İşte o köşe yazısı:
İyi Parti’nin Merkez Bankası Başkanlığı yapmış Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Yılmaz şöyle bir tweet attı:
“İsveç’ten Türk vatandaşımızı ambülans uçakla Türkiye’ye getirdik… Adam çifte vatandaş çıktı, Bakanın köylüsü çıktı, milyoner çıktı, parti üyesi çıktı. Covit 19 hastası da çıkmadı kardiyoloji servisinde yatıyor. Beceriksizce çekilmiş bir Türk filmi izledik film bitti.” (Tweetteki imla hataları tweet sahibine ait)
CHP’nin Meclis Grup Başkanvekili Engin Özkoç ise yine sosyal medyadan şunları yazdı:
“İsveç’ten hasta getirme olayı da yalan-kurgu çıktı…
Reis değil Pinokyo”
İki muhalefet partisinin yetkili konumlarda pozisyonu olan iki isminin yazdıkları oluyor bunlar.
Ne diyeceğiz şimdi?
Şu zamanda az görülen bir iyilik türünü etkisizleştirmek için gösterilen vicdansızca bir çaba diyelim biz buna.
Daha önce Merkez Bankası Başkanlığı yapmışlığı da olan Durmuş Yımaz’ın yazdıklarını okuyunca, sakin, kendi halinde, mazbut görünen bir adamın nasıl da vicdansız bir canavara dönüşebileceğini anlamış olduk diye geçti içimden.
Daha önce aynı partide görev yaptığı bir arkadaşı, yaptığımız telefon konuşması sırasında kendisinden ‘takıntılı’ diye söz etmişti.
Takıntılı olduğu için, yapılan iyi işler daha fazla öfkelendiriyor bu sakin, zararsız görünümlü adamı demek ki.
Babasının durumunu çektiği görüntüyle duyurup yardım isteyen Leyla Gülüşken, çalışmak zorunda olduğu için İsveç’te kalmış.
“Milyoner aile” iftirasını bu durum zaten çürütüyor.
Ama Durmuş Yılmaz’ın tek tek sıraladığı, Engin Özkoç’un toptan ‘yalan’ dediği başlıklarla ilgili de bu genç kızın dediklerine bakabiliriz:
BATMAN GERÇÜŞ'E KAYITLIYIZ
-Konya Kulu'yla ya da Sağlık Bakanımızla hiçbir şekilde bir akrabalığımız yok Batman Gercüş'e kayıtlı Kayapınar Köyü'nde yaşıyorduk buraya gelmeden önce.
-Babamın arabayla çekilmiş bir fotoğrafı var, şunu belirtmek istiyorum ki o araba bize ait değildir. Babam milyarder değil, şu an milyarder olsa babamın yanında olmuş olurdum, burada çalışmak zorunda kalmış olmazdım.
-Daha önceden hastanede çekildiği bir fotoğrafı şu anmış gibi gösteriyorlar. Zaten fotoğrafa dikkatli bakıldığı zaman 2014 tarihli bir fotoğraf olduğu görülür.
İsveç’te Kovid-19 virüsüne yakalanan, hastaneye alınması gerekirken tedavi talebi reddedilen bir Türk vatandaşının kaldırılan ambülans uçakla Türkiye’ye getirilmesi hikayesi üzerine gelişti bütün bunlar.
İşin gerçeği, ambülans uçağıyla Türkiye’ye getirilenlere parti üyeliği, Türkiye’nin hangi bölgesinde yaşadığı, maddi durumunun ne olduğu, çifte pasaport sahibi olup olmadığı gibi sorular sorulmuyor.
Dünya’nın herhangi bir yerinde olup o ambülansa ihtiyacı olan herhangi bir T.C vatandaşı bu imkandan ücretsiz olarak yararlanabiliyor.
Örneğin Ekim 2015’te Pankreas kanseri teşhisiyle New York’ta tedavi gören eski CHP milletvekili Kamer Genç için gönderildi bu uçak.
Kamer Genç, bugün yaşıyor olsaydı, Durmuş Yılmaz’da, Engin Özkoç’tan geri kalır mıydı?
Aynı ambülans uçak, geçen sene Nisan ayında Ankara’da tedavi gören eski CHP lideri Deniz Baykal’ı da Antalya’ya götürmüştü.
Yazının başlığındaki soruyu bir kere daha soralım o zaman:
Kamer Genç’in Amerika’dan ambülans uçakla getirilmesi, Deniz Baykal’ın aynı uçakla Antalya’ya götürülmesi de şov amaçlı mıydı?
Engin Özkoç ve Durmuş Yılmaz dua etsin.
Dua etsinler de ileride bu uçağa ihtiyaçları olmasın.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |