UNESCO Türkiye Milli Komisyonu 3'üncü Büyük Buluşması, Antalya'nın Kundu bölgesindeki Concorde Otel'de başladı. Buluşmaya katılan ve açılış konuşmasını yapan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, bakanlık olarak her zaman UNESCO'ya destek verdiklerini söyledi. Yılmaz, "Barış, hoşgörü, diyalog, uzlaşmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulan bu dönemde UNESCO'nun çalışmaları ayrı bir önem kazanıyor. Milli Eğitim Bakanı olarak, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu'nun çalışmalarını her zaman destekledik, desteklemeye devam edeceğiz" dedi.
İKİLİ EĞİTİMDEN TAM GÜNE GEÇİŞ
Herkesin katsayıca eşit ve kaliteli eğitim almasını sağlamanın öncelikli hedefleri olduğunu dile getiren Yılmaz, "Bu doğrultuda, eğitim müfredatının güncelleştirilmesi, yeterli sayıda ve nitelikte öğretmen istihdam edilmesi, derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılması, ikili eğitimden tam gün eğitime geçilmesi, bunun da 2019 yılı sonuna kadar tamamlanması, kısaca daha kaliteli eğitim için çalışmalarımız devam ediyor" diye konuştu.
SURİYELİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ
Kaliteli eğitimi sadece Türkiye'deki 79 milyonluk vatandaş için istemediklerini belirten Yılmaz, "3 milyona yakın Suriyeli ülkemizde yaşıyor. Bunların eğitim çağındaki çocuklarının sayısı 833 binin üzerinde. İstiyoruz ki kendi evlatlarımıza hangi eğitimi veriyorsak, onlara da o eğitimi verelim. Bu eğitim öğretim yılında 153 binden fazla Suriyeli öğrenci kendi okullarımızda Türkçe müfredatla aynı eğitim görüyor. Bir de geçici eğitim kampları var. Bu kamplarda da 325 binin üzerinde Suriyeliye eğitim veriyoruz. İkisinin toplamı 479 bin yapıyor. Bu da eğitim çağında olan Suriyelilerin yüzde 58'ine denk geliyor" dedi.
30 OKUL SADECE SURİYELİLERE EĞİTİM VERİYOR
Suriyelilerin yoğun yaşadığı yerde 2019 yılına kadar, 120 okulun inşaatının tamamlanmasının planlandığını aktaran Bakan Yılmaz, bugüne kadar 30'a yakın okulun sadece Suriyeliler için yapıldığını söyledi. Göçmenler için en son AB'den 90 milyon euro katkı geldiğini dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:
"OECD'nin yeni eğitim raporu yayınlandı. Bu rapora göre OECD ülkeleri Gayri Safi Milli Hasıla'nın (GSMH) 5.2'sini eğitime harcamakta. Biz GSMH'nin yüzde 5.1'ini eğitime harcıyoruz. OECD ile Türkiye'nin eğitime ortalama harcamaları üç aşağı beş yukarı aynı. Bu ayırdığımız kaynağı etkin, doğru yer ve zamanda kullanmak. Bütçemizden en çok payı nereye ayırırsanız oraya önem veriyorsunuz demektir. Bu hükümetin önceliği eğitimdir."
YÜKSEK ÖĞRETİME GİDEN ÖĞRENCİ TÜRKİYE'DE
Türkiye'de üniversite öğrencileriyle birlikte 25 milyon öğrenci olduğunu hatırlatan Yılmaz, “Avrupa'da en fazla yüksek öğretime giden öğrenci Türkiye'de desek doğrudur. Sürdürülebilir kalınma için mutlaka eğitim gerekiyor. Biz de eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak istiyoruz. Son dönemde sınıflarda öğrenci sayısı ilköğretimde 25, ortaöğretimde 22 oldu. Yani 30'un altına düşürüyoruz. Teknolojik gelişmeleri evlatlarımıza ulaştırıyoruz. 1 milyon 300 binin üzerindeki tablet bilgisayarları öğretmen ve öğrencilerimize dağıttık" diye konuştu.
