Nazlı Ilıcak, Başbakanlık eski Basın Müşaviri Ahmet Takan'ın Yeniçağ'daki köşesinde dile getirdiği iddiaya sert tepki gösterdi. Başbakanlık eski Basın Müşaviri Ahmet Takan, gazeteci Nazlı Ilıcak’ın, eşi Emin Şirin’in bakan yapılması için Tayyip Erdoğan’a mektup yazdığını, Erdoğan’ın ise ‘’Bu kadını benden uzak tutun’’ diyerek mektubu yırttığını öne sürmüştü. O yaşananları da şöyle anlatmıştı:
O KADINI BENDEN UZAK TUT
’’Erdoğan’ın yakın danışmanı Mücahit Arslan, bu geziler öncesinde Erdoğan’ın gezilerde görmek istemediği gazetecileri bizzat bana bildirirdi. Bu isimlerin başında Nazlı Ilıcak vardı. Ilıcak’ı gezilere davet etmediğimiz halde o bir yolunu bulup uçağa binerdi. Bir defasında Esenboğa havalimanına gelmiş ve olay çıkararak uçağa binip geziye katılmıştı. Bu gezilerden birinde Nazlı Ilıcak yanıma gelip Erdoğan ile özel görüşmek istediğini bildirdi. Emin Şirin de o dönem AKP’den milletvekili seçilmiş ve Nazlı Ilıcak ile evliydi. Ilıcak’ın aşırı ısrarı karşısında Erdoğan’a talebi ilettim. Erdoğan’ın kulağıma fısıldadığı cümle aynen şöyle: 'Bu kadını ne yap et benden uzak tut Ahmet!'"
HIRANT DİNK CİNAYETİ MÜCADELESİ
Bu iddiaların üzerine Nazlı Ilıcak'ta sessiz kalmadı ve Takan'a cevap verdi. İşte Ilıcak'ın Yeniçağ'daki iddiaya karşı yaptığı açıklama: Ahmet Takan isimli tanımadığım bir gazetecinin Yeniçağ'daki iddialarını bütün internet sitelerinin kullandığını üzüntüyle gördüm. Hrant Dink cinayetinin ardındaki gerçekleri aydınlatmaya çalışırken, Yeniçağ ve Ortadoğu gibi aşırı milliyetçi gazetelerin Dink'i nasıl hedef gösterdiğinden, hem sütunumda, hem de Cnn Türk'teki Dört Bir Taraf programında söz etmiştim. Belli ki, SAVUNMA içgüdüsüyle, 10 yıl öncesine ait bu iddiaları seslendiriyorlar. Gene sitelerden ögrendigim kadarıyla Yeniçağ'ın bir başka sutununda da "Nazlı'nın günlüğü" diye yayın yapılıyormuş. Hrant Dink cinayeti daha kapsamlı olarak önümüzdeki aylarda ele alınacak ve o çerçevede, bu gibi nefret yayınlarının olumsuz gelişmelerdeki rolü herhalde daha iyi anlaşılacaktır.
DAVET GÜNLERCE ÖNCEDEN YAPILIR
10 yıl öncesine atıfta bulunan bu yazının zamanlaması bir yana, içeriği de, tartışmaya bile değmeyecek saçmalıktadır. Sadece tek bir örnek: Tayyip Erdoğan beni istememesine rağmen, bir yolunu bulup, ya da havaalanında olay çıkararak uçağa binermişim. Oysa, bu gibi gezilerde davet günlerce önceden yapılır, valizler Ankara'ya gönderilir, otelde odalar isme ayırılır, vizeler alınır. Ayrıca, önceden para yatırılır. "Davetsiz misafirlerin" uçağa binmesi mümkün degildir. Öte yandan, böyle bir olayın cereyan edip etmediği, yazıda ismi geçen Mücahit Arslan'dan pekâlâ öğrenilebilir. Ama bu gibi kara propaganda yayınlarının, her türlü yalanlamaya rağmen, kara çalarak yollarına devam edeceğini biliyorum. İnanın hiç önemsemiyorum. Neticede, meslek hayatımda edindiğim tecrübe bana, meyvalı ağacın taşlandığını, taşlayanlara ise paye vermemek gerektiğini öğretti.
Nazlı Ilıcak
Gazeteciler.com