İsveç Uppsala Sverige Landbruks Üniversitesi'nde (SLU) master yapan Emine Karakitapoğlu, Kentsel ve Kırsal Kalkınma Bölümü Çevre İletişimi ve Yönetimi Birimi Master Programı çerçevesinde, Finlandiya ve İsveç'ten iki bilim adamının danışmanlığında 'Türkiye'de HES Projelerindeki ÇED Süreçlerine Halkın Katılımı' başlıklı tez hazırladı.
Uppsala'da Çevre İletişimi ve Çevre Çatışmaları alanında uzmanlaşma çalışmaları yaptığını belirten Karakitapoğlu, Türkiye'de yaygın şekilde devam eden HES protestoları ve mahkemelerde görülen sayısız çevre davasının nedenini bilimsel olarak ortaya koymak istediklerini söyledi. Karakitapoğlu, Ahmetler halkının yaşam alanlarındaki uygulamalarda söz sahibi olmak için gösterdiği direniş ve Alakır'da halen devam etmekte olan benzer mücadelenin İsveç'ten de takip edildiğini kaydetti. Emine Karakitapoğlu, çok kurak geçen Akdeniz bölgesindeki tek bir nehir üzerine Alakır'a 8 HES kurulması ile Ahmetler'de yerel halka turizm geliri sağlayan, su miktarı tartışmalı bir kanyona HES kurulmak istenmesinin, üniversitedeki hocaları tarafından bilimsel olarak incelemeye değer bulunduğunu ve bu çalışmayı yaptıklarını dile getirdi.
ÇEVRECİ ÜNİVERSİTE
İsveç'in Skara, Umea ve Alnarp kentlerinde kampüsü bulunan SLU'nun çevre ve yaşam bilimleri alanında önde gelen üniversitelerden biri olduğunu belirten Karakitapoğlu şunları söyledi:
"Üniversite, çevreye dair çok sayıda bölüm, enstitü ve merkezi bünyesinde barındırıyor. Bio-çeşitlilikten, küresel hayvan hastalıklarına, enerji ve teknolojiden kırsal ve kentsel kalkınmaya, geleceğin tarımı, gıda, genetik, toprak, su, orman ve bitki biyolojisi alanlarıyla, hayvan refahına kadar birçok alanda bilimsel çalışmalar yapılıyor. İsveç Orman Toprakları Envanteri, İsveç Doğa Yorumlama Merkezi ve Su Merkezi gibi birçok merkezi de bünyesinde barındıran SLU, İsveç devletinin çevre konularında resmi olarak işbirliği içinde çalıştığı üniversitesi."
TÜRKİYE'DEKİ ÇED SÜRECİNİ İNCELEDİLER
Türkiye'de çevre kararlarına vatandaşların katılmasına olanak veren tek mekanizma olan Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinin tüm yönleriyle incelendiğini belirten Emine Karakitapoğlu şöyle dedi:
"Alakır ve Ahmetler özelinde yapılan araştırmalarla, Türk ÇED yönetmeliği (2000'den bugüne kadar yürürlükte olanlar), Türkiye'deki ilgili yasalar ve uluslararası sözleşmelerle, dünyadaki katılım uygulamaları ele alınarak, Türkiye'deki sorunlar ve çözüm önerileri ortaya konuldu."
DEMOKRATİK KATILIM YOK
ÇED yönetmeliğindeki 'Halkın Katılımı Toplantısı'nın, vatandaşların çevre kararlarına katılımına olanak veren Türkiye'deki tek mekanizma olduğuna dikkat çeken Karakitapoğlu şöyle konuştu:
"Ancak bu mekanizma, süreç düzenlemelerindeki sayısız eksiklik ve işleyişinin gereği olan en temel konularındaki belirsizlikler nedeniyle, demokratik katılım zemini oluşturmaktan çok uzak. 'HES projelerine taraf olanların, bacakları olmayan bir masa etrafında, bacakları olmayan sandalyelere oturarak konuşmaya çalışmalarına' benzetebiliriz."
TEMEL EKSİKLİKLER VAR
Bu toplantıların düzenleniş şekli, zamanlaması ve sayısına ek olarak belirlenen diğer sorunları da anlatan Karakitapoğlu, "Halktan gelen taleplerin proje uygulamalarına dahil edilmesi prosedürünün suistimale açık olması, geri bildirim ve denetleme mekanizmalarının belirlenmemesi ve bilgiye ulaşma kanallarının tanımlanmaması gibi çok temel eksiklikleri var" dedi.
BAKANLIK KARARI SONRASI HALKA SORULUYOR
Halkın katılımı toplantısının, bir projenin o bölgede yapılacağının zaten bakanlıkça karar verilmiş olmasının ardından düzenlendiğini vurgulayan Karakitapoğlu, "Katılım sürecinin teknokratik bir metodla, yani 'karar ver-duyur-savun' aşamalarından oluşmasından ve hukuk yollarının kullanılamamasından kaynaklanan sorunlar da çalışmanın kapsamı içerisinde yer alıyor" diye konuştu.
DÜNYADA RASTLANILMAYAN BİR UYGULAMA
Türkiye'de çevre kararlarına katılımın önündeki engeller ve demokratik katılımı gölgeleyen sorunların bilimsel veriler eşliğinde ortaya konulduğunu anlatan Karakitapoğlu, birçok projenin belirli büyüklük ve güç kriterlerine uymadığı için ÇED'den muaf tutulması ve dolayısıyla da halkın kararlara katılımının önünün tümden kesilmesini ise araştırmaları sırasında dünya genelinde benzerine pek rastlamadıkları bir uygulama olarak gösterdi.
HALKIN DIŞLANMASI OLAYLARA SEBEP OLUYOR
Düzenlemelerdeki yetersizlikler ve eksiklerin, uygulamada büyük suistimallere ve halkın süreçlerden dışlanmasına neden olduğuna dikkat çekildiğini anlatan Karakitapoğlu, halkın çevre kararlarından dışlanması halinde, gergin ve çevre çatışmaları süreçlerinin yaşandığını kaydetti.
Bu çalışmada tümüyle bilimsel yöntemler ve objektif ölçütler kullanıldığını belirten Karakitapoğlu, bir kitap boyutunda olan kapsamlı bilimsel çalışmanın ortaya koyduğu bilimsel sonuçların Türkiye'de dikkate alınması gerektiğini vurguladı.
Mehmet ÇINAR / ANTALYA, (DHA)