Antalya’da birileri, son dönemde, üzerlerine vazife olmadığı halde siyaseti, patronlar katını (ATSO) ve ticari hayatı dizayn etmeye çalışıyor.
Başı çeken de bir işadamı…
AKP’den dostları var…
CHP ile ilişkisi zaten tescilli…
MHP’li dostları hepsinden çok…
Bir dönem de DYP ile fink atıyordu…
Siyasi yelpazenin olduğu gibi, ticari yelpazenin de her yerinde at oynatıyor…
Bir bakıyorsun kamyonlarla oynuyor, bir bakıyorsun kumla…
Oynasın, gözümüz yok.
Ama, mızıkçılık yapıp başkalarının elindeki kamyonu, kumu alıp oynaması hoş değil…
Eskiden mahalledeki abilerimiz bu tür yaramazları oyuna almazlardı.
Ama abiler artık korkuyor…
Kenara çekilmişler, ‘Bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ diyor.
O yüzdendir şimdi oyun kurucular maalesef bunlar oldu.
İpleri elinde olan bir şirket üzerinden, başkasının malını 3 liradan alıp başkasına 5 liradan satmak ve o üreticiye malı kendisinden başka kimseye sattırmamak için epey maharetli olmak lazım.
Sonuçta yazdığımız dedikodu olduğu için pek detay vermeye gerek yok.
Fakat bizim medya cenahından birilerinin de, ‘Çökene çökerler’ niyetiyle malum işadamının üzerine üzerine gittiği söyleniyor.
Hani derler ya; bilmem kimin hakkından bilmem kim gelir diye…
Hesap o hesap…
Eğer durum böyleyse, kirli çamaşırlar pek yakında iyice ortaya dökülecek demektir.
*** ***
Antalya’da yaşı bir hayli ilerlemiş, yaşlılık lekeleri elini, yüzünü iyice kaplamış ama kendisini 20 yaşında hissettiğini söyleyen bir gazeteci dostumuz var.
Bu gazeteci, iktidara yakın yazılarıyla tanınır ve her konuya konunun uzmanı edasıyla dalar.
Misal; tarih konusunda o kadar iddialıdır ki, İlber Ortaylı eline su dökemez…
Yemek konusunda Mehmet Yaşin ve Vedat Milor’u salçalı sos yapar oracıkta yer…
Einstein eğer yaşasaydı, fizik konusunda onunla yarışırdı. Bizimkine göre, kendi bilgisi Einstein’i 100’le çarpar ve karekökünü falan alırdı. O kadar yani…
Siyaset bilgisi konusunda bu arkadaşın yanından kimse geçmeye cesaret dahi edemez.
Yazılarında toz kondurmadığı ‘Reis’ bile…
Neyse, bu arkadaşımız, geçenlerde cipini satmaya karar verir.
Satar da…
Alan kişi, 3-5 bin lirasını peşin verir, geri kalanı için de senet düzenler.
‘Aracın satışını senedin parası ödendikten sonra yaparız’ temennisiyle vedalaşılır.
Bizimki senedi, adam cipi alır gider.
Senedin günü gelir ama cipi alan kişinin izi bulunamaz.
Senetteki adres sahte çıkar.
İsim de sahtedir.
Gerçek olan elindeki değersiz senet ve giden ciptir…
Hani, bu arkadaşın, bu tür satışlar konusunda da engin bilgisi olsaymış iyiymiş…
Cipi şimdi donör olmuş, kimbilir hangi organı, pardon hangi parçası hangi cipte yaşıyordur.
Geçmiş olsun…