AKP’nin 6, CHP’nin ise 5 milletvekili çıkardığı Antalya, Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim öncesi yaptığı “Antalya’da oylarımız düştü” açıklamasıyla gündeme gelmişti. Konu üzerine bizim hem köşemizde, hem de TV’lerde yaptığımız yorumlardan hoşnut kalmayan Akaydın, bu duygusunu röportaj başlarken hissetirmeyi de unutmadı!
MUSTAFA AKAYDIN: Beni seçim sonuçlarından sorumlu kılan arkadaşım buyurun!
BARIŞ YARKADAŞ: Antalya Büyükşehir Belediyesi, hizmetlerinden ya da ortaya koyduğu modelden daha çok, siyasi tartışmalarla gündeme geliyor. Kılıçdaroğlu seçim öncesi yaptığı bir açıklamada (Antalya’da oylarımız 1.5 puan düştü) demişti. Antalya’da gerçekten oylar düştü mü? Eğer öyleyse, bunun sizden kaynaklandığını düşünüyor musunuz?
AKAYDIN: Ben bir bilim adamıyım. Elimde bir bilimsel done olmadan ne öyle söylemde bulunurum ne de o tür söylemde bulunan insanların söylemlerine inanırım. Sayın Kılıçdaroğlu Şubat ayında Heatrow Havaalanı’nda öyle bir laf etti. Belediye dedi ama Antalya’da iki tane daha sosyal demokrat belediye olmasına rağmen benden başka herkes Büyükşehir Belediyesi’ni algıladı. Ben de basında o kadarını hak etmediğim bir takım sataşmalarla karşı karşıya kaldım. Tabii bir şaşkınlık geçirdim. Kılıçdaroğlu’nu aradım, Kılıçdaroğlu’da o gün öğleden sonra bana geri döndü. (Buyurun başkan) dedi. Biz genel başkanla konuşurken, önümde NTV açık. Ekranın yarısında Kemal Bey, yarısında ben varım. Bunu Kemal Bey’e söyledim. Şu anda ikimiz ekrandaylız dedim. Sonra da, şunu sordum:
"KEMAL BEY'E SORDUM, BUNA NEDEN İHTİYAÇ DUYDUNUZ?"
Neden böyle bir açıklamada bulundunuz, yani elinizde bir anket mi var çalışma mı var. Bu anket büyükşehir sınırları içinde mi yapılmış? Antalya il genelinde mi yapılmış? Lütfen bunu bize gönderin, dedim. Böyle bir şey varsa, bunun Antalya’nın tüm milletvekilleri, il örgütü ve belediye başkanlarına verilmesi, masaya yatırılması ve tartışılması lazım. Böyle bir şey var mı, varsa neden oluyor? Bu sorulara cevap aramamız lazım… Sayın Kılıçdaroğlu her zamanki gibi çok ketum davrandı. Ben dedim ki; benden bir şikayetiniz varsa gereğini yapmaya hazırım. (Hayır seni çok seviyoruz) dedi.
- Gereğini yapayım derken neyi kast ettiniz? İstifa mı edecektiniz?
O bende kalsın… Ben bu sözlerimi beş dakika sonra yeniden yineledim. Dedim ki; bakın ben makamsal bir sürü keyfi yaşamış bir insanım. Dolayısı ile bunun gereğini yaparım. (Hayır biz seni çok seviyoruz) dedi. Ben de o günden beri sevgili siyasi partimden bu konuda bir araştırma var mı bunu bekliyorum. Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz… 5 aydır bekliyorum gelmedi böyle bir şey. Dolayısı ile bu sorunun muhatabı Genel Başkandır. Yani neye dayanarak böyle bir açıklamada bulundu onu bilmiyorum. Bugüne kadar bir sürü milletvekiline de sordum var mı böyle bir anket, yok!
-Kılıçdaroğlu doğru söylemiyor mu diyorsunuz?
Öyle bir şey demiyorum. Genel Başkana da bunu sordum ketum davrandı yorumda bulunmadı. Vardır elinde bir veri ama bunu açıklamadı diyorum. İkincisi; ben bir bilim adamı olduğum için iki yılın sonucunda bir anket yaptırdım. Mart ayının ikinci yarısına yapıldı bu anket. (Antalya’da iki yıl…) diye bir tanıtım toplantısı yaptırdım, bir de kitapçık bastırdım. Birol, (Birol Kaya, AKSAV Genel Müdür Yardımcısı – röportajın yapıldığı odada bizimle birlikte…) bu kitabı Barış Bey’e verin mutlaka, çok önemli…
ESKİ BORÇLARI DA ÖDEDİM...
Orada 390 milyon lira eski belediye başkanını borcunu ödediğimi ve aşağı yukarı her ay 24 ayda en ucuzu bir milyon lira olan bir yatırım projesini ya başlattığımı ya da bitirdiğimi anlattım Antalyalıya. Sonra da sordum. Vatandaş memnuniyet anketi yaptık. Bunun kitapçığını bastırdım. Bu tamamen bilimsel bir çalışma. Bir öğretim üyesi götürdü bu işi. 2 bin 600 örneklem sayısı. Yüzde 95 doğruluk oranı artı / eksi yüzde 2 yanılgı payı ile şu kadar bir kitapçık çıktı. Bu kitapçığı ben Sayın Kılıçdaroğlu’na 15 gün önce götürüp elden teslim ettim. Dedim ki sizin vaktiniz yoktur, okuyamazsınız. Ben bunu Volkan Canalioğlu’na veriyorum. Ekibinizin de incelemesini isterim dedim. Çünkü Antalya ile ilgili demografik, sosyolojik ve siyaset bilimi açısından çok önemli veriler var içinde. Ama onun iki sayfası çok önemli. Sadece AKAYDIN’IN ELİNDEKİ ANKET
Birisi şu; Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde hangi partiye oy verdiniz, diye soruluyor. Yüzde 40 CHP diyor. Yani örneklem tesadüfen iyi seçilmiş… Gelir dağılımı, demografik veriler ve cinsiyet ayrımı yine bilimsel olarak uygun seçilmiş… Vatandaşa, yarın seçim olsa Mustafa Akaydın’a oy verir misiniz, diye soruluyor. 80 denekten 34’ü veririz diyor. Ama 20 kararsız var. O 20 kararsızları dağıttığınız zaman tabi kararsızları dağıtmak her zaman doğru değildir, yüzde 43’e çıkıyor bu oran. Ben bunu sundum Sayın Kılıçdaroğlu’na… Bir başka veri de şu: Geçen seçim hangi partiye oy verdiniz CHP-MHP-AKP falan… (Yarın seçim olsa aynı partiye oy verir misiniz) diye soruldu. Orada çok değişik sonuçlar var, o gizli kalsın. Dolayısı ile ben kendi kendime bir sınavdan geçtim, ama aradan 4 ay geçti tabii… Aradan bu kadar zaman geçtiği için belki de benim desteğim düşmüş olabilir.
-12 Haziran seçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunu 12 Haziran’dan önce de söyledim. Genel Başkan’ın Heatrow’daki açıklamasından sonra da dedim ki; Genel Başkan doğru söylemiş. Evet, Antalya’da sorun var dedim. Çünkü Antalya’da sorun olduğunu ben iki senedir söylüyorum, ama basının önünde söylemiyorum: Kime söylüyorum? Genel Merkez’e söylüyorum… Antalya’da şu şu sorunlar var raporlar gönderiyorum bunun gereğini yapın diyorum.
ANTALYA HİÇ BİZİM KALEMİZ OLMADI
Ne gibi sorunlar var?
Sorun var ama müsaade ederseniz, benim bir huyum vardır. Parti içi hiçbir sorunu basın önünde tartışmam. Ayrıca, 15 gün önce de Genel Başkan’a seçimle ilgili rapor verdim. Şimdi 12 Haziran seçimlerindeki soncu öyle irdelemek lazım. Bir kere hangi seçimi kıstas alarak irdeleyeceksiniz. Ulusal basında benim beklemediğim bir tepki oldu. CHP’nin kalelerinden biri gitti, denildi. Antalya CHP’nin hiçbir zaman kalesi olmamış ki.. Sadece 2009 yerel seçimde sahili kırmızıya boyamışız yüzde 41 oy aldığımız için. İşte benden eski CHP’li arkadaşımız var bu odada. CHP tarihinde yüzde 41 oy almış mı, almamış! Hep merkez sağ güçlü çıkmış Antalya’dan. Buna Kılıçdaroğlu da katılıyor. Hatta İzmir için de aynısını söylüyor Sayın Kılıçdaroğlu. Orada yüzde 41 almışız biz. O aldığımız yüzde 41’in sekizi nereden geliyor. Üçü Doğru Yol’dan geliyor. Çünkü il genel meclisi ile meclis üyesi arasında üç puan fark var. 4’ü MHP’den geliyor. MHP adayı yüzde 17 oy alıyor belediyede ama il genel meclisinde yüzde 21’e çıkıyor. Biri de soldan geliyor. Solda da açık söylüyorum, İşçi Partisi’nin yüzde yarım oyu var, o da bize geliyor. Yüzde yarım da DSP’den geliyor. Yerel seçim, yerel seçimle kıyaslanır. Yerel seçimde adayların kişilikleri öne çıkar. Ben şunu söyledim; önümüzde genel seçim var oylarımızı birkaç puan kaybedersek bu şaşılacak bir şey değil dedim.
İLERİYE DEĞİL, GERİYE…
-Neden birkaç puan artırmayı değil de düşürmeyi öngördünüz?
Hayır, şöyle demek istiyorum. Partimiz yerinde sayıyor olsa bile, demek istedim. Çünkü İl geneli ne ile kıyaslamanız lazım, genel seçimi 2007 ile kıyaslamanız lazım. 2007 genel seçimlerine göre Büyükşehir hudutlarında yüzde üç puan oy artışı var. Öbür tarafta az bir puan artışı var. Kötü olan şu; AKP’nin oylarında sıçrama var. Yüzde 35’e düşmüş 2009’de il genel meclisinde. 2011’de sıçramış yüzde 39’a asıl irdelenmesi gereken bu. Bunun sebebi muhtemelen Türkiye genelinde olduğu gibidir. Sağdaki bütün küçük partilerin oylarının AKP’ye kaymış olmasıdır. Sadece birini sizinle paylaşabilirim.
Yani şunu söylemek istiyorum. Ortada panik yapılacak bir başarısızlık yok, ama bir başarı da yok. Başarısızlık olduğunu kabul edelim. Bunun suçlusu kimdir. Bunun beş tane açıklaması olabilir. Birisi şudur: Büyükşehir Belediye Başkanı başarısızdır: İkincisisi; iki tane belediye başkanı başarısızdır… Üçüncü ihtimal, Deniz Bey’in yaptığı listedir. Ön seçim yapılmamıştır. Listeyi Deniz Bey yaptı, liste sevilmemiştir. Dördüncüsü, il örgütü başarısızdır, uygun bir kampanya yürütmemiştir… Beşincisi de belki genel başkanın Heatrow Havaalanı’ndaki açıklamasıdır. O açıklama, parti tabanında bir moral çöküntüsü yaratmıştır. Bu beş unsur da suçlu olabilir. Bunun ispatı nasıl ortaya konulur? Ancak bilimsel bir çalışma yaparsanız sonuçlar ortaya çıkar…
Siz bilimsel çalışma yaptırdınız mı?
Benim yaptırdığım gibi anket yaparsınız ve vatandaşa dersiniz ki 2007-2009’da hangi partiye oy vermiştiniz? CHP’ye vermedim diyenleri ayırırsınız bir köşeye. Ben bunun rakamını biliyorum da söylemiyorum. Peki niye vermediniz dersin? O da der ki; belediye başkanı başarısız, örgüt başarısız, Deniz Bey’in yaptığı listeyi beğenmiyorum, ya da parti genel merkezinin politikasını beğenmiyorum… Elde böyle bir veri yokken, kalkıp da Büyükşehir Belediye Başkanı suçludur demek de abes, il örgütü suçludur demek de abes. Ben bunu söylemek istiyorum…
-Bir bilim insanı olarak Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne dışarıdan baktığınızda ne görüyorsunuz?
Bakın ben dışarıdan Antalya Büyükşehir Belediye’sine bakamam. Çünkü ben tarafım. Yani benim tarafsız olarak Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne bakmam mümkün değil.
BAŞARILI MISINIZ?
-Kendinizi başarılı buluyor musunuz?
Elbette başarılı buluyorum. Size kitapçığımı hediye edecek arkadaşlar. Orada yaptığım hizmetleri göreceksiniz.
İstanbul’da yaşayan bir gazeteci olarak Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı işleri gözlemliyorum. Sizi başarılı bulduğumu söyleyemem…
Onu biliyorum ekranda izledim sizi. O algılamaya varabilmeniz için elinizde bir done olması lazım. Benim elimde yaptıklarım var, birebir anket çalışması yaptım o var.
ANTALYA’DAKİ GENEL ALGI…
Ama genel algı, başarısız olduğunuz yönünde… Yaptıklarınızı halka anlatabiliyor musunuz?
Antalya halkına nasıl anlatıyorum… Ben her hafta üç tane mahalle dolaşıyorum. Yazın sadece sıcaktan dolayı bir iki ay ara veriyorum. Bir de STK’ları dolaşıyorum. Bugün mesela iki sivil toplum örgütüne gideceğim. 150 bin adet belediye gazetesi basıyorum her ay. Antalya tarihinde yok bu… Ve bunu Antalya’nın her yerinde dağıtıyorum. Gerektiği zamanlarda basın toplantısı yapıyorum. Seçim öncesi de bir özellikle parasını ödeyerek Antalya’nın iki tane görsel iletişim organı var. Orada da 19’ar dakikalık video bantlar ile kendimi anlatıyorum. Bunun dışında ulaşım ile ilgili yaptığım şeyleri de binlerce adet broşür bastırıyorum, duraklara dağıtıyorum, otobüslere dolmuşlara AVM’lere stantlar kuruyorum. Şimdi bir de Call Center kuruyorum o yeni çok yeni. Şimdi, bunun ötesinde ama kusura bakmayın bir tek Osmanlı’nın yaptığı gibi deve ile tellal dolaştırmak kalıyor benim aklıma bir şey gelmiyor.
‘BENİM GİBİ ÇALIŞAN KİMSE YOK’
Antalya’nın tarihinde ben soruyorum vatandaşa, hiç mahalle mahalle dolaşan bir belediye başkanı var mı diye? Ki; benim seçim kampanyam sırasındaki her mahalle toplantım bir miting gibiydi. Başka bir şey söyleyeyim. Eşimin yürüttüğü Antalya Gönüllüleri diye bir derneğimiz var. Kepez ilçesi bizim en önemli ilçemizdir, 60 bin haneye ulaştı. E benim elimden bunlar geliyor. Yani bunlara bakınca başarılıyım ama halkın beklentileri ile uzmanlık alanının ve bilimin beklentileri zaman zaman çelişir içerikte. Yani bazen halkı kızdırmadan iyi bir şeyi başarmanız mümkün değildir.
POPÜLİZM YAPMAM!
Eğer sadece halkın oyları ile başarılı kendinizi addetmeye kalkarsanız bunun adı popülizmdir. Mesela ben seçimden önce Kaleiçi’nde bir esnaf harekatı yaptım. Niye yaptım? Çok yanlış bir şekilde tarihi dokuyu bozan ilanlar vardı. İşte pazarlamalar vardı. Onları kaldırttım. Şimdi bunun daha vahşi bir metodunu biliyorsunuz Asmalı Mescid’de Beyoğlu Belediye başkanı yaptı. Masaları kaldırttı. Biz bunu yaparken, oraya yüz kişi geldi. Siz o yüz kişinin basına yansıyan olaylarına bakarsanız beni başarısız bulursunuz. Ulaşım ile ilgili bir halk kart uygulaması başlattım ve dedim ki Aralık ayında sıkıntıya düşeceğim. Basın analizlerimi de hep yaptırırım. Ben bu iki buçuk yıl içinde basında olumlu haberin olumsuzu geçtiği iki ay yaşadım. Birisi geçen sene aralık ayıydı. Ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi benim on katımı yaşadı. İzmir 10 katımı yaşadı. Kendi kartlarını ulaşımda uygulamaya sokarken. İkincisini de Temmuz ayında yaşadım çünkü ulaşım zammı yaptım. Üçüncüsünü muhtemelen Ağustos’ta yaşayabilirim…
-Evet, Antalya halkı, sizin şehir içi otobüs güzergahlarını değiştirmenizden çok şikayetçi…
Ama daha ortalıkta fol yok yumurta yok. Daha şikayet edecek bir konu yok ki ortada.
-Halk, yollar değişecek, bizim haberimiz yok diyor…
Haberdar edeceğim diyorum ama ne kadar haberdar edersem edeyim mutlaka tepki olacak. Bakın ben şu anda binlerce broşür bastırdım. Önümüzdeki hafta perşembe günü basın toplantısı yapıyorum. Bu ulaşımda bir devrim. Ama taktir edersiniz ki her devrimi oturtmanın bir bedeli vardır.
ANTALYA BAŞTAN SONA DEĞİŞECEK…
-Ne yapacaksınız? Antalya’da nasıl bir değişiklik olacak?
Antalya’nın ulaşımı A’dan Z’ye kadar sakat. Sakatlıkların birisinin sebebi şu. Bundan 15 sene önce ulaşım özelleştirilmiş. Özelleştirmeye karşı değilim. Ama ulaşımla geçinen esnaf ve otobüs minibüs sahibinin toplamı iki bin kişi… Böyle bir özelleştirme olmaz. Bütün dünyada şirketler girer özelleştirmeye. Dolayısı ile karşınızda eğitim düzeyi biraz düşük ve vatandaşı kesinlikle rahatsız eden memnun etmeyen bir ulaşım yapı var. Bu Antalya’nın 15 yıllık bir sorunu. Bunun altını çiziyorum. En önemli sorunlardan biri bu.
Başka hangi sorunlar var?
İki; Antalya’da ulaşım güzergahları aktarmalı… Ulaşım denen konsept, vatandaşı birbirine uzak iki nokta arasında gezindiren bir konsept. Yani vatandaş şuradan şuraya gidecekse arası çok uzun… Vatandaş dolaşarak gidiyor ve gitmesi gereken on dakikalık yola 45 dakikada gidiyor. Vatandaş bezgin. Ben şimdi güzergah sayısını 137’den 94’e indiriyorum. Vatandaşa da diyorum ki; size tek biletle 45 dakikada gerekirse iki araca binme hakkı vereceğim. Aktarmalı yapacağım diyorum… Bu da uzmanlarla beraber çalıştığım bütün dünyadaki sistemlerde olan bir şey. İki buçuk sene ulaşım esnafını disipline etmek içinuğraştım. Elimde bir Ant-kart diye kart vardı mahkeme iptal etti. Şimdi yaptığım zamlarda özel bir hile yaptım. Birçok belediyede olduğu gibi herkes kartlı binecek. Şoförle vatandaş arasında para alışverişini kaldırmak istiyorum. Onun için bir aylığına biraz daha yüksek tuttum fiyatı. Şimdi kavga dövüş ondan çıkıyor. Ama vatandaş kartsız olursa ulaşımın pahalıya geleceğini anladı. Şimdi kartsız vatandaş kalmamaya başladı ama bunları zorlamadan dayatmadan yapamazsınız.
HALKA SORDUNUZ MU?
- Belediyenin girişine bir afiş asmışsınız. “Size sorarak hizmet ediyoruz” demişsiniz. Peki, yapacağınız güzergah değişikliğini halka sordunuz mu? Biz böyle bir güzergah değişikliği yapacağız önerileriniz nedir diye anket yaptırdınız mı? STK’larla görüştünüz mü?
Antalya’da master planı yaptırıyorum, anketler bunun içinde var. STK’lar ile bugünlerde uzmanlarım iki tane toplantı yapacak. STK’lar da bunun içinde ama toplu ulaşımın nasıl olması gerektiğini geçen sene STK’larla paylaştım. Basın toplantısı ile anlattım. Hiç bugüne kadar tepki gelmedi. Ama vatandaşın şöyle bir özelliği vardır. Yaşamadan tepkisini vermez. Yaşarken verir. Bunu mahalle toplantılarında hep anlatıyorum ben. “A ne güzel” diyor. Diyorum ki; bakın tek biletle aktarmalı 45 dakikalık yolu 10 dakikalık zaman içerisinde gidebileceksiniz. Buna itiraz eden vatandaş yok. Ama ne olursa olsun siz vatandaşın bindiği duraktaki alışkanlığını değiştirirseniz vatandaş başta buna adaptasyonda zorlanacak. Yani bu çok doğal bir şey. Ama ben vatandaşa her zaman soran bir belediye başkanıyım bunu bilmenizi isterim.
-Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı olarak ortaya bir model koyabildiniz mi geride kalan süre içerisinde?
Geçen yıl, Türkiye’de CHP’li belediyelerden nüfusu iki yüz bini geçen bütün belediye başkanlarını misafir ettim burada. Onlara kendi projelerimi anlattım. Onların da kendi projelerini anlatmalarını istedim. Dört tane ana tema üzerinde oturup konuştuk. Hepimiz birbirimizden bilgiler kopya ettik. Tabi bu sorunuza açıkça doğru yanıtı Barış Bey nasıl verebilirim bilmiyorum ama diğer belediye başkanlarını biliyorum hepsi bundan çok memnun oldular ve dediler ki; şunları şunları bizim Antalya Belediyesi’nden almamız lazım… Bunlardan bir tanesi istihdam ofisidir. Antalya Belediyesi bir istihdam ofisi kurdu. Bunun bir benzerini yapan Bornova var, ama biz ondan çok öndeyiz. Mesela Antalya Büyükşehir Belediyesi kültür sanat etkinliklerinden biri olarak ilk defa Türkiye’de Televizyon ödüllerini başlattı.
ÇOK MU PARANIZ VAR?
-Çok gerekli miydi İsmail Cem TV Ödülleri? Ben dışarıdan bakan biri olarak, bu ödül törenine görünce belediyenizin çok parası var ve nereye harcayacağını bilmiyor diye düşünüyorum…
Çok gerekliydi. Çünkü Türk medyasının önemli bir gelir kaynağı var. Biz bu kaynaktan faydalanmak istedik.
-Çok para harcadınız mı o ödül töreni için?
Çok para harcamadım. Bunu Marden Oteli’nin sponsorluğu ile yaptım.
-Marden’in siz göreve geldiğinizde birçok sorunu vardı; imar, elektrik borcu gibi…
Doğru Antalya’da elektrik borcu ve imar sorunu otel yok ki…
-