Türkiye Nükleer Tıp Derneği (TNTD) tarafından düzenlenen 24'üncü Ulusal Nükleer Tıp Kongresi ve 1'inci Balkan Ülkeleri Nükleer Tıp Kongresi Antalya'da devam ediyor. Yurt dışı ve yurt içinden 500'ün üzerinden katılımcının takip etttiği ve yarın sona erecek kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında Kongre Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Özlem Kapucu, Türkiye'nin gelişmekte olan ülke seviyesinden gelişmiş ülkeler arasına geçişiyle birlikte toplamda Alzheimer hastalığının artacağına dikkat çekti. Maruz kalınan çevresel faktörlerle birlikte yaşın uzamasıyla birlikte Alzheimer tipi bunama ve kişi sayısının arttığının düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Kapucu, "Şu an Amerika'da 40 milyon kişi Alzheimer hastası olarak bizzat yaşarken, Türkiye'de bunun az miktarda olmaması bekleniyor. Belli bir seviyeye gelmesi bekleniyor" dedi.
"ERKEN TANI ÖNEMLİ"
Tedaviler noktasında yüzde yüz Alzheimer tedavisi yapan bir ilacın şu an tespit edilmediğini kaydeden Prof. Dr. Özlem Kapucu, "Ama şöyle bir şey var, erken tanı konduğu zaman, uzun bir süre hastayı kendi seviyesinde tutabiliyor. Bu bile hastanın yaşam kalitesi ve ailesi için çok önemli bir şey. Hasta Alzheimer olduğu zaman kendisinden çok ailesi zor günler yaşayabiliyor. Hastanın bakımı ve takibi sosyal bir sorun haline geliyor" şeklinde konuştu.
"15-20 SENE ÖNCE PLAKLAR BİRİKMEYE BAŞLIYOR"
Alzheimer hastasında, normal insandan farklı olarak 15- 20 sene öncesinden amiloid plaklarının birikmeye başladığını ve kişiyi bu plakların bunamaya doğru ittiğini kaydeden Prof. Dr. Kapucu, "Amiloid plakları yıkamak şeklinde başlayan tedaviler Amerika'da Avrupa'da var. Ama klinik uygulamalara başlanmadı" dedi.
Türkiye'nin tıp alanındaki gelişmeleri en yakından takip eden bir ülke olduğunu ve bu tedavi yönteminin uygulanabilir hale geldiği zaman Türkiye'de de uygulanabileceği kanatinde olduklarını kaydeden Prof. Dr. Kapucu, "Ama şu an için erken dönemde fayda eden hastanın klinik durumunun sabit tutan ilaçlar ama ancak ve ancak erken dönemde tanı konursa. Erken dönem yakalanmazsa yapılabilecek hiçbir şey yok" diye konuştu.
SGK'DA GERİ ÖDEME SIKINTISI
Prof. Dr. Kapucu, Alzheimer hastalığının erken dönem tanısına yönelik iki tip tarama yönteminin bulunduğunu kaydetti. Bu iki yöntemden biri olan kişiyi bunamaya götüren amiloid plaklarının moleküler düzeyde görüntüleme yöntemlerinin Avrupa ve Amerika'da kullanırken akıllı görüntüleme ilaçlarının Türkiye'ye gelmesi sırasında ağır bürokrartik süreçlerin işlediğini kaydeden Özlem, "Biz de her şey son derece dikkatli incelendiği için gerçek bir tarama testi olarak yapabilecek durumda değiliz. Ayrıca ucuz bir teknik değil. Bu nedenle devlet politikası olarak değerlendirmek gerekiyor" şeklinde konuştu.
Ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumu'nun 65 yaş altına bunama şikayeti olsa bile, Alzheimera yönelik tarama çalışmalarını geri ödeme sistemi içinde yer vermediğini kaydeden Prof. Dr. Kapucu, şöyle konuştu:
"Ancak genetik yatkınlık varsa, 'Bana bunu göster' diyor. Böyle olunca bazı hastaları erken dönemde yakalama şansı olmuyor maalesef. Bunun suistimal de edilmemesi yazım. Bu çok ince bir denge. Bu nedenle bunu da bir gözden geçirmek gerekiyor."
NÜKLEER TIP VE RADYASYON
TNTD Başkanı Prof. Dr. Ömer Uğur, TNTD İkinci Başkanı Prof. Dr. Seyfettin Ilgan, TNTD Genel Sekreteri Doç. Dr. Cüneyt Türkmen, Kongre Sekreteri Doç. Dr. Nuri Arslan ve Kongre Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Özlem Kapucu'nun yer aldığı basın toplantısında ayrıca nükleer tıp ve radyasyon ilişkisi de tartışıldı.
TNTD İkinci Başkanı Prof. Dr. Ilgan, toplumda bir fobi haline gelen bu ilişki için, "Gerekli olan bir yöntemin olumsuz etkilerinden söz etmek imkansız. Hiçbir sağlık problemi olmayan insanlara uygulamıyoruz" dedi. Kişinin radyasyondan sakınarak röntgen gibi görüntüleme yöntemlerinden uzak durmasının daha büyük riskler ortaya çıkarabilceğini kaydeden Prof. Dr. Seyfettin Ilgan, "Radyasyonun her türlüsünü zararlı kabul ediyoruz. Doğada bir çok radyoaktif materyal var. Güneşten kozmik ışınlar yoluyla istesek de istemesek de belirli bir düzeyde radyasyona maruz kalıyoruz. Yaptığımız işi, yaşadığımız bölge bu konuda etkili olabiliyor" diye konuştu.
Yapay radyasyon açısından temel sorunun 'Yapılması gereken işlem gerekli midir, değil midir" noktasında yattığını dile getiren Prof. Dr. Ilgan, "Bir takım sağlık problemlerini çözdüğü için riskinden ziyade sonuç doğurmuş oluyor" diyerek alınan risk ve elde edilen fayda arasındaki dengenin altını çizdi.