Anayasa Mahkemesi’nin, günlük süreli yayınlara 2 ay içinde dava açılmasını düzenleyen Basın Kanunu hükmünü iptal etmesi Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “iki ay” ibaresinin iptaline karar verilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme, herkese basın yoluyla duyurulan hakaret fiillerinde sürenin iki ayda sınırlandırılmasının hak arama özgürlüğüne haksız bir müdahale oluşturduğunu savundu. Davanın ilk incelemesinin tamamlayan Anayasa Mahkemesi, Basın Kanunu’nun 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “iki ay” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna hükmederek iptal etti. Karar oyçokluğu ile alındı. Anayasa Mahkemesinin, iptal hükmünün, karar Resmi Gazete’de yayımlanmasından 1 yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verdi. Karar Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. Basın Kanunu’nun 26. maddesi basın yoluyla işlenen suçlarda “dava açma sürelerini” belirliyor. Söz konusu düzenlemede, basılmış eserler yoluyla işlenen suçlarla ilgili ceza davalarının günlük süreli yayınlar yönünden “iki ay” içinde açılacağı belirtiliyordu. Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemede yer alan 2 aylık süre sınırını iptal etti. Kararın gerekçesinde, kamu davalarının iddianamenin kabul edilmesiyle açılmaya başlandığı anımsatılarak, şu ifadelere yer verildi:
“İddianamenin kabul edilmesi için öngörülen 15 günlük süre, 5187 sayılı Yasa’nın 26. maddesinde belirtilen iki aylık dava açma süresine dahil olmaktadır. Böylece, iki aylık dava açma süresinin kısalması sonucu doğmaktadır. Günümüzde hemen hemen bütün ülkelerin basın kanunlarında, basın davalarında gecikmelerin önlenerek basın özgürlüğünün zedelenmesine engel olmak amacıyla, basın suçlarına ilişkin davaların açılması için özel sürelere yer verildiği görülmektedir. Nitekim, itiraz konusu kurala ilişkin gerekçede de basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu Kanun’da öngörülen diğer suçlardan dolayı bu alanda faaliyet gösterenleri uzun süre ceza tehdidi ile karşı karşıya bırakmamak ve böylece basın özgürlüğünü güvence altına almak amacıyla söz konusu suçlar nedeniyle açılacak davalar için belirli süreler öngörüldüğü ifade edilmiştir.”
DAVA AÇMAK İÇİN MAKUL SÜRE YOK-
Yasa koyucunun basın suçlarında dava açılmasını belirli bir süreyle sınırlama konusundaki takdir yetkisini, Anayasa’da belirlenen kurallara bağlı kalmak ve adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini gözetmek koşuluyla kullanabileceğine dikkat çekilen kararın gerekçesinde
“Bir yandan basın mensuplarının uzun süre ceza tehdidi altında bulunmalarına engel olunması, diğer yandan da suçtan mağdur olanların hak arama özgürlüklerinin zarar görmemesi amacıyla basın suçlarında dava açma süresinin makul bir süre olarak belirlenmesi suretiyle, basın hürriyeti ile hak arama hürriyeti arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir” denildi. Gerekçede, basın suçlarında Cumhuriyet Savcılığınca resen dava açılmasıyla korunmak istenen hukuki yarar ile basın hürriyetinin korunmasındaki hukuki yarar arasında makul bir dengenin bulunması gerektiğine dikkat çekilerek iptal kararı savcıların gerekli incelemeyi yapmak için zamanı olmadığına dayandırıldı. Gerekçede şu ifadelere yer verildi:
“Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 174. maddesinde iddianamenin kabulü için öngörülen 15 günlük sürenin dava açma süresine dahil olması, iddianamenin iadesinden sonra yeniden iddianamenin düzenlenmesi, şüphelinin ifadesinin alınması, adli para cezasını gerektiren suçlarda ön ödeme önerisinde bulunulması gibi durumlarda itiraz konusu ibarede öngörülen iki aylık dava açma süresinin fiili olarak kısalması ve buna bağlı olarak sürenin kaçırılması sonucunun da doğabileceği, ayrıca dava açmanın Cumhuriyet savcısının inisiyatifinde bulunduğu da gözetildiğinde, itiraz konusu ibarede yer alan iki aylık dava açma süresinin yeterli ve makul bir süre olmadığı açıktır.”
BASIN SUÇU MAĞDURUNUN HAK ARAMASI SONUÇSUZ KALABİLİR-
Gerekçede, Anayasa Mahkemesi heyetinin iptal istemini görüşürken, iki aylık sürenin Anayasal denetiminde, sürenin ölçüsüz biçimde kısa olduğu ve bu kısa süre içinde dava açma yetkisinin Cumhuriyet savcısına ait olduğu da dikkate alınarak değerlendirme yapıldığı belirtildi. Gerekçede, şu değerlendirme yer aldı:
“Günlük süreli yayınlar yönünden iki ay içinde dava açılması zorunluluğunu getiren sürenin, hak düşürücü nitelikte dava açma şartlarından olduğu ve söz konusu sürenin aşılması suretiyle açılan kamu davalarının şartın gerçekleşmemesi nedeniyle görülemeyeceği anlaşılmaktadır. Anayasada güvence altına alınan dava açma hürriyeti herkes için tanınan bir haktır. Kural ile günlük süreli yayınlar yönünden getirilen iki aylık hak düşürücü nitelikteki dava şartına ilişkin sürenin Cumhuriyet savcısına tanınarak, basın suçu mağdurunun hak arama hürriyeti Cumhuriyet savcısının kullanımına terk edilmiştir. Cumhuriyet savcısının bu süre içinde dava açmaması ya da açamaması halinde davanın görülmeyeceği ve basın suçu mağdurunun hak arama başvurusunun sonuçsuz kalacağı, failinin ise ceza görmeyeceği açıktır. Bu durum, eylemden zarar gören basın suçu mağduru yönünden Anayasal güvence altındaki yargı mercileri önünde davacı olarak iddiada bulunma ile adil yargılanma hakkını sınırlandırmakta bu da Anayasa’nın 36. maddesine aykırılık oluşturmaktadır.”
MAĞDURİYETLER UYGULAMAYI YAPAN KİŞİLERLE İLGİLİ-
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına Üye Zehra Ayla Perktaş katılmadı. Perktaş, karşıoy yazısında, “Türkiye’de basın mensupları aleyhine açılan dava sayısının fazla olması ve bu nedenle basın özgürlüğü bakımından eleştirilere maruz kalındığı dikkate alındığında iki aylık dava açma süresinin haklı bir nedeninin bulunduğu açıktır. Kaldı ki uygulamadan doğan bir takım mağduriyetlerin uygulamayı yapan kişilerin tutum ve davranışları ile ilgili olup, bu durumun idari tedbirlerle giderilebileceği de tabii bulunmaktadır” dedi.
Yasa koyucunun basın suçlarından dolayı açılacak ceza davalarının iki aylık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiğine ilişkin düzenlemenin teknik anlamda bir sınırlama olmadığı ceza yargılama usulüne ilişkin düzenleme niteliği taşıdığına dikkat çeken Perktaş, iptal kararına katılmadığını belirtti.(ANKA)