Bizler kazanma ihtiyacımız ile farkında olmasak da her an ne kadar akıllı olduğumuzu dünyaya haykırmaya çalışıyoruz. İnsanlar bunu bilsin istiyoruz. Bu yolla onların hayranlıklarını elde etmeyi bekliyoruz. Bazen de bunu bir adım daha ileri götürerek odadaki en akıllı ve aydın kişi olduğumuzu bilmelerini isteriz. Ve genellikle bu çaba geri tepme ile sona erer.
Günlük yaşantımızda ister istemez bunu yapıyoruz. Bu her konuda bilgi sahibi olduğumuzu düşündüğümüz için, ön plana çıkmak istediğimiz ve ya sosyal çevremizde sivrilmek için yaptığımız ; karşımızdaki ile iletişimimize zarar veren bir durum. Karşımızdaki bizim işimize yarayacağını düşündüğü bir tavsiyede bulunurken onun sözlerine katıldığımızda , beden dilimiz ile bahsettiği konudan zaten haberimiz olduğumuzu anlatmak için başımızı onu onaylarcasına ve sabırsızca bir aşağı bir yukarı salladığımızda da yaptığımız aynı şeydir.
Zaman zaman da karşımızdakinin yüzüne karşı “ Ben zaten biliyorum “ diyerek hevesini kırmaya , “Biri bana bunu daha önce söylemişti “ diyerek kibarca azarlamaya , “Bunu söylemeseydin ne yapardım acaba ?” diyerek iğnelemeye ya da “ Ben senin on adım önündeyim “ diyerek küçümsemeye kadar türlü türlü ifadeler kullanırız. Biz bunları yaptığımız da karşımızdakine ulaşan mesaj ise “Bana bunları anlatarak zamanımı boşa harcadığının farkında mısın !” ‘ dan başka bir şey değildir. Peki bu durumda karşınızdakinin düşüncesi ne olur ? Empati yapın ; kelimenin tam manasıyla “EŞŞEKLİK “ olduğunu düşünürdünüz.
Bu, özellikle akademisyenlerde gözlemleyebileceğiniz bir tutum. Çünkü onlar bir konuda oldukça uzmandırlar , yıllarca okumuş ,bir tomar para harcamış, belki de çok zor şartlar altında araştırmalar yapmışlardır. Bu yüzdende o konuda kendilerinden başka hiç kimsenin doğru düzgün bir şey bilmediğini düşünürler.
Bir seferinde arkadaşlarımla sohbet ederken bulunduğumuz gruba başka bir arkadaşımızın yanında gelen bir avukat dahil oldu. Kendisi Baro ya nasıl seçildiğini, ne zamandan beri avukatlık yaptığını, çok başarılı davalar kazandığını, buradan kazandığı para nelere sahip olduğunu ve buna benzer mesleği ile alakalı bir çok şeyi daha heyecanlı bir şekilde aktarıyordu. Konuya dahil olmak isteyenlerin sözlerini bitirmelerine izin vermeden “ İyi ki hatırlattın “ , “ Bundan haberim var “ gibi cümlelerle de aslında ne kadar “ EŞŞEK “ olduğunu göstermeyi de ihmal etmemişti. En sonunda arkadaşım dayanamayarak söylediklerinin bazılarını çarpıttığını fark ederek grubun hepsine biraz da vurgulu bir ses tonu ile açıkladı. Avukat yerin dibine girmişti ; ama hala arkadaşımın sözlerini “Sen nerden biliyorsun ? “ dercesine yalanlamaya çalışıyordu. Bu durum arkadaşımın avukat olduğunu açıklaması ile son bulmuş ve adam da masayı terk etmek zorunda kalmıştı.
Peki, bu duruma düşmeden ne kadar akıllı , ne kadar zeki ve büyük bir görgüsüzlük ile maddi olarak sahip olduklarımızı dünyaya haykırma isteğimizi nasıl zapt ederiz ?
· Ağzımızdan çıkacak kelimeleri önce kendi kendimize ;
· “ Bunu söylemeye değer mi ?” ,
· “Bunun sonucunda ne olur ?” ,
· “Bunun etkisi ne olur ?” sorularını soralım.
· Bu sorulara cevaplarımız olumsuz ise dilimizi tutalım ki sonradan tamir edemeyeceğimiz iletişimler yaratmayalım .
· Ve birisi size bir tavsiyede bulunuyor , bir hatırlatma yapıyor , bilgilendirme yapıyorsa konudan haberimiz olsa da , önceden bilsek de “ Teşekkür ederim” demeyi alışkanlık haline getirelim.
Hem sosyal hayatımızda hem de iş hayatımızda bunu başardığımızda çok daha iyi sonuçlar ile karşılaşacağımız kesin.
Mehmet Nuri ILDIZ.