Grubun kurucusu Emin Balin, 2011 yılında Yalova'da yaşayan bir öğretmeninin kendisini arayarak, "Hastanede bir hastam var. Git ilgilen" dediğini, hastaneye gittiğinde kimseleri olmayan iki erkek kardeşle tanıştığını söyledi.
Kardeşlerin hasta yakınları için trombosite ihtiyaç duyduklarını anlatan Balin, "Hayatımda trombositi ilk defa duydum. Gittik, araştırdık. Herkes yardımcı oldu ama maalesef hastamızı yaşatamadık" dedi.
Aynı yıl Kurban Bayramı'nda bir arkadaşının telefonla kendisini arayarak "Acil kan gerektiğini" söylediğini belirten Balin, "Bayram günü kimi arayacağım. Eş dost herkes tatilde. Zor bela akşama kadar kanı bulduk. Akşam eve gittim. Facebook'ta 'Antalya Kan Bankası' diye bir şey yazdım. Sadece 'grup kur' çıktı. Onu bir tıkladım, 4 yılda 30 bin kişi olduk" diye konuştu.
- Hastanede sürekli iki gönüllü bulunuyor
Balin, grup üyesi gönüllülerin telefonla birbirine haber verdiğini, internet üzerinden sürekli "acil kan" anonsu geçtiklerini dile getirerek, çok sayıda duyarlı kan bağışçısının kendilerini yalnız bırakmayarak kan ve trombosit bağışladığını kaydetti.
Telefon ya da internetten kendilerine ulaşanların yanı sıra Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde sürekli iki gönüllü bulundurarak buradaki kişilere de yardımcı olduklarına dikkati çeken Balin, şöyle devam etti:
"Arkadaşlarımız 'Şuna kan lazımmış' diyor. Kişinin bilgilerini hemen sayfamızda yayınlıyoruz. Acilse hemen gönüllülere telefon ediyoruz. Geçen gün basın sözcümüz Niyazi Maniş hastasıyla uğraşırken Gaziantep'den gelen yaşlı bir teyze görüyor. Eline bir kağıt tutuşturmuşlar. 'Neyin var' diyor. Kadın da 'Bana bundan lazım' diyerek 'trombosit' yazılı kağıdı gösteriyor. Biz de kendisine yardımcı olduk. Gönüllüler sadece kendi hastalarıyla uğraşmıyor. Konya'dan bize yardıma gelen de var. O burada dolaştığı zaman kan ihtiyacı olanları bize söylüyor. Zincirin halkaları gibi büyüyoruz."
- Gönüllüler evlerinde yemek yapıp hastaneye götürüyor
Balin, bir gün bir kan bağışçısının kendisine hastaneye yemek getirdiğini, yemeği hastanedeki hastanın yakınları ile paylaştıklarını söyledi.
Böylece hastanede sıcak yemek ihtiyacının farkına vardıklarının altını çizen Balin, şunları kaydetti:
"Şehir dışından gelen hastalar var. Hasta ve refakatçi, odalarında yemek yiyor ama arada koşturanlar aç. Dört, beş aydır sıcak yemek yememişler. Hastanede tost ve aperatifler var ama sulu yemek pek yiyemiyorlar. Çoğunun maddi imkanları da yok. Biz de gönüllülerle yemek dağıtımı işi yapalım dedik. Gönüllülerimiz, evlerinde yaptıkları yemekleri getiriyor. Haftanın bir günü 'Antalya Kan Bankası Hasta Yakınları Buluşması' adıyla bin 300 kişiye yemek veriyoruz. Gönül isterdi ki bunu her akşam yapalım ama imkanlar müsait değil. Eğer ileride dernekleşme gibi bir durumumuz olur ve hastane yönetiminden de izin alabilirsek, her gün yemek dağıtımı yapmayı düşünüyoruz. İnşallah tüm Türkiye'ye örnek olur. Çünkü hastanedeki hasta yakınlarının bu tür şeylere ihtiyacı var."
- "Hasta yakınlarının motivasyona ihtiyacı var"
Gönüllülerden Niyazi Maniş de geçen yıl mart ayında kanser teşhisi konulan eşinin tedavisi nedeniyle Akdeniz Üniversitesi Hastanesine geldiklerini, ameliyata giren eşine 12 ünite kan lazım olduğunda internetten "Antalya Kan Bankası" grubuna ulaşarak kan ihtiyaçlarını giderdiklerini söyledi.
Geçen hafta eşinin ikinci kez ameliyat olduğunu, yine kan ihtiyacının grup tarafından karşılandığını dile getiren Maniş, bu olayların ardından gruba katılarak basın sözcülüğü görevini üstlendiğini ifade etti.
Maniş, gruba katılınca bir anda hiç ummadığı şekilde geniş bir aileye sahip olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Daha düne kadar kan bağışçıları kimler desen, senede bir defa gördüğümüz insanlar zannederdik ancak sadece kan vermek, insanların ihtiyaçlarına cevap vermeye yetmiyor. Hasta yakını olarak motivasyona da ihtiyaçları var. Hasta yakını ne kadar güçlü olursa hastaya bakma ve moral verme şansı da o kadar yüksek oluyor. O motivasyonu, yalnız olmadığını hissettirerek sağlayabiliyorsunuz. Antep'den, Ankara'dan, Urfa'dan gelenler var. Burada yalnız olduklarını düşünüyorlar ama böyle geniş bir aileye sahip olduklarında bir nebze de olsun yalnızlıklarını unutmuş oluyorlar."