Antalya Yerel Basın Alışveriş Festivali’nin ikincisi başlamış.
Nereden anladım?..
Geçen yıl tam da bu sıralar bir yerel gazete el değiştirmişti.
O gazeteyi alan grup, başka gazeteler için de devredeymiş…
Şimdi de iki yerel gazeteyle yapılan pazarlık son aşamaya gelmiş, fiyatlar konuşulmuş, her iki tarafın patronları bugün yarın el sıkışır diyorlar.
Anlaşılan bu yıl alıcı taraf için festival dönemi bereketli geçeceğe benziyor…
Antalya’da son yıllarda sol cenahtan kazandığı paralarla, yerel medya cephaneliğine geçen yıl bir gazete taşıyan, bu yıl da iki gazete taşıyacağı anlaşılan iktidar yanlısı grubun amacı ne olabilir?..
Para kazanmak mı?..
Sanmam…
Çünkü, yerel gazeteler külliyen zararda…
Bayi satışları yok denecek kadar az…
Reklam ise bayramdan bayrama…
İktidarın getirdiği ekonomik tedbir paketi ile başta belediyeler olmak üzere kamu sektörü gazete aboneliklerini ya iptal etti, ya da minimum düzeye indirdi.
Yerel gazetelerin Basın İlan Kurumu (BİK) gelirleri ise yerlerde sürüyor.
Oradan gelen para personelin maaşına, sigortasına yetmiyor.
Peki, niyet ne?..
Pazarlığı yapılan iktidara muhalif bu iki gazeteyi aldıktan sonra yok etmek mi?..
Çok pahalı bir yöntem olur bu…
O zaman niyet farklı…
Olası bir erken seçim mi var?..
Zamanında yapılacak bir seçimin bugünden hazırlığı mı?..
Yoksa 2024 yerel seçimleri için mi bu satın almalar?..
Alın size seçenekler…
Dilediğinizi seçin…
Bana sorarsanız, ‘Hepsi’…
FETTAH TAMİNCE VE AVUKATI
Sedat Peker dün yine ses getirecek tweetler attı.
Bir çok örnek verdi.
Biri ilgimi çekti.
Peker dedi ki:
“Akın İpek’in mallarına fetöcü diye el koyulurken Rixos Hotellerinin sahibi Fettah Tamince’ye devlet ihalesi verenler akıl sahibi hiç kimseyi fetöyle mücadele edildiğine inandıramazlar.”
Bu tweetin türkçe meali şu;
FETÖ’cü diye suçlanan birileri malını, mülkünü Türkiye’de bırakıp yurtdışına kaçarken, Fettah Tamince, gazetelere, televizyonlara, internet sitelerine bir dönem Gülen için;
“Liderliğine, kişiliğine inanıyorum” ,
“Sık sık Amerika’ya gidip ziyaret ediyorum. 12 yaşımdayken Van’da onun misyonunu temsil eden insanlarla görüşmeye başladım. Lisedeyken vaazlarını dinlemek için Antalya’dan İzmir’e giderdim. Annem, babam hacıdır, her ikisi de Fethullah Hoca’ya, Said-i Nursi’ye sempati duyar. Hoca Efendi bize inanılmaz boyutta insan sevgisi aşıladı”
“Benim için bir idoldür. Ortaya koyduğu misyonu sonuna kadar destekliyorum”
“Cemaatin yaptığı eğitim çalışmalarına maddi ve manevi anlamda desteklerim olmuştur”
dedi mi?..
Dedi…
Peki, Ak Parti ve Erdoğan için milat sayılan 17/25 Aralık sonrası Zaman Gazetesi’ne resmen ortak oldu mu?..
Oldu…
Eşi, Gülen istedi diye o dönem Bank Asya’ya para yatırdı mı?..
Yatırdı…
Bunlar belgeli mi?..
