Bodrum’da deniz kenarındaki mekanlara milyonlarca kira ödeyen işletmeler sezonda uyguladığı fiyatlarla sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da çok konuşuluyor oldu.
Bodrum’daki bu işletmeleri örnek alan Çıralı’da deniz kıyısındaki bazı restoranlar, ruhsatsız ve kaçak işletmelerinde hemen hemen aynı fiyat politikasını uyguluyor.
Bu durum, kıyının hemen arkasında kalan konaklama tesislerini de etkiliyor. Herşey dahil sistemi uygulamadıkları için bu konaklama tesislerine gelen turistler yemek ihtiyaçlarını kıyıdaki bu restoranlarda karşılıyor. Restoranların geneli uygun fiyat uygularken, bir kaçının uyguladığı astronomik fiyatlar, hem yerli, hem yabancı turisti kaçırıyor.
Antalyalı gazeteci Haşmet Öyken’de, Antalya Express’te yayınlanan bugünkü köşesinde bu konuyu ele alan bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı:
Çıralı'yı, Adrasan'ı yakıyorlar haberiniz ola!
Aylardır gündemden düşürmediğimiz bir derdimiz var.
Seçim, referandum. Hatta ihanet çetelerinin darbe girişimlerinde bile unutmadığımız bir derdimiz.
Turizm!....
Siyasiler, stk 'lar, belediye başkanları, iş adamları. Yani seçilmişinden atanmışına kadar herkes turizmden gerildi. Hepsinin lakırtısı turizm oldu.
Domates üreticisinden, yumurtacısına kadar. Konu Pensilvanya'dan dolaşıp geldi turizmde kilitlendi.
Bir tavuklar dile gelmedi. Böyle giderse onlar da sokağa dökülecek, eyleme başlayacak.
Ben turizmcinin 'Şükür' dediğini hiç duymadım. On iki milyon turist geldiğinde de yandılar bittiler.
Bu kadar krizden sonra, şimdi sorsanız kül oldular!...
Haklılık payları varı mı??
Elbette.
İçte, dışta bu kadar dert, hiç üst üste gelmedi...
Buraya kadar okuduysanız yazıyı yine mi turizm diyebilirsiniz.
Evet turizm ama, bu kez cephesini değiştirdik.
Antalya'nın etinden sütünden, sözüm ona turizmcilik yapıp sektörü hançerleyenlere bir çift sözümüz olacak.
Cennetin tam ortasında yaşıyoruz hiç kuşkusuz.
Yarım saat ötemizde doğanın tüm güzelliklerini cömertçe sergilediği bir çok nokta var.
Çıralı, Adrasan,Kekova....
İşte bu muhteşem dağ, deniz, orman , tarihin kucağına, ormana ve korunmuş alanlara çöreklenmiş kaçak tesisler yerli yabancı hiçbir turistin gözünün yaşına bakmadan turizm yapıyorlar.
Oysa bir çivi çakmanın yasak olduğu bu doğa harikası merkezler , derme çatma mekanlarla güya turizme hizmet ediyor.
Sezonda binlerce yerli ve yabancı turisti, gezgini, doğa severi ağırlayan bu kıytırık tesisler, buraya seyahat edenlerin 'salaş' tercihini 'yersen böyle' politikası ile suistimal ediyor, bırakın üç beş gün tatil planlayanları, günübirlikçileri bile soyup soğana çevirmeye çalışıyorlar.
Tüm güzelliği , konforu doğanın cömertçe sunduğu ancak bırakın nostaljik salaşlığı, tesis olarak kendilerinden hiçbir katkı koymadan işletmecilik yapanlar, ne doğayı korumak adına ne de turizme destek vermek için hiçbir çaba göstermiyorlar.
Bu gün atık suların , kanalizasyonun, nereye gittiği belli olmayan bu tesisLER için ne yazık ki yetkililer kılını kıpırdatmıyor ve görmezlikten geliyor.
İŞLETMELER DÖKÜLÜYOR FİYATLAR BEŞ YILDIZ
Çıralı'da konaklama sahildeki kıytırık lokantalara oranla daha elle tutulur. Koyunun olmadığı yerde mantığı ile bakıldığı zaman ehven-i şer. Denize uzak bir kaç otel yasal sorumluklarını yerine getirerek hizmet vermeye çalışıyor. Otellerin açıklarını doğa kapatsa daiyi hizmete alışmış tatilciler dertli.
Ancak otelde ve pansiyonlarda konaklayanlar yemek saatlerinde deniz kenarını tercih edince istenilen oluyor!Yani yamyamların kucağına düşüyorsunuz.Tuvaletlerine, duşlarına girilmez durumda olan, mutfakları hijyenden uzak bu lokantalarda fiyatlar ise beş yıldız....
Her geçen gün kötüye giden turizmin bütün acısını Çıralı ve Adrasan'a düşenlerden çıkartacaksak ne ala.
Ama bindiğimiz dalı kesiyoruz bunu unutmayalım...Adrasan'ı, Çıralı'yı çıra gibi kendimiz yakıyoruz.