda meydana gelen bir doğal afet olduğunu belirten Doç. Dr. Hayati Koç, "Türkiye'nin birçok bölgesinde deprem üreten faylar bulunmaktadır. Kahramanmaraş ve çevresinde yaşadığımız deprem afetinin Bingöl Karlıova’dan başlayıp, Hatay’a kadar uzanan Doğu Anadolu Fay zonu üzerinde fay segmentinin (parçasının) kırılmasıyla oluşmuş" dedi.
Yaşanılan depremler sonrasında meydana gelen artçı sarsıntılar hakkında da bilgiler veren Doç. Dr. Koç, "Deprem bir ani enerji boşalmasıdır. Yaşanan bu enerji boşalmasından sonra zaman içerisinde daha küçük ölçekte kırılmalar devam eder. Bunun süresinin bir yıla kadar uzaması mümkündür. Artçıların şiddeti gittikçe küçülür. Depremlerin hasarında; depremin büyüklüğü, odak derinliği, oluş zamanı, ne kadar sürdüğü önemli etkenlerdir. Bunların yanında yapıların bulunduğu bölgenin jeolojik özelliklerinin de hasarlar ile doğrudan ilişkilidir. Yapıların inşa edildiği bölgedeki zeminlerin sağlam olması ya da kötü zeminlerden oluşması hasarların boyutunu doğrudan etkiler. Ayrıca, yapılan binaların kalitesinin de hasarları etkileyen diğer bir faktördür" diye konuştu.
Sosyal medyada dolaşan, depremin birileri tarafından insan eliyle hazırlanarak tetiklendiği ve bunun bir savaş sebebi olarak kullanılabileceği yönündeki söylentilere ve bu konudaki dezenformasyonlara da değinen Doç. Dr. Koç, şunları söyledi:
"Böyle bir şey mümkün olmadığını, Kahramanmaraş bölgesinde yaşadığımız depremin tamam faylara bağlı olarak meydana gelmiştir. Dünya’daki depremlerin yaklaşık yüzde 98’inin tektonik kökenli olduğu, yani faylara bağlı olarak geliştiğini bilmekteyiz. Bunun yanında Volkan patlamalarına, meteor çarpmalarına ve yeraltı çöküntülerine bağlı olarak da depremler meydana gelebilir ancak bunların oluşturacağı depremlerin büyüklükleri çok kütük olup, etkilediği alanlar çok küçük alanlardır. Bu nedenler insan eliyle Kahramanmaraş bölgesinde yaşadığımız büyüklükteki bir deprem oluşturmak ve tetiklemek mümkün değildir. Halkımızın bu tür söylentilere kesinlikle kulak asmaması gerekir."
Depremin zaman bakımından önceden bilinemeyeceğini, yer bilimcilerin sadece depremin oluşabilecek periyot aralıkları hakkında tahminlerde bulunabileceğini kaydeden Doç. Dr. Koç, "Böyle bir depremin oluş zamanını, saatini bilseydik, deprem öncesi bütün bölgeleri boşaltır, bugünkü yaşadığımız afeti yaşamazdık. Yer bilimcileri bunun mümkün olmadığını her fırsatta söylüyorlar zaten. Depremlerin nerede olabileceği ve büyüklükleri yaklaşık olarak tahmin edilebiliyor. 20 yıllık, 30 yıllık şeklinde periyotları da zaman bakımından belirtilebiliyor. Fakat ne zaman olacağı hakkında asla tahmin edilemiyor. Böyle bir alet yok. Vatandaşlarımızın bu tür söylentilere kulak asmamaları gerekiyor" ifadesini kullandı.
'MERSİN'DE ÇOK BÜYÜK BİR DEPREM BEKLEMİYORUZ'
Mersin ve çevresindeki depremsellik hakkında da bilgiler veren Hayati Koç, "Literatüre baktığımızda Mersin ve yakın civarında büyük ölçekli bir deprem üretecek fay bulunmamaktadır. Mersin’in yaklaşık 100 kilometre doğusunda yer alan Adana’nın doğu kesimlerinde orta-büyük ölçekli deprem üretebilecek faylar bulunmaktadır. Bu fayların 7.0 büyüklüğünde bir deprem üretme olasılığının az olduğu biliniyor. Adana doğusunda bulunan bu faylarda geçmiş zamanlarda 6.0-6.5 aralığındaki büyüklüklerde depremlerin olduğu bilinmektedir. Geçtiğimiz günlerde meydana gelen depremlerin bulunduğu bölgenin güneye doğru uzantısı üzerinde yer alan Hatay bölgesinde ise literatüre göre geçmişte büyük depremlerin (7.0-7.5) meydana geldiği söylenmektedir. Mersin’in Adana ve Hatay bölgesinde bulunan fayların kırılması sonucu meydana gelecek depremlerden, geçtiğimiz günlerde ne kadar etkilendik ise aynı şekilde etkilenebileceğimiz kaçınılmazdır. Ayrıca, Pozantı’dan güneye doğru Mersin’e doğru uzanan ve literatürde Ecemiş Fayı olarak bilinen bir fay bulunmaktadır. Bu faya bağlı kayıtlara geçen bir deprem verisi bulunmamakta ve aktif olmayan bir fay olarak bilinmektedir. Bunun yanında Mersin’in kuzey kesimlerinde Toros Dağlarının güneyinde yaklaşık Doğu-Batı uzanımlı faylarda bulunmaktadır. Son 100 yıla bakıldığında bu fayların en fazla 5.0 büyüklüğünde deprem ürettiği görülmektedir" şeklinde konuştu.
'HEPİMİZİN SORUMLULUKLARI VAR'
Son olarak depremlerdeki zararların temel probleminin insanlar olduğunu kaydeden Doç. Dr. Koç, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ev alırken deniz görüyor mu? geniş mi? balkonu büyük mü? gibi özelliklerine bakıyoruz. Aldığımız binaların depreme uygunluğunu araştırmıyoruz bile. Yine yapılan binaların kalitesini sormuyoruz. Mesela şöyle bir soru sorayım. Geçtiğimiz günlerde büyük sarsıntı yaşadığımız depremden sonra acaba evlerimizi temel kısımlarında bulunan kolonları kaç kişi kontrol etti ya da ettirdik? Tabi ki bu konuda yerel ve ülke yönetimine de düşen büyük sorumluluklar bulunmaktadır. Bunu sadece deprem değil bütün doğal afetlerden sonra hep gündemimize gelmektedir. Buradan şu çıkarımı yapabiliriz. Depreme ve doğal afetlere karşı önce kendimizi, sonra çevremizi sorgulamalıyız ve öncelik olarak da kendimiz önlemlerimizi almalıyız. Sonuç olarak da kendimizi doğal afetlere ve depreme hazır hale getirmek için okumamız, araştırmamız ve bilgi sahibi olmamız gerekiyor."
Mustafa ERCAN/MERSİN, (DHA)
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
||||||||||||
Koç 21 Mart - 20 Nisan
|
||||||||||||
|
||||||||||||
|
||||||||||||