Dursun GÜNDOĞDU yazıyor
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın ile CHP Antalya İl Başkanı Özer Ülken arasındaki gerginlik öyle bir noktaya geldi ki, biri diğerine geçen gün “Faşist” bile dedi. Hem de yüzüne karşı… Kim, kime faşist dedi, ona geçmeden önce, bu gerginliğin başlangıcına gidelim.
Özer Ülken, il başkanlığı için dönemin başkanı Ömer Melli ile kıyasıya bir yarışa girmişti. İl başkanlığı seçiminin yapıldığı o gün ben Antalya’nın kardeş şehri Nürnberg’teydim. Bir geceye davetli olarak gitmiştim. Benim gibi davetli olanlar arasında Mustafa Akaydın ve Büyükşehir Genel Sekreteri Prof. Dr. Mehmet Aktekin de vardı.
Hem benim, hem onların kulağı Antalya’daki seçim sonucundaydı. Seçim bitmiş oylar sayılıyordu. Ve, Antalya’dan telefonla beklediğim mesaj geldi; Özer Ülken kazanmıştı. Haber vermek için kafamı yan masaya çevirdiğimde, Akaydın ve Aktekin’in yüzünün güldüğünü gördüm.
‘Özer Ülken kazanmış’ dedim, ‘Biliyoruz, haber bize de geldi’ dediler. Anladım ki, onlarda sonuçtan memnun görünüyorlardı. Hatta, Akaydın o gece baloda sahneye çıkıp dans etti, pistten neredeyse inmedi. Mutluydu.
Haaa, bu neşe Ülken’in seçilmesinin nedeni miydi, yoksa muhteşem balonun atmosferinden mi kaynaklanıyordu ona tam emin değilim.
Akaydın, sonraki günler, bir belediye başkanının, il başkanlığı seçimi ile ilgilenmemesi gerektiğini, onun partinin işi olduğunu söylemişti. Hala da aynı görüşte olduğunu biliyorum.
ÜLKEN ‘BİAT’ BEKLİYOR
Karşılıklı iyi niyet çerçevesinde başlayan Akaydın-Ülken ilişkiler, bir süre bozuldu. Ülken, yapısı itibariyle, “Ben bilirim”, “Ben yaparım” havasındaydı. Herkesin, hatta belediye başkanlarının bile kendisine biat etmesini bekliyordu.
Bir gün, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Antalya’ya geldi ve oradan Elmalı’ya geçti. Ülken, belediye aracını bu gezide kullanmak istedi. Belediye şoförü buna karşı çıkınca, azarladı.
Bunu duyan Akaydın çok bozuldu ve Ülken ile ilk kapışma, bir araç yüzünden yaşandı. Akaydın burada haklıydı. Kendi partisinden de olsa, belediye aracının bir siyasi parti tarafından kullanılması etik değildi ve İçişleri Bakanlığı’nın soruşturma kapsamına girebilirdi.
Aradan günler geçti.
Ülken, Akaydın’ın 7 Mehmet’te ev sahipliğini yaptığı bir yemeğine katıldı. Yemekte dönemin CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum, Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen, Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek, dönemin CHP Milletvekili Hüsnü Çöllü ve birkaç partili vardı.
AKAYDIN’DAN ÜLKEN’E; ‘ÇEK GİT’
Ülken, kendisine muhalif olan CHP’li Yusuf Meriç’in de yemekte olduğunu görünce, Batum’a dönüp, “Siz olmasaydınız bu yemeğe katılmazdım” dedi. Akaydın, bu söze çok büyük tepki verdi. Ülken’e dönüp, “O zaman çek git” dedi, sert bir ifadeyle… Ülken gitmedi ama masada yemek boyunca buz gibi bir hava esti.
Akaydın ve Ülken arasındaki gerginlik 12 Haziran seçiminden sonra da devam etti. Ve, ikili arasındaki ipleri tamamen koparan bir olay ise pazartesi günü yaşandı.
Geçtiğimiz hafta sonu Kılıçdaroğlu’nun belediye başkanları toplantısı için Ankara’ya giden Akaydın, dönüşte merkezdeki ilçe başkanlarına nezaket ziyaretlerinde bulunmak istedi. Onlarla yakın diyalog kurup sorun varsa sorunlarını ilk ağızdan duymayı düşündü.
VE, KAVGADA SON NOKTA
İlk randevuyu da Döşemaaltı CHP İlçe Başkanı’ndan aldı. Bu ziyaret trafiğinin haberi Ülken’e gelince aynı gün alelacele merkezdeki ilçe başkanlarını toplayıp, “Akaydın sizden bir randevu isterse benim haberim olacak. O randevuya beni de çağıracaksınız, bende orada olacağım” dedi.
Akaydın, bu toplantıdan önce randevu aldığı Döşemealtı İlçe Başkanı’nın yanına gittiğinde karşısında Özer Ülken’i görünce şaşırdı. Akaydın ilçe başkanına, “Ben buraya sizi görmeye geldim. Sevmediğim bir adamı görmek için gelmedim. Faşistlerle bir ara olmam” diyerek oradan ayrıldı.
Kulağıma fısıldananlar bunlar. Akaydın veya Ülken, bu konuda bir açıklama yaparlar, ‘Hayır, olayın gerçeği şu’ derlerse onu da yayınlarım.