İ.E.A.H. Hastene Yöneticisi Doç. Dr.Özgür YİĞİT ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus SÖYLET ile birlikte eski adli tıp binasında açılışını yaptıkları okulun proje yürütücülüğünü İ.Ü. Odyoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ahmet ATAÇ yapıyor.
İ.Ü. Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet yaptığı konuşmada ,birçok kamu kuruluşunun böyle bir projede elele verip bu çocukları sahiplenmesi kendisini gelecek için umutlandırdığı bundan dolayı İ.E.A.H. Hastene Yöneticisi Doç. Dr. Özgür YİĞİT e projedeki çabalarından dolayı teşekkür etti.
İ.E.A.H. Hastene Yöneticisi ve KBB Doçenti Dr.Özgür YİĞİT, yaptığı konuşmada; Tüm toplumlarda çocuklar, geleceğin yetişkini olarak görülen, özenle yetiştirilen, eğitilen ve eldeki olanaklar en üst düzeyde kullanılarak, tüm gereksinimleri karşılanan değerli bireylerdir. İşitme engeli, her iki kulakta birden, konuşmayı anlayamayacak seviyede işitme kaybı olması ve iletişimde işitmesini kullanamayanlar şeklinde tanımlamak mümkündür. Dünya Sağlık Örgütü(WHO) verilerine göre Dünya'da 600 milyon işitme engelli birey var. İşitme engeli, diğer ülkelerde de olduğu gibi, ülkemizde de en sık karşılaşılan doğumsal özür olup sıklığı, son yıllarda ülkemizde yapılan saha çalışmalarıyla % 0.3’ün biraz üzerinde bulunmuştur. Buna göre, yılda yaklaşık 1.350.000 canlı doğumun olduğu ülkemizde, her yıl 4.000 civarında işitme engelli bebeğin doğduğu düşünülmektedir. Her ne kadar son 5 yılda Sağlık Bakanlığı tarafından erken tanıyı sağlayacak yenidoğan işitme taramalarına başlanmış bile olsa, ülkemizde, halen işitme engelinin ortalama fark edilme ve tanı koyulma yaşı, 2 yaş civarındadır. Bu şekilde geç tanılanarak doğal konuşma ve öğrenme sürecini kaçıran bu çocukların sonraki eğitim ve öğrenme süreçleri de pek çok sorunu içinde barındırmaktadır. Türkiye Özürlüler Araştırması (TÖA; 2002; www.ozida.gov.tr)’na göre ülkemizdeki işitme engellilerin %33’ü eğitim olanaklarından yararlanamadıklarını ifade etmektedirler. Bu durumun doğal yansıması, işitme engellilerin büyük oranda işgücü piyasasının ve toplumsal hayatın dışında kalmasıdır. Yine aynı araştırmanın ve Türkiye İş Kurumu’nun verileri birlikte incelendiğinde, İşitme engellilerin en fazla %15’inin iş gücüne katılacak durumda olduğu ve bunların da sadece % 5’inin bir işte çalıştığı görülmektedir.
Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, ülkemizde ortalama tanı yaşının yaklaşık 2 yaş olması nedeniyle, pek çok işitme engelli doğal konuşma sürecini izleyememekte ve doğal işitsel-sözel yöntemle konuşmayı öğrenme şansını kaybetmektedir. İşitme engelinin doğası gereği, pek çok işitme engelli, gerek doğal (ev, aile vb) ortamlarda gerekse okullarda öğrenme sürecinde geri kalmakta ve toplumun genelinde bilinen pek çok kavram, bilgi ve anlayışı öğrenememektedir. Bu bağlamda ilkokul ve orta öğretim kurumlarını bitiren işitme engelli öğrencilerden çok azı yazılı belgeleri, yaşıtları kadar iyi anlayabilmektedir.
Bakım ve rehabilitasyon hizmetinden yararlananlar % 5,9, meslek ve beceri edindirme kursundan yararlananlar % 1’dir. Rehabilitasyon ve araç-gereç gereksiniminin yeterince karşı-lanamaması da engellilerin toplumla bütünleştirilmesinin önün¬deki en büyük engellerden birisidir. Bilindiği gibi rehabilitasyon çok genel olarak, yitirilen bir yeteneğin yeniden kazandırılması, yerine başka bir yeteneğin ikame edilmesi demektir. Özel eğitime tanılama ile başlanması, sürekli olması, sosyal ve fiziksel çevreden ayırmadan planlanıp uygulanması, eğitsel performansları dikkate alınarak diğer bireylerle eğitilmeleri, bireyselleştirilmiş eğitim planı geliştirilmesi, ailenin bütün süreçlerde eğitime aktif katılımı ve bireylerin toplumla etkileşim ve karşılıklı uyum sağlama sürecini kapsayarak planlanmalıdır. İşitme engellilerin eğitiminin her aşamasında aile eğitimi önemlidir. Aile bireyin eğitimi konusunda neler yapabileceğini bilmeli, bireyle sağlıklı iletişim kurabilmeli ve aile, engelli bireyde sözel iletişim isteğini uyandırabilmelidir. Eğitim planlanırken aileye yönelik bilgilendirici ve uygulamalı çalışmalara da yer verilmelidir.
Ailelerin eğitim sürecine etkin olarak katılımları sağlanmalıdır. Aile eğitimi verilirken; işitme engeli, gelişim özellikleri, işitme cihazları, koklearimplant, cihaz bakımı ve kullanımı ile benzeri konularla ilgili bilgi verilmelidir. Ayrıca ailelerin ihtiyacına göre psikolojik destek, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri verilmelidir.
Doç. Dr. YİĞİT ;İşitme engelli çocukları ve ailelerini topluma tekrar kazandırma olanağı olduğu halde, neden onları bu fırsattan yoksun bırakalım ve neden sırf toplumdaki o tuhaf bakışlardan korunmak için evlerde tutulsunlar. Neden doğar doğmaz engeli tespit edilip, önce aileye sonra çocuğa eğitim verilmeye başlanmasın? Tüm bunlardan yola çıkarak İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi olarak işitme engelli çocukların ve ailelerinin diğer bireyler ile birlikte eşit bir temelde topluma tam ve etkili katılmalarına olanak sağlamak için “Sessizliğime “SES” Ver” projesi ile yola çıktık.
Bundan sonraki süreçte ilgi ve desteklerinizi bekliyoruz, dedi…