Belgeli…
İşte Sedat Peker’in akıl sır erdiremediği bu çifte standart…
Halbuki sorusunun cevabı gayet basit…
Avukatını günün şartlarına, yani konjonktüre göre seçeceksin.
Çünkü, işini bilen bir avukat adamı ipten bile alır…
Bunun bir de hikayesi var…
Yazıyı o hikayeyi alıntı yapıp bitirelim…
Yer İngiltere…
Birkaç yüzyıl öncesi…
Adamın biri cinayetten içeri atılır. Bir avukat bulunur adama.
İlk görüşmelerinde avukat “Merak etme seni kurtaracağım” der.
Adam da avukata güvenir ve mahkemeye çıkar.
Karar ise idamdır!..
Adam doğal olarak avukatına kızar, köpürür. “Hani beni kurtaracaktın?” der.
Avukat da “Sen merak etme. Bu daha bir şey değil. Temyiz var. Seni kurtaracağım” yanıtını verir.
Dava temyize (karar düzeltmeye) gider.
Ama, mahkemenin verdiği idam kararı bozulmaz, tersine onaylanır!
Adam yine avukatına döner ve sorar:
“Hani temyizde beni kurtaracaktın?”
Avukat gayet sakin biçimde, “Dur daha, bu karar Avam Kamarası’nda oylanacak. Seni kurtaracağım” der.
Dava Avam Kamarası’na (Meclis’e) gider, ama orada da idam onaylanır!..
Daha sonra Lordlar Kamarası ve Kraliçe de idamı onaylar, adam kurtulamaz.
Kraliçenin onaylaması ile darağacı kurulur, adamı sandalyeye çıkarır, boynuna ipi geçirirler.
Bu sırada avukatı ile göz göze gelen adamın öfkesi bakışlarına yansımıştır. Avukat ise hâlâ son derece sakindir.
Gözleriyle işaret ederek, merak etmemesini, onu kurtaracağını anlatmaya çalışır.
Adamın ise artık umudu kalmamıştır.
Cellat gelir, adamın altındaki sandalyeyi iter ve talihsiz adam boynuna geçirilen ipte sallanmaya başlar.
O sırada avukat, kalabalığı yararak darağacına doğru koşmaya başlar. Merakla ne yapacağını anlamaya çalışan celladı bir hamlede geçer, ipi keserek adamı kurtarır. Doğal olarak ortalık karışır, bu kez hem idam mahkûmu hem de avukatı yakalanır.
Avukata bunu neden yaptığı sorulunca yanıtı şöyle olur:
“Bu adam idam mahkûmuydu. Siz de onu idam ettiniz. Adamın ölüp ölmemesi sizi ilgilendirmez. Kanunda ‘idam edilir’ yazıyor. ‘İdam edilerek ÖLDÜRÜLÜR’ yazmıyor. İdam gerçekleşmiştir!..”
Bu sözler üzerine adamı tekrar idam etmeye cesaret edemeyen yetkililer konuyu Kraliçe’ye iletirler. Kraliçe, zekâsından dolayı avukatı kutlar ve adamı affeder.
Bu olaydan sonra, ilgili kanun maddesi değiştirilerek “İdam edilerek ÖLDÜRÜLÜR” biçiminde yeniden düzenlenir.
Kıssadan hisse…
Önce şunu söyleyeyim; Ne ben, ne de sağduyulu hiç kimse, bu çağda idamı onaylamaz.
Ama, bizler adaletin birilerine işletilip, diğerlerini ise kayırmasını da istemeyiz.
Avukatlar camiasında çok konuşulan İngiltere’deki bu hikayeyi de, becerikli bazı avukatların, adalet sisteminin tartışıldığı bir Türkiye’de, her gün buna benzer mucizeler yarattığını bilin diye alıntıladım.
Bizim Antalyalı avukatlardan bazıları öyle becerikli ki, müvekkillerini adliye kapısından içeri sokmadan işlerini çözüyorlar.
Maşallah hepsine yani…
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|