Emin Çölaşan / Sözcü
Sevgili okuyucularım,
Tayyip takımı ile Fethullah takımı arasındaki dershane kavgası olanca hızıyla sürüyor.
Taraflar birbirlerine hem olanca güçleriyle saldırıyor, hem de "Ne olur ne olmaz, biz bunları karşımıza almayalım" diyerek bazen alttan alıyor.
Şimdi ortada çok önemli bir konu var, kamuoyunda ve iki tarafın medyasında bu olay tartışılıyor:
Belden aşağı vuruşlar olacak mı?
Olursa kimden gelecek, karşı taraf hangi önlemleri alacak?
Aydınlık gazetesi önceki gün ilginç bir manşet atmıştı:
"Erdoğan'ın kayıtları yayına hazırlanıyor."
Bu kayıtlar nedir, belden aşağı vuruşlar var mıdır?
Haber şöyle devam ediyordu:
"Kavga büyüdü. Cemaat arşiv ve kayıtları yayına hazırlamak için çalışma başlattı. Buna karşılık Erdoğan da 'Böcekleri' (gizli dinleme yapan aygıtları) devreye soktu... Cemaat, elindeki görüntü ve kayıtları taradı. Erdoğan ve yakın çevresini ilgilendiren bölümler ayıklandı. Özel yaşam ve yolsuzluk belgelerine özel önem veriliyor.
Öte yandan, Taraf gazetesi yazarları Mehmet Baransu ve Emre Uslu'nun, bazı belgeleri (Cemaat adına) yayınlamak amacıyla yurtdışından yayın yapacak internet siteleri kuracağı, sitelerin 1 aralık gününden başlayarak yayına geçeceği öğrenildi."
Bu haberler doğru olabilir veya olmayabilir. Bilmiyoruz!.. Şimdi bekleme aşamasındayız.
Ancak gelişen olaylara baktığımızda, yazılanların doğru olduğu anlaşılıyor.
* * *
Gazeteci Ahmet Şık kulağı delik ve iyi koku alan bir meslektaşımız. Yazdığı kitap yüzünden uzun süre hapis yatırılmıştı. Ahmet şöyle diyor:
"Cemaat, AKP için bir milli güvenlik meselesi haline geldi. İki tarafın da elinde birbirini yok
edecek etkide bilgi ve belgeler var. Bu iki güç odağı da, Ergenekon süreci dediğimiz darbe döneminin suç ortakları."
Evet, yine belgeler ve bilgiler!.. İki tarafın elindeki kozlar...
Fethullah Bey Hazretleri konuştu, talimat verdi:
"Hiç durmadan yürüyeceksiniz... Çok kötü şeyler duyabilirsiniz. Rica ediyorum ben, aynıyla (aynı biçimde) mukabelede bulunmamak lazım..."
Evet, kafalar karışık ve her yerden aynı doğrultuda sesler çıkıyor.
Ne olacak, kim ne yapacak, piyasaya hangi bilgiler ve belgeler servis edilecek?
Hiç kimse bilmiyor.
* * *
Şeriatçı yandaş Akit gazetesi dershane kavgasında en baştan beri hükümetin yanında yer aldı ve Tayyip'i savundu.
O gazetenin yazarlarından Hasan Karakaya'nın dünkü yazısının başlığı:
"Kavga bel altına inerse benim de söyleyeceklerim olur."
Yazı özetle şöyle devam ediyor:
"Gazetecilikle hiçbir alakası olmayan tamamen özel konularda ve dört duvar arasında yapılan konuşmaları, ya da telefondaki dertleşme ve serzenişleri gazete köşelerinde mi okuyacağız?
İş bel altı vurmaya geldiyse, evlere, aileye ve çocuklara geldiyse, ben alasını yazarım ama bu kıbledaşlığa sığmaz.
Ya adam gibi tartışalım, ya bütün kartları açalım... Hiç kimse kusura bakmasın, benim de bir tahammül sınırım var.
Bu tacizler ne hikmetse cemaat mensuplarının bulunduğu yerlerde yapılıyor... Eğer kavga edeceksek bel altı vurmayalım. İğrençlik yapmayalım, çirkefleşmeyelim.
