Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Hükümete fiili olarak verdiğimiz destek hukuki bir boyut alabilir” sözlerine atıfta bulunarak, “Elimizde delil yok ama kulislerde AKP’nin MHP’ye 5 bakanlık önerdiğini duymak da zor değil.” dedi.
1991 seçimlerinin ardından kurulan DYP - SHP koalisyonunda, hükümetin büyük ortağı DYP ile o dönem ismi MÇP olan MHP’nin yakınlığına dikkat çeken Erdem Gül, kurultay krizinde de iktidarla MHP’nin yakınlaşmasına vurgu yaparak, “MHP, artık siyaseten önemli bir tabanı ve seçmeni olan 48 yıllık bir hareket. Bu partiye oy verenlerin, bizzat partinin gelmediği iktidara başka partilerin aracılığıyla gizli ortak olmasını kabullenmeyecekleri ortada.” ifadelerini kullandı.
Erdem Gül’ün MHP’deki gelişmelere ilişkin bugün (14 Mayıs 2016) yayımlanan “MHP: Yozgat’tan Gemerek’e” başlıklı analizi şöyle:
1991 seçimlerinin ardından DYP ve SHP koalisyon hükümeti kurmuştu. Meclis’te okunan Demirel-İnönü hükümetinin programı, ertesi gün gazetelerde, “Devrim gibi” manşetleriyle karşılanmıştı. Çünkü 12 Eylül hukukunu ortadan kaldırmaya yönelik ciddi adımlar vardı. 7 Haziran’dan sonra bir koalisyon kurulsaydı yaşanacak havanın benzeri sayılabilir...
Sonra Demirel ve İnönü Güneydoğu’ya gittiler. “Kürt realitesini tanıyoruz” dediler. İnsan Hakları, adalet, eşitlik, özgürlükler ucundan da olsa konuşulmaya başlandı. 12 Eylül Anayasası’na ve en önemlisi devlete hâkim kadrolara dokunmaya sıra geldiğine ilişkin işaretler görüldü ki, devlet direnişe geçti.
Bir örnek yeter.
İlk kez o hükümette insan haklarından sorumlu devlet bakanlığı oluşturulmuştu. Hükümetin belki de üçüncü ayında İstanbul’da devletin resmi polisleri güpegündüz “Kahrolsun insan hakları” sloganları atarak korsan miting yapabildiler.
Başka acayip gelişmeler de oldu ama asıl olarak MHP içinde bir kaynama vardı. O zaman MHP’nin adı MHP değildi. Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) idi. Ama hükümetin solcu ortağı SHP’nin lideri İnönü’nin isteğiyle, 12 Eylül tarafından kapatılan partilerin yeniden açılması için bir yasa çıkarılmıştı. Ki CHP de o yasa sayesinde yeniden açılabildi. MHP’nin yaşayan devamı olan MÇP’nin başında efsanevi lider Başbuğ Alparslan Türkeş vardı. Türkeş, partinin yeniden adını MHP olarak değiştirmesini istemiyordu. Çünkü 12 Eylül’de ülkücüler olarak hapiste yatarlarken, Ocakların başkanlarından Muhsin Yazıcıoğlu, biraz İslamcılığa yanaşmıştı. Ama en önemlisi lider olmak istiyordu. Ama Türkeş’in Başbakan Demirel ile ilişkisi çok yakındı.
Sadi Somuncuoğlu, MHP’yi yeniden açmak için yetki aldı; kongreyi toplamak için düğmeye bastı. Türkiye genelinde yaşayan delegeleri tek tek buldu. Ve o zamanki Yükseliş Koleji’nin salonu için kongre tarihini ilan etti. Türkeş, sert demeçler veriyordu ama o zaman Gemerek, Tosya mahkemeleri ya da icra daireleri ve de Yargıtay gündeme gelmedi. O sabah MHP delegeleri, partililer, davetliler ve gazeteciler saat 09.00 gibi Sögütözü’ndeki Yükseliş salonuna kongre için gitti ama sabah saatlerinde neler yaşandığını bilmiyorlardı...
Oysa MÇP’nin lideri Türkeş, sabahın köründe 5-6 gibi kongre salonuna giderek yanında resmi ve partiden korumaları ile kapıyı tekmeleyerek kırmıştı. Bir aydır kongreyi toplamak için çabalayan Sadi Somuncuoğlu’nun elinden tüm kontrolü alıp kongreyi fiilen yönetmeye başlamıştı. Artık mevcut yönetime eleştirel yaklaşan MHP’liler salona bile alınmıyordu. Hatta Somuncuoğlu bile salona girememişti...
Sonuçta o gün MÇP yönetimi kongreyi kontrol altına aldı. Salona giremeyen eleştirel ülkücüler bir süre sonra partiye de giremez oldular. 1993’te Türkeş, artık dikensiz gül bahçesi yarattığını düşündüğü anda kendi isteğiyle kongre topladı ve partisinin adını yeniden MHP olarak değiştirdi.
Türkeş’in Başbakan Demirel’le yakınlığını burada açmak gerekir. Devlet içinde hükümet ortağı SHP’nin her türlü adımına direnç gelirken Türkeş, o zaman bir başbakanın haftalık olağan görüşme sıklığında, Demirel’le bir araya geliyordu. O zaman soru sorabilen gazetecilerin “Neden Başbakan’la görüştünüz” sorusuna da, Yozgat Belediyesi’nin MHP’de oluşunu anımsatarak, “Belediyenin sorunlarını görüştük” yanıtını veriyordu. Zaten kongreden sonra uzun bir süre geçmeden Demirel’in solla koalisyon konusunda hevesi kaçmıştı. Türkiye yine bildiği mecralara doğru gidiyordu. Özal öldü, Demirel Köşk yolcusuydu. Devrim gibi hükümet sizlere ömür...
5 bakanlık söylentisi
“Pazar günü kurultay olur mu, tek şanslı isim olarak görülen Akşener artık lider olur mu” sorularına doğrudan yanıt vermek zor. Ama yargı üzerinden yürütülen savaşın arkasında siyaseten konuşulan bazı cümleler var. Mesela, MHP yönetimi eğer AKP’de Davutoğlu sonrası bir sıkıntı olursa “Hukuki destek yöntemiyle” hükümeti sürdürmenin güvencesini veriyor. Elimizde delil yok ama kulislerde AKP’nin MHP’ye 5 bakanlık önerdiğini duymak da zor değil.
MHP, artık siyaseten önemli bir tabanı ve seçmeni olan 48 yıllık bir hareket. Bu partiye oy verenlerin, bizzat partinin gelmediği iktidara başka partilerin aracılığıyla gizli ortak olmasını kabullenmeyecekleri ortada. MHP karar vermeli. Kurultay yapacaksa yapacak, yapmayacaksa yapmayacak. İktidarla birlikte değil.