AKADEMİDEKİ KADIN SAYISI AB'DEN İYİ
Türkiye'de üniversitelerde kadın profesör oranının yüzde 30 olduğunu belirten Bakan Yılmaz, AB'de bu oranın yüzde 15 olduğunu kaydetti. "4 milyona yakın öğrencimiz lisans eğitimi alıyorsa Türkiye'nin geleceği aydınlıktır" diyen Yılmaz, "Meslek eğitimlerinin oranı yüzde 44'tü, bunu yüzde 60'a çıkarmayı hedefliyoruz. Okul öncesi eğitimi zorunlu eğitim kapsamına almayı düşünüyoruz. Yabancı dil sorununu çözmek için 720 saat olan İngilizce ders saatini iki katına artıralım istiyoruz. Eğitim fakültelerinde daha nitelikli öğretmen yetiştirmeyi planlıyoruz. YÖK Başkanlığımızla eğitim fakültelerine taban puan getirerek daha iyi konuma getirmek istiyoruz" dedi.
Ekonomik açıdan süper ülkeler olduğunu hatırlatan İsmet Yılmaz, ama kültürel olarak sıralama yapılsa Türkiye'nin ilk 5'te yer alacağını söyledi. Yılmaz, “Böyle bir kültürün mirasçıları olarak bize büyük sorumluluk düşüyor. Kucağında çocuğuyla ülke arayanlara bu ülkede çelme takılmıyor. Biz kültürde süper güçler arasındayız" dedi.
YÖK BAŞKANI SARAÇ
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç, bölgesel kalkınmada üniversitelerin rolünü daha belirli, daha etkin hale getirmek amacıyla Kalkınma Bakanlığı ile bir çalışma yürüttüklerini ifade etti. Saraç, Türkiye'nin ihtiyacı olan alanlarda 5 üniversiteye 'misyon farklılaşması' temelinde ayrı bir rol belirlediklerini kaydetti. Saraç, üniversitelerin asıl amacından uzaklaşmadan bölgesel gelişmede ve belirli bir alanda o üniversitenin öne çıkmasını beklediklerini aktardı.
TEMEL BİLİMLER YENİDEN CANLANDIRILDI
Türkiye'nin en çok ihtiyacı olan temel bilimlerin son yıllarda öğrenciler tarafından hiç tercih edilmediğini ifade eden Saraç, “Onlarca değerli öğretim üyemizin bulunduğu bu bölümler neredeyse kapanma noktasına geliyordu. Bu programları tercih eden ilk 25 bindeki öğrencilere burs verilmesi ve rasyonel kontenjan politikası ile bu sorun çözümlendi ve bugün temel bilimlerimiz yeniden canlılık kazandı" diye konuştu.
630 ÖĞRENCİYE YÖK BURSU
Türkiye açısından stratejik önem taşıyan ziraat, orman ve su ürünleri programlarının da aynen temel bilimler gibi üniversitelerde değer kaybedenler arasına girmekte olduğunu belirten Saraç, “Yükseköğretimde bu fakültelerin yöneticileri, öğretim üyeleri ve sektörle bir dizi çalışma gerçekleştirdik. Devlet üniversitelerinde bu programları tercih ederek yerleşen ilk 3 sıradaki öğrencilere eğitim süreçleri boyunca YÖK bursu veriliyor. Bu yıl, bu programdan 630 öğrencimiz yararlanıyor" dedi.
'YENİ YÖK OLARAK'
Son yıllarda önem taşıyan göç merkezli çalışmaları da üniversitelerde hızla oluşturmaya başladıklarını dile getiren Saraç, şöyle konuştu:
"10'a yakın üniversitemizde göç ile ilgili merkezler kuruldu, bu yıl alanlara bağlı seçtiğimiz doktora konuları arasında göç çalışmaları bilim dalları da yer almaktadır. Yeni YÖK olarak eğitim-öğretimin niteliğini yükseltecek faaliyetler çerçevesinde yükseköğretimde kalite güvencesi sistemini kurduk. Kalite Kurulu, yoğun şekilde çalışıyor. Kalite kavramını, Türk yükseköğretimine yerleştirmekte kararlıyız. Üniversitelerimizin topluma hizmet fonksiyonunun sadece ürettiği, geliştirdiği bilgiyi topluma servis etme olarak algılamadığımızı, üniversitelerimizin toplumun hassasiyetlerine ve milli değerlere duyarlı, toplumun sorunlu alanlarına dikkat çeken, bu alanlara yönelik iyileştirme çabalarında öncü rol üstlenen kurumlar olması gerektiğini de vurgulamak isterim."
Hasan DEMİRBAŞ/ ANTALYA, (DHA)