* Nasıl başladı hikâyeniz?
1990’da İzmir’de doğdum. Sekiz yaşında ‘Tebessümler Diyarı’ adlı operayı izledikten sonra anneme “Sahnede dans eden abiler gibi olmak istiyorum” dedim. Konservatuvar sınavları, üniversite derken İzmir Devlet Opera ve Balesi’nden sözleşme teklifi aldım. 2013’te kadro sınavını kazandım. Ancak sadece iki yıl kadrolu devlet sanatçısı olarak dans edebildim. 31 Ağustos 2014 sabahı bütün hayatım değişti.
* O sabaha geri dönersek...
Antalya’da turnemiz vardı. Aslında Devlet Opera ve Balesi uzun mesafe yolculuklarda havayoluyla ulaşım sağlar. Bazı aksaklıklar oldu ve otobüsle gittik. Çok başarılı bir temsil gerçekleştirdik. Beni otobüs tutar. Bu yüzden İzmir’e, ücretini kendim karşılayarak, uçakla dönmeye karar verdim. Ve bir arkadaşımdan beni merkeze bırakmasını istedim. Yolda kırmızı ışık ihlali yapan bir otobüsle çarpıştık. Kaza sırasında bilincim açıktı. Keşke kapansaydı. Kaza anını, metalin birbirine çarpma sesini, çektiğim acıyı çok net hatırlıyorum. Omurgam kırıldı, belden aşağıdaki bütün his ve hareketimi kaybettim. Ve o anda aklıma gelen ilk şey bir daha bale yapamayacak oluşumdu. Artık omurilik felçlisiyim. İzmir’de özel bir fizik tedavi merkezinde tedavim devam ediyor. Ve bu ömür boyu devam etmek zorunda. Masrafları devlet karşılıyor. Ama bu yalnızca bir yıl sürecek. Ondan sonra kendi olanaklarımla devam edeceğim. His ve harekette ilerleme yok ama umut her zaman var.
* Tekerlekli sandalyeyi ilk gördüğün anda ne hissettin?
Uzun süre yatalak olduğum için oturur pozisyona geçmek bile çok zor oldu. “Ben bunu hak etmiyorum!” diye isyan ettim. Hastanenin en üst katındaki kafeteryasına çıktım. Oradan kendimi aşağı atabilirim diye düşündüm. Ama iyi ki o an tırabzanlara tutunamadım çünkü bugün hayata tutunmayı başardım. Her şeye rağmen beynim çalışıyor, görebiliyorum, ellerim tutuyor, sohbet ediyorum ve halen âşık olabiliyorum.
* Hayatında biri var mı?
Bir dönem vardı. Ama artık yok! Onun da kendine göre haklı sebepleri vardı elbette. Bir kadından çok karşı cinsin bedeninde hissedemeyeceğim bir aşka sahiptim ben. O aşk sanatımdı, mesleğimdi... Yaz günü arkadaşlarım tatildeyken kan ve nem kokan stüdyolarda çalışmaktan zevk alırdım.
* Kazadan sonra en büyük destekçin kim oldu?
Annem. Sizin aracılığınızla ona teşekkür etmek istiyorum. İlk bir ay ne ben ona yardım edebildim ne de o bana yardım edebildi. İkimiz de dağılmıştık. Annem hastane bahçesinde, parklarda yatıyordu. Bir gece otelde kalmak istediğini söyledi. Sabah özlediğim annem geri gelmişti. Saçlarını boyamış, makyaj yapmış... Hemşireye “Acar’ın altını iki yaşına kadar hep ben temizledim. Bugün de ben temizleyeceğim” dedi. “Acar, hadi gel, tekrar büyüteyim seni” dedi, oturduk, ağlaştık.
TÜRKİYE’DE ENGELLİ DOSTU MİMARİ YOK
* Sokakta, sosyal hayatta, işte engeller ne durumda?
Engelsizlerin koyduğu engeller var. Tekerlekli sandalyeyle sokağa çıktığım ilk gün operadan ağabeylerim, ablalarım yanımdaydı. Hatırladığımda gözlerim doluyor. Ufacık bir takılmamda omuzlarına aldılar beni. Kullandığım tekerlekli sandalyeyi, arabamı satarak 18 bin liraya aldım. Diğer engellileri düşündükçe kahroluyorum. Çünkü ben balet olduğum için vücudumda belli bir kas kütlesi var. Olanaklarım var, arabam uygun. Buna rağmen yerlere kapaklandığım oluyor. Engelli rampalarına park eden araçlar, kaldırımlara konan masalar, engelliler için düşünülen asansörlerin engelsizler tarafından kullanılması... Türkiye’de engelli dostu mimari yok. Sosyal hayatta da çok sıkıntı yaşıyorum. Eskiden gittiğim yerlere gidemiyorum. Ya ulaşım imkânsız ya da onlar ayakta eğleniyorken benim tekerlekli sandalyede oturmam ezik hissettiriyor. Avukatlar dava açarsam yüklü tazminat alacağımı söylüyorlar. Dünyanın en yüklü tazminatının bile anlamı yok! Ben bacaklarımı istiyorum!
ANTALYA'DAKİ O FECİ KAZAYI GÜN HABER BÖYLE VERMİŞTİ... TIKLAYIN...
HÜRRİYET'TEN AYNUR TARTAN'IN RÖPORTAJININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN