Bu durumun en önemli nedeninin İsviçre'nin 'güvenli liman' olarak görülmesi olduğunu açıklayan Yıldız, yaşadığı ülkenin geleceğinden kaygı duyanların, çocuklarının geleceğini garantiye alabilmek için İsviçre bankalarına para aktardığını söyledi.
GSC CEO'su Özcan Yıldız ile şirketin yatırım şeflerinden Şener Arslan, Antalya'nın önde gelen sanayici ve işadamlarını bir araya getiren Salı Grubu'nun davetlisi olarak kente geldi. Antalya Tenis İhtisas Kulübü'nde Salı Grubu'nun toplantısına katılan Yıldız, servet yönetim şirketlerinin faaliyetleriyle ilgili bilgi verdi. Özcan Yıldız, dünya servetinin yaklaşık yüzde 25'inin İsviçre'den yönetildiğini söyledi. Bunun çeşitli nedenleri olduğunu açıklayan Yıldız, "İsviçre küçük bir ülke olmasına rağmen güçlü bir para birimine sahip. Sabit bir ekonomi ve sabit siyasal yapısı olan bir ülke. İsviçre'nin jeopolitik durumu, Avrupa'nın göbeğinde olması ve banka gizlilik kanunu bu etkenlerin arasında yer alıyor. İnsanlar İsviçre'yi güvenli bir liman olarak görüyor" dedi.
600 MİLYAR FRANK'I ŞİRKETLER YÖNETİYOR
İsviçre'de yönetilen servetin büyük kısmı olan 600 milyar İsviçre Frangı'nın bağımsız servet yönetim şirketleri tarafından yönetildiğini anlatan Yıldız, "Eğer bağımsız servet yönetimi hizmeti sunan şirketler banka olsaydı, İsviçre'nin üçüncü en büyük bankası olacaktı. Bu çok ciddi bir oran" dedi. Bağımsız servet yönetimi şirketlerinin müşterilerin bankalarda açılan hesaplarının portföyünü yönettiğini anlatan Yıldız, bunun da müşterinin verdiği vekaletnameyle gerçekleştirildiğini söyledi. Servet yönetim şirketlerinin para transferi yetkisi olmadığını da anlatan Yıldız, İsviçre'nin kara para aklayan değil, anti kara para yasasını uygulayan bir ülke olduğunu açıkladı. Bu nedenle İsviçre'ye gelen paranın kaynağının belli olması gerektiğini anlatan Yıldız, müşterileri arasında Rusların da olduğunu söyledi. Yıldız, "Rusya'da bazı şeyler Türkiye'den daha fazla komplike olduğu için her Rus müşteriyi İsviçre'deki bankalar kabul etmiyor" dedi.
TÜRKLER SON KARARI KENDİSİ VERİYOR
İsviçre'de hesap açtırıp bağımsız servet yönetimi firmalarıyla çalışanlar hakkında da bilgi veren Yıldız, "Bizim müşterilerimiz büyük servetlere sahip olan müşteriler. Bunların klasmanı var. 5 milyon dolar, 50 milyon dolar, 50 milyon dolar üstü diye. Bizim görevimiz o serveti korumak ve çoğaltmak. İki şekilde portföy yönetim tarzımız var. Birincisi bütün kararların bizler tarafından verilmesi. Müşterinin risk profilini keşfettikten sonra yatırımları ona göre yapıyoruz. Bütün kararları biz veriyoruz, müşteriye sadece her iki- üç ayda bir rapor sunuyoruz. Diğer yönetim tarzında ise son kararı müşteriye bırakıyoruz. Biz müşterilerimize değişik tavsiyelerde bulunuyoruz. Hisse senedi, bono, yatırım fonu olsun, ama nihai kararı sonuçta müşteri veriyor. Türk müşterilerimiz daha çok son kararı kendisi vermek istiyor. Bu tarzla çalışan müşteri Avrupa'da hiç yoktur. Rusya'da biraz vardır. Genelde onlar 'siz yönetin' der. 'Benim risk profilim şudur' derler" diye konuştu.
TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNDEN KAYGI DUYANLAR ARTTI
Müşterilerden gelen talep üzerine emlak danışmanlığı yaptıklarını da anlatan Yıldız, "Maalesef son zamanlarda Türkiye'deki müşterilerimiz, 'çocuklarımızın geleceğini bu ülkede göremiyoruz. Hani orada da bir şeylerimiz olsun. Emlak yatırımı yapalım, çocuklarımızı okutalım' diyor. Hem Türkiye'deki eğitim sisteminden memnun değiller, hem de belki siyasi gelişmelerden dolayı, Türkiye'nin jeopolitik konumundan dolayı memnun değiller. Dolayısıyla biz burada emlak alımında yardımcı olabiliyoruz. Orada çocukların okul bulmasında, okumasında yardımcı olabiliyoruz" dedi.
KÖTÜ GÜN PARASI
İnsanların yaşadığı ülkenin yönetiminden kaygı duyduğu için 'kötü gün parası' olarak İsviçre'de hesap açtırdığını anlatan Yıldız, "Çok iyi işler yapıp çok güzel paralar kazanabilirsiniz. Ama sabah bir kalkıyor, bir bakıyorsunuz vergi polisi gelmiş, kapınıza dayanmış. Mesela sizin kitaplarınızda bir hata görmüş, şirketinizi bile elinizden alabiliyor. Ama siz belli bir hayat standardına geldiniz. Onu korumak istiyorsunuz. Ya da yurtdışında çocuklarınız okuyor. Bunları kaybetmek istemiyorsunuz. Dolayısıyla İsviçre'de insanların parasının bulunması bundan dolayıdır. Yani buna kötü gün parası diyebiliriz. Rusya'da gördüğümüz gibi birdenbire ekonomi çökebilir. Bugün var olan şirketiniz yarın olmayabilir. Kötü gün parası olarak İsviçre'de güvenilir bir limanda tutmak uygun görülüyor" dedi.
Toplantı sonunda Salı Grubu Başkanı Muharrem Koç ile davet sahibi Recai Kırmızıtaş, Özcan Yıldız ile Şener Arslan'a teşekkür belgesi verdi. Toplantıya yaklaşık 50 sanayici ve işadamı katıldı.
Mustafa KOZAK/ANTALYA, (DHA) -