Bir insan kardeş bildiği insanlara güvenmeyerek ve her an bel altı vuruş yaşayacağını düşünerek yaşarsa, buna yaşamak mı denir?"
Bence Hasan Karakaya bir şeyler biliyor da, tam olarak açıklamıyor.
* * *
Demek ki birileri birilerinin telefonlarını dinlemiş, özeline girmiş, aileye vesaireye bel altı vuruşlar yapılmış, ya da bu konuda hazırlıklar varmış.
Kim kime ne yapmış veya yapacak, şu anda bilinmiyor.
Ama ortalıkta bir şeyler döndüğü kesin.
Dershane kavgası fena patladı, birileri hazırlık yapıyor...
Kameralar, kasetler, dinleme aygıtları ve gizlice kurulan böcekler...
Ve işin göbeğinde "Bel altı vuruşlar" var.
"Birileri", AKP döneminde bu bel altı vuruşları çok iyi kullandı.
Piyasaya Baykal kaseti çıkarıldı, Baykal istifa etti ve CHP yeniden kurgulandı.
Son seçimler öncesinde MHP milletvekillerine ve milletvekili adaylarına kurulan bel altı tuzak da aynı doğrultudaydı. Onlar isimleri kamuoyu tarafından iyi bilinen siyasetçilerdi.
Okkanın altına gittiler, siyaset sahnesine veda ettiler.
Sadece kasetlerle değil telefonları gizlice, tele kulakla dinleyerek de nice insanı mahvettiler.
Şimdi bel altı vuruşların kendilerine yönelmesinden korkar duruma geldiler.
Kaderin cilvesi diye işte buna derler!
(Meraklısına not: Bu dinleme işlerinin geçmişte nasıl yürütüldüğünü ve örgütlendiğini anlatan ilginç bir kitap var. Onu bulup okumanızı öneririm:
İlhami Yangın'ın kitabı Cümbür Cemaat. (Bilgi Yayınevi.)
Ve kaseti seyrettim
Sevgili okuyucularım,
yukarıda ortamı size biraz olsun anlatmaya çalıştım...
Gazeteye birkaç gün önce postayla gelen bir zarfın içinden bir kaset çıktı. Bize her gün bir sürü şey gelir...
Mektuplar, kitaplar ve başka şeyler...
Kasetin üzerinde "Falanca kişiyle ilgilidir, lütfen izleyiniz" diye bir not vardı.
İster istemez izledik.
Gözlerimle görmesem inanmazdım. Çok kısaca anlatıyorum.
* * *
Türkiye'de çok önemli birinin en yakını...
Ve yatak sahneleri.
Kasetin ekinde ayrıca bilgi de veriliyor.
Kadının ve erkeğin isimleri ve telefon numaraları...
Kaseti izledik, yapmamız gerekeni yaptık ve imha ettik.
* * *
Bu kaset sadece bizim gazeteye mi geldi?
Bilmiyorum.
Sanırım başka yerlere de gönderilmiştir.
Acaba bu kaset, dershane kavgası nedeniyle başlaması beklenen bel altı vuruşların ilk aşaması mı? Birileri düğmeye bu yolla mı bastı?
Ya da piyasaya bize ulaşmayan başka kasetler de sürülmüş durumda mı?
Onu da bilmiyorum.
Sevgili okuyucularım, bunların iktidarı döneminde Türkiye işte böyle yönetiliyor.
Bir yanda kız erkek birlikte okursa fuhuş olur, onları ayıralım, okullarda Kur'an
öğretelim, herkese din dersi verelim çığlıkları!..
Öbür yanda ise kasetler, yasadışı telefon dinlemeleri, bel altı vuruşlar... Kendilerinden olmayanları bunlarla rezil ettiler, siyasette saf dışı bıraktılar.
Allah'ın büyüklüğüne bakın ki, şimdi piyasada onların kaseti (belki de kasetleri) dolanıyor.
Bu pilav daha çoook su kaldıracak gibi görünüyor.