“Basınımızın Değerli Çalışanları,
Üniversitemiz yeni bir ders yılına başlarken, aydınlanmacılığı, bilimi, hukuku yok eden türban olgusu büyük bir sorun olarak yine önümüzde duruyor.
Türbana, Üniversite yerleşkesi içinde, dersliklerde ve kapalı alanlarda izin verilerek, bilimsel ve etik kurallar, hukuk çiğnenmektedir. Bu yetmiyormuş gibi ayrıca, Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı’ndaki pek çok öğretim üyesi hakkında, Üniversitenin Giysi Yönergesi’ni uyguladıkları ve türbanlı öğrencileri uyardıkları için soruşturma açılmıştır.
Biz, hukuksuz uygulamalara bir an önce son verilmesini istiyoruz. Konuyla ilgili haklarında soruşturma açılan, herhangi bir biçimde tehdit/rahatsız edilen öğretim üyelerinin her bakımdan yanında olacağımızı bildiriyor, üniversite yönetimlerinin yaratılan fiili durumlara teslim olarak değil, onurlu ve hukuka bağlı davranmalarını bekliyoruz.
Konuyu kamuoyu ile paylaşmak, hakkında soruşturma açılan ve bundan sonra da açılması olası öğretim üyelerine, yanlarından olduğumuzu bildirmek ve üniversite yönetimini türbana göz yumarak/görmezden gelerek çiğnediği yasalara saygılı olması zorunluluğunu bir kez daha anımsatmak için kitlesel bir basın açıklaması yapılmasına karar verilmiştir.
Basın açıklaması kampus ana girişi önünde 19 Eylül 2011 Pazartesi saat 12:30 yapılacaktır.
TÜRBAN HUKUKSUZLUĞU SÜRÜYOR, ÖĞRETİM ÜYELERİ TEHDİT ALTINDA
Üniversitemiz yeni bir ders yılına başlarken, aydınlanmacılığı, bilimi, hukuku yok eden türban olgusu büyük bir sorun olarak yine önümüzde duruyor.
Türban kadın aleyhine eşitsizlik yaratan bir olgu olarak cins ayrımcısıdır. Kadının namusunu, iffetini, ırzını erkekten koruması gerektiği yönündeki anlayış türbanda somutlanıyor. Hocası ve aynı sınıftaki erkek arkadaşlarını bile kendi namusu için tehdit olarak algılayan bir anlayış bilim ve eğitim ortamını, hoca-öğrenci ilişkisini zedeleyen bir ortam yaratıyor.
Üniversitede türbana izin verilmesi açıkça mevcut hukuksal sistemin çiğnenmesi anlamına geliyor. Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin konuyla ilgili kararları nettir. Türban Yasası olarak bilinen yasanın iptali için açılan davada 5.6.2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi şöyle demiştir: “Bireysel bir tercih ve özgürlük kullanımı olsa da, kullanılan dinsel simgenin tüm öğrencilerin bulunmak zorunda olduğu dersliklerde veya laboratuar ortamlarında, farklı yaşam tercihlerine, siyasal görüşlere veya inançlara sahip insanlar üzerinde bir baskı aracına dönüşmesi olasılığı bulunmaktadır. Bu olasılığın ortaya çıkması durumunda taşınan dinsel simgenin başkalarının üzerinde yaratacağı baskı ve olası eğitim aksamaları ile kamu düzeninin bozulması karşısında, üniversite yönetimlerinin ve kamu kurumlarının müdahalesine olanak verilmemesi, herkesin eşit şekilde eğitim hakkından yararlanmasını engelleyebilecektir.” Mahkeme bu değerlendirmeden sonra ise şu karara varmıştır: “…yöntem bakımından dini siyasete alet etmesi, içerik yönünden de başkalarının haklarını ihlale ve kamu düzeninin bozulmasına yol açması nedeniyle laiklik ilkesine açıkça aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.”
Benzer bir değerlendirme, Türkiye’den konuyla ilgili olarak bir türbanlı öğrenci tarafından yapılan başvuruyu inceleyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından da yapılmıştır. AİHM 4. Dairesinin 29.6.2004 tarihli ve Büyük Dairenin 10.11.2005 tarihli kararlarında, sözleşmeci devletlerin dinsel sembollerin kullanımına ilişkin düzenlemeleri söz konusu olduğunda takdir hakkının geniş olduğunu, bu konuyla ilgili kuralların ulusal geleneklere bağlı olarak bir ülkeden diğerine değişiklik arz etmesi ve "başkalarının haklarını korumanın ve "kamu düzeni"nin gerekleri konusunda Avrupa'nın ortak bir anlayışı bulunmamasının bunu zorunlu kıldığını, başörtüsünün yasaklanmasının Türkiye'nin koşulları dikkate alındığında "başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması" ile "kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması" bakımından demokratik bir toplumda zorunlu bir tedbir niteliğinde olduğunu kabul etmiştir.
AİHM’nin o dönemde söz konusu ettiği Türkiye’ye özel siyasi koşullar bugün çok daha fazla derecede geçerlidir. Ancak hukukun çiğnendiğine ilişkin en çarpıcı kanıt Üniversitemizin kendi kurallarını hiçe sayan tutumudur. Akdeniz Üniversitesi Giysi Yönergesi’nin 6. maddesinde aynen şöyle denilmektedir: “Akdeniz Üniversitesi öğrencileri derslik, laboratuar-işlik/klinik ve alan uygulamalarında devlet memurları için öngörülen giysi biçimlerine ve ek olarak uygulama alanının özelliğine göre yukarıda belirtilen giysi kurallarına uymak zorundadır.”
Bu durumda Üniversitemiz yönetimi hem uluslar arası hem ulusal hem de kendi hukukunu çiğnemekte, göz göre göre fili bir durum öğrencilere ve öğretim üyelerine dayatılmaktadır.
Türban, Tıp Fakültesi ve Eğitim Fakültesi gibi, öğrenci eğitiminin hizmet içinde gerçekleştirildiği fakültelerde meslek etiği açısından ayrıca büyük sorunlara neden oluyor. Örneğin hekimlik mesleğinde, hekimin hastaları arasında din, dil, ırk, vb ayrımcılık yapmaması temel bir etik koddur. Bunun bir gereği olarak hekimin kendi dini, siyasi, vb. düşüncelerini hastasıyla arasına sokmaması, bunları belli etmemesi gerekir. Oysa türban hekim ile hastası arasına bu türden kodlamaların sokulması anlamına geliyor. Hastanenin aynı servisinde birlikte çalışan kadın hekimin türbanla çalışamaması kuralı, son sınıf tıp öğrencisi tarafından çiğneniyor.
Bilimsel ve etik kodların, hukukun çiğnenmesi yetmiyormuş gibi, Rektörlük Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı’ndaki pek çok öğretim üyesi hakkında, Üniversitenin Giysi Yönergesi’ni uyguladıkları ve türbanlı öğrencileri uyardıkları için Ağustos ayı içinde soruşturma da açmıştır. Bütün bunlar Üniversitemizde hukuk dışı, keyfi, öğretim üyelerini yıldırmaya yönelik ve taraflı bir yönetim anlayışının egemen olduğunu gösteriyor.
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği olarak hukuksuz uygulamalara bir an önce son verilmesini, konuyla ilgili olarak haklarında soruşturma açılan, herhangi bir biçimde tehdit/rahatsız edilen öğretim üyelerinin her bakımdan yanında olacağımızı bildiriyor, üniversite yönetimlerinin yaratılan fiili durumlara teslim olarak değil, onurlu ve hukuka bağlı davranmalarını istiyoruz.
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği Yönetim Kurulu