Müzik, tv programları, konserler ve sosyal yardım projeleri gibi birçok alanda çalışmalar yapıyorsunuz. Şuan farklı bir projeniz var mı, nelerle uğraşıyorsunuz?
Son zamanlarda yoğun bir şekilde albüm çalışmaları içindeydim. Hazırlıklar tamamlandı ve Mart ayında “Ege, Toros, Yörük, Türkmen Türküleri 2” albümü çıkıyor. 2010’da Ege komedisi “Harbi Define” filminde “Ay Bulutta Bulutta” adlı Uşak türküsünü okumuştum. İlk klip film görüntüleriyle bu parçaya, ikinci klip ise “Son Vals ve Zeybek” filminde okuduğum yine film görüntüleriyle Sarı Zeybek parçasına olacak. Yine bu yıl içinde Anadolu değerlerini birleştiren “Sümer Ezgü ile Dolo Dolu Anadolu” adlı bir televizyon programı yapmayı planlıyorum.
Albümde Toros parçalarına da yer verdiniz. Bu bölgede bir klip çekmeyi planlıyor musunuz?
Bu yörelerin dokusunu çok seviyorum, bu dokuda klip çekmeyi çok istiyorum; fakat ekibi buraya getirmek ve çekimler çok masraflı olduğu için sponsorsuz çalışmak mümkün olmuyor. Albümün stüdyo çalışmalarında ADOPEN’in sahibi, çocukluk arkadaşım Mustafa Sak destek verdi, sanata destek verdiği için kendisine teşekkür ediyorum, sanat ve kültür bu şekilde yaşar.
Antalyalılar sizi çok seviyor, Antalya için özel bir projeniz var mı?
Antalya Devlet Senfoni Orkestrası ile yöresel kültürleri buluşturacak “Toroslar’ın Çığlığı” adlı projem var. Bu sadece Antalya’da değil yurt dışında da ses getirecek bir proje. Dirmil’in sipsicilerini, Fethiye delbekçilerini, köylü halk dansçılarını baletlerle aynı sahnede bir araya getireceğim. Şalvarlı kadınlarla, kravatlı konuklar konseri aynı salonda bir arada izleyecekler. Senfoni Orkestraları neden açıldı? Kendi müziğimizi sergilemek için değil mi? Öyleyse böyle bir proje Antalya’dan başlayarak birçok ülkede kültürümüzü duyuracak. Belediyelerle görüşüldü, Kültür Bakanlığı da destek verdi, projeyi 2011’de hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bir de Atatürk’ün Antalya’ya üç kez gelişini ve gelişinde yaşanan olayları anlatan kısa bir film çekeceğiz. Böyle bir çalışma ilk defa yapılacak ve Atatürk’ü ben canlandıracağım.
Mayıs ayında yapılacak olan YÖREX Fuarı’nda konser vereceksiniz, kültürel değerlere önem veren birisi olarak fuar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ülkemizin yerli üretime ihtiyacı var, gelişmemiz böyle mümkün olacak. Devrim Arabaları filminde bir avuç özverili insanı engelleme çalışmalarını gördük, uçak fabrikamız vardı kapatıldı, dünyayı yürüten büyükler ‘siz üretmeyin tüketin!’ dediler ve üretim refleksimiz yok edildi. Kendi kendine yetebilen ülkeyken tarım tohumlarını dışarıdan almaya başladık, YÖREX üretme refleksinin fitilidir. Bu fuarda tarımsal ürünler, kültürel ürünler, turizm tanıtılacak ben de müziğimle destek vereceğim. “Anadolu’dan Geldim” parçasını da YÖREX için armağan ediyorum.
Türkiye’ye komşu ülkelere ve Avrupa ülkelerine de konserlere gidiyorsunuz. Türk Halk Müziği hakkında ne düşünüyorlar?
Türkiye tam bir Anadolu uygarlıkları ülkesi ve melodik zenginliklerle dolu, bunu aktarmak gerekiyor. Yurt dışı konserlerinde yabancı müzisyenlerle konser verirken onların kolay kavrayabileceği parçalar seçiyorum. Oradaki vatandaşlarımıza kütlerlerini hatırlatma o ülkenin insanlarına da farklı bir kültürü yaşatma fırsatı buluyoruz. Sanatın da amacı sınırları yok etmek insanları buluşturmaktır. Mesela Almanya ırkçılığın yoğun yaşandığı bir ülke ve zamanında Türklere yönelik eylemler yapıldı, evleri yakıldı. Biz Alman bir Rock gurubu ile konser verdik, türküler okuduk, sorunu sanatla ortadan kaldırmaya çalıştık.
Eski parçaları derliyor, kültürü devam ettirici yeni projeler üretiyor bir taraftan da bunu dünyaya duyurmaya çalışıyorsunuz. Size “kültür elçisi” diyebiliriz sanırım?
Antalya Havalimanı’nda sırada beklerken bir kişi omzuma dokundu ve “Sümer Bey siz sadece Türkü okumuyor değerleri korumaya ve devam ettirmeye de çalışıyorsunuz” dedi. Ben bunun farkındaydım ama başkalarının da bunu görmesi çok hoşuma gitti.
Albümlerinizde Yörük parçalarına yer veriyor, kültürü devam ettirmeye çalışıyorsunuz, peki yaşam alanları daralan Yörükler için bir projeniz var mı?
Son Yörük aşireti Mersin’deki Sarıkeçili aşireti, onlar kültürlerini devam ettirmek için direniyorlar. Göçebe yaşam onların dokusunda var ama yerleşik yaşama geçmek zorunda kalıyorlar. En azından üretkenliklerini devam ettirecekleri, yaşam tarzlarına uygun yerler verilebilir. Norveç’te bir Viking köyüne gitmiştim, orada kütlerlerini devam ettiriyorlardı ve turistlerin ilgisini çeken bir yerdi. Avrupa’da kültürel değerlere çok önem veriliyor ama bizde ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Yörükler için de böyle bir koruma ve turizm çalışması yapılabilir.
Gün Haber’e röportaj verdiğiniz için teşekkür ederiz, eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Gün Haber ve eski arkadaşım Dursun Gündoğdu’ya başarılar diliyorum. İnternet haberciliği geleceğin habercilik sistemi olacak. İleriyi erken görüşünden dolayı kendisini tebrik ediyorum.
(Röportaj: Ferhan Bozkaya)