BİZİM CENAH SU KAYNATIYOR...

Antalya’da bazı gazeteciler yine gemi azıya aldılar…

Sanıyorlar ki, biz körüz, sağırız…

Oysa, ne yaptıklarını görüyoruz, duyuyoruz.

Ve bir kenara not ediyoruz…

Not etmek devletler nezdinde, “Şimdilik görmemezlikten geliyoruz ama bilin ki yaptığınız işin farkındayız” demektir.

Biz gazeteciler de aynen diplomaside olduğu gibi yapılanı not eder, bir kenara koyarız.

Bir, iki, üç derken, baktık notlar birikiyor, derler toplar ortalığa dökeriz.

Not aldıklarımız arasında ayrım, gayrım yok. Yandaş medya da var, candaş medya da var.

Yaptıklarının gazeteciliğin ‘G’ si ile ilgisi olmayanlar da var.

Öyle ki, bazıları partiliden çok partici…

Tarafgirliğin cılkını çıkarttılar.

Sosyal medyada gazeteci kimliği üzerinden birilerine racon kesenler mi ararsın, düelloya davet edenler mi?..

Onlar sayesinde gün yüzü görmemiş küfürler ortalığa saçılıyor.

Bazıları var ki, bir koltuk uğruna gazeteciliğin ilkelerini pazara çıkarmış resmen madde madde satıyorlar.

Yağlama, yıkamada bir numaralar…

Benim diyen oto yağlamacıları, yıkamacıları bu tür gazetecilerin ellerine su dökemez…

Anlayacağınız durum vahim…

Yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen ve dördüncü kuvvet denilen basın içten çökertilmiş vaziyette…

Bir zamanlar ellerinde FETÖ’nün yayın organlarıyla poz verenler, vatan millet edebiyatı yapıyor, ağızlarından, kalemlerinden ‘Reis’ eksik olmuyor.

15 Temmuz öncesi sosyal medya hesaplarından FETÖ’cülere methiyeler dizen gazeteci müsvetteleri, bugün de gücün karşısında diz çökmüş vaziyetteler.

Onlar için gelen ağam, giden paşam…

Kendilerine verilen ünvanların, tahsis edilen koca koca binaların, çil çil paraların esiri olmuş bazıları...

Bunları da not ettik ve ediyoruz.

Sizler gazeteciyiz diye geçinip mesleğin etik kurallarını ayaklar altına almaya devam edin bakalım…

Hesap döner, sap döner GÜN gelir devran döner…

***        ***        ***

VAY SEN MİSİN YAZAN…

Antalya’daki AVM’lerin birinde mağazalara girip soyunma kabinlerindeki kadınların uygunsuz görüntülerini cep telefonuna kaydeden bir kişi suçüstü yakalanıyor.

Polislerin kolunda AVM’den çıkarılan bu kişinin haberi, yüzü kapatılarak, soyadının sadece baş harfi verilerek medyada yayınlanıyor.

Vay sen misin bunu yazan…

Bu kişinin avukatı mahkemeye gidiyor… Mahkeme de, kişisel verileri korunmadı, insan hakları ihlal edildi gerekçesiyle, haberi yayınlayan internet sitelerine yazı gönderip; ‘Haberi çıkarın’ diyor.

Neymiş, haber yapılarak, suçüstü yakalanan bu kişinin kişisel hakları ihlal edilmiş.

Mahkeme kararı üzerine avukat efendi internet haber sitelerine ihtar yazısı gönderip, ‘Haberi çıkarmazsanız, hakkınızda maddi, manevi tazminat davası açacağız’ diye ufak yollu gözdağı da veriyor.

Ah güzel memleketim, vah güzel memleketim…

Sapığın, hırsızın, soysuzun, itin, uğursunuz haklarının korunduğu kadar haklının, masumun, günahsızın, garibin ve biz gazetecilerin de haklarının korunduğu bir memleket ne zaman olacağız…

***                 ***             ***

VAY SEN MİSİN DENETLEMEK İSTEYEN

İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimi Ak Parti’den CHP’ye geçtikten sonra, eski yönetim ne yapmış, ne etmiş diye bir denetim yaptırılması ihtiyacı doğmuş.

Dışarıdan bu işi yapan özel şirketlere haber salınmış, ‘Gelin geçmiş dönemi denetleyin’ diye… Kimse gelmemiş.

Bir şirketin yetkilisi boş bulunmuş, atlayıp belediyeye gitmiş, işin çerçevesi nedir, kaç para bütçesi var diye sorma cüretinde bulunmuş…

Vay münafık vay…

Çıkışta eski yönetimden birileri aramış, ‘Hayrola, ne işin var büyükşehir belediyesinde’ diye…

Tabi bunlar bizim kulağımıza gelen fısıltılar…

Doğru mu, değil mi bilemem…

Doğru değilse yapılan çirkin bir dedikodu, iftira…

Doğru ise vay halimize…

Denetçileri bile ‘Aman eski defterleri karıştırırsak, onlar da bizim eski defterleri karıştırırlar’ diye bir korku almışsa memlekette, hakikaten vay ki vay…