CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü Çankaya Köşkü'nde ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Gül ile görüşmesinin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulanan Baykal; "Parlementoda uzunca süre görev yapmış, çeşitli sorumluluklar üslenmiş bir milletvekili olarak, içinden geçmekte olduğumuz durumun, sıradan, olağan durum olmadığına ilişkin tedirginliği yansıtma ihtiyacı içindeydim. Bu anlayış içinde Meclis Başkanı'yla ve Cumhurbaşkanı'yla düşüncelerimi paylaştım. Keşke bu temaslarımın sonucunda daha umutlu, iyimser bir tabla çizme imkanını bulabileydim. Öyle anlaşılıyor ki, yaşamakta olduğumuz sorunlar, sıkıntılar daha devam edecek. Bir kriz tablosu olduğu çok açıktır. Devletin temel organları çok ciddi bir çatışma manzarası içindedir. Bu çatışmayı Ankara'da görmüyor olmamamız, yüksek yargı organlarının, hükümetin ve Meclis yönetiminin birbiriyle uyum içinde çalışmaya devam ediyor olması Türkiye'de bir erkler çatışma yaşanmadığını kimseye düşündürmemelidir. Ne yazık ki böyle bir çatışma Anadolu'nun dört bir köşesinde yaşanıyor" dedi.
İNANÇ VE GÜVEN ORTAMININ İNŞASINA İHTİYAÇ VAR
Baykal, 17 Aralık soruşturması ile ilgili fezlekelerin hala gelmediğini belirtip şunları söyledi: "3 haftayı geçti, hala bir fezlekeler gelmedi. Meclis o fezlekeleri bekliyor. Bu fezlekeler gelmeden hiçbirimiz yargının etkin bir şekilde işlediğini düşünemeyiz. Yargı kararları uygulanamıyor, başsavcılar yargı kararlarını uygulamadıkları için emniyet yetkilileri hakkında soruşturma başlatıyorlar. Bir an önce adalete olan inancın yeniden inşasına ihtiyaç var. Bunu başaracağımız konusunda bir iyi niyet, kararlılık ortaya çıkmış olsa çok şeyin yapılabileceğine inanıyorum. Şu anda ortaya çıkan çatışma tablosunun her iki tarafının da haklı talepleri olabilir. O haklı talepleri derleyip uygulamaya aktarmak hepimizin ortak görevidir. Ama önce karşılıklı bir inanç ve güven ortamının inşasına ihtiyaç var. Ve bu ortam partiler arasında kurulacaktır. Çünkü tablo, partilerin işbirliğiyle ancak bu konuların çözülebileceğini bize gösteriyor."
YOLSUZLUK İDDİALARI ÖRTBAS EDİLMEMELİ
Baykal, yolsuzluk iddiaların araştırılması gerektiğini kaydedederek şöyle konuştu; "Yolsuzluk iddiaları, 'zamanlaması şöyle', 'amacı böyle' diye örtbas edilmemeli, güven verici şekilde sonuna kadar irdelenebilmelidir. Bu konuda topluma tam bir güven verilmelidir. Elbette bunlar yapılırken, yargının güvenilir bir yargı olması, hiçbir yasa ötesi yönlendirmeye açık olmayan bir yargı olduğu da güvence altına alınabilmelidir. Türkiye bunu yaparsa, hem yolsuzlukların üstesinden gelmeye başlar, hem yargı özlediğimiz konuma gelir hem de buradan başlayarak demokratik rejim yavaş yavaş Türkiye'de işlemeye başlar. Tam tersi ise yolsuzlukların örtbas edilmesi, yargının giderek siyasallaşması, demokrasinin tökezlemesi hepimizi derinden üzer. Umarım böyle bir gelişme olmaz ama olumlu bir gelişmeye tanıklık edecek durumda değilim."
HSYK'YI SİYASİ PARTİLERİN UZLAŞMASIYLA KURMAK LAZIM
Hükümetin HSYK ile ilgili yasa teklifine değinen Baykal sözlerini şöyle sürdürdü: "Yargının her türlü arındırılması gerekiyorsa bunu toplumun kabul edeceği saygın bir yargı reformuyla, herkesin içine sindereceği bir HSYK oluştururak yapmak mümkündür. Ama bunun şartlarının olmadığını görüyorum. Daha dün Meclis'e verilen HSYK kanun teklifi kolluk kuvvetleriyle ilgili kısa bir süre önce düzenlemiş yönetmeliği hatırlatıyor. Yani Anayasa karşısında sorumlu, etkin, güvenilir, tarafsız bir yargı düzeni oluşturmak amacının dışında bir arayışın yansıdığı görülüyor. Bir an önce iyi bir HSYK kurmak lazım, HSYK'yı siyasi partilerin uzlaşmasıyla kurmak lazım. Adalet, siyasi tartışmanın dışına bir an önce çıkarılmalıdır."
SESE İHTİYAÇ DUYUYORUZ AMA BU SESİ ŞİMDİYE KADAR GÖRMEDİK
Cumhurbaşkanı Gül ile görüşmesini değerlendiren Baykal, "Cumhurbaşkanları elbette siyasetin içinden gelebiler, ama artık siyasetle ilişkilerini yeni bir düzleme taşımış olma şartıyla. Özal'ın ve Demirel'in Cumhurbaşkanlığı deneyimi, artık onların kendi siyasi partileriyle ilişkilerini farklı bir düzleme taşımalarıyla işlemiştir. Yani içinden çıktığı sıcak siyasetin bir parçası olan bir siyasi partinin, bir temel unsurunu, niteliğini, anlayışını, değerlerini taşıyan kişinin Cumhurbaşkanlığı bizim anayasamızın öngördüğü Cumhurbaşkanlığı değildir. Erklerin arasındaki uyumun sağlanması, bu erklerden herhangi birisinin uzantısı olmayan bir Cumhurbaşkanı olmayı gerektirir. Bizim Anayasamızın temel anlayaşına uygun bir Cumhurbaşkanı tarifi işletilmiş olsaydı, bugün yürütmeye 'bunlar yanlış oluyor' deme imkanı belki sözkonusu olabilirdi. Ama aynı kökten çıkmış, aynı kültürü paylaşan, aynı anlayışın, zihniyetin, siyasetin parçası olan, hatta belki günün birinde o siyasete dönmesi öngörülen bir Cumhurbaşkanlığı örneğinin böyle bir kriz döneminde ülkenin beklediği Cumhurbaşkanlığı etkinliğini sergilemesi çok güçtür. Sorun belki de buradan kaynaklanıyor. Cumhurbaşkanlığının daha tarafsız, daha siyasetin çeperinden, dışından üzerinden gelmiş olması bizim Anayasamızın kabulüdür. Onu zorladık. Onu sadece daha sonra yaptığımız, Cumhurbaşkanı halk seçsin değişimiyle değil, aynı zamanda Cumhurbaşkanı sıcak siyasetin merkezinde birisi olarak seçerek yaptık. Cumhurbaşkanına bence böyle dönemlerde ihtiyaç var. Türkiye bugün bir bunalım döneminin içine girmiştir. Şimdi hepimiz saygı duyacağımız, çatışan tarafların üzerinde, onların doğrularını, eğrilerini ifade edebilecek bir sese ihtiyaç duyuyoruz ama bu sesi şimdiye kadar görmedik. Bence görememiş olmamızın altında, Cumhurbaşkanlığı makamının bugün çatışmakta olan taraflardan biriyle bağlantılı bir anlayış içinde şekillendirilmeş olması temel bir noktadır" diye konuştu.
Birkan YILDIZ/ ANKARA, (DHA) -