Türkiye'de son dönemde kendiliğinden eğilen ve çöken binaların sayısı artmaya başladı. Köylerde yığma yapılarda çok sık rastlanan bu durum, mühendislik yapıları metropollerde insan ölümleriyle görülür hale geldi. Türkiye'de 1983 yılında Diyarbakır'da 7 katlı Hicret Apartmanı çöktü, 93 vatandaş hayatını kaybetti. 2004 yılında Konya'da 11 katlı Zümrüt Apartmanı çöktü, 92 vatandaş yaşama veda etti. 2017 yılında İstanbul Zeytinburnu'ndaki Beştelsiz Mahallesi'nde 7 katlı bina çöktü, 2 vatandaş hayatını kaybetti. Yine İstanbul'da geçen yıl Bağcılar ve Beyoğlu'nda iki bina çöktü, kısa süre önce tahliye edilmesi dolayısıyla çöken bu binalarda can kaybı yaşanmadı.
Son olarak geçen 6 Şubat günü İstanbul Kartal'da 8 katlı binanın çökmesiyle 21 kişi yaşamını yitirdi.
TÜRKİYE'DE MÜDAHALEYE UĞRAMADAN YIKILAN BİNALAR
Jeofizik Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkan Yardımcısı Atakan Yüklü, birçok ülkede deprem yükleri, rüzgar şiddeti dahi düşünülürken, Türkiye'de hiçbir müdahaleye uğramadan çöken binaların vahim bir konu olduğunu söyledi. Gelişen teknoloji ile tasarım ve malzeme dayanıklılığının çok iyi bir noktaya ulaştığını dile getiren Yüklü, “Başka ülkelerde bu tür haberleri kolay kolay duymazken neden ülkemizde bu facialara tanık oluyoruz" diye sordu.
MALZEME ÖMRÜNÜ TAMAMLADI
Atakan Yüklü, 1999 yılından önce yapılmış yapıların yüzde 90'ında zemin-yapı ilişkisinin yeterince incelenmediğini söyledi. Zemin etütlerinde jeofizik etütler yapılmadığından var olan binalarda eksik zemin etüdü ile karşı karşıya olunduğunu kaydeden Yüklü, “1999 yılından önceki yapı kalitesi tamamen uluslararası standartlardan uzak bulunmaktaydı. Denetleme mekanizmasında büyük açıklar vardı. 20 yaşın üstündeki tüm binalar yapı kalitesi açısından incelenmelidir. Bu binaların zemin etütlerinde jeofizik ölçümler yapılmadığından zemindeki sorunlar belirlenememiştir. Diğer yandan o dönemki yapı kalitesi düşük olduğundan malzeme ömrünü tamamlamıştır" diye konuştu.
DEPREMLER BİNALARI YIPRATTI
1900 yılından bugüne Türkiye'de 200'e yakın büyük deprem olduğunu dile getiren Yüklü, 20 yaş üstü yapıların iyice yıprandığını vurguladı. Yüklü, “Bir de bu binaların çoğunda kaçak kat tabir edilen sonradan çıkmalar yapılmış ve 'imar barışı' adı altında kaçak katlara müsaade edilmiştir. Bir yapının proje hesabı bitip inşa edildikten sonra yapılan her türlü aykırı imalat faciaya davetiye çıkarmaktır" dedi.
ANTALYA'NIN ZEMİNİ TRAVERTEN
Antalya'da özellikle valillik binası çevresindeki mahallelerdeki yapı kalitesinin şu an tehlike sinyalleri verdiğini dile getiren Yüklü, şöyle devam etti:
“İl genelinde 20 yılını tamamlamış tüm binaların ve zeminlerinin hızla incelenmesi gerekiyor. Çünkü Antalya zemininin büyük kısmı travertenlerden oluşmakta ve bu yapının içinde erime boşlukları bulunmaktadır. Bunlar zamanla yeraltı sularının da etkisi ile genişleyebilmektedir. Ayrıca 20 yaşını doldurmuş binaların kalitesinin büyük ölçüde yok olduğu görülmektedir."
ACİL BOŞALTILMASINI SAĞLAMALIYIZ
Jeofizik mühendislik çalışmaları ile hem zemin hem bina incelemelerinin çok hızlı şekilde yapıya zarar vermeden yapılabildiğini aktaran Atakan Yüklü, “Yanlışların düzeltilmesi için bir mücadele verirken 1 Ocak 2019 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren yeni deprem yönetmeliğinde jeofizik bilim dalı büyük ölçüde yok sayılmış, tüm sorumluluk ve yetki inşaat mühendisliğine verilmiştir. Valimizin önderliğinde konuyla alakalı mühendis odaları bir araya gelerek çok hızlı bir şekilde il genelindeki binalarımızı gözden geçirmeli, oturulmayacak durumda olanların acil boşaltılmasını sağlamalıyız" dedi.
Hasan DEMİRBAŞ/ANTALYA, (DHA)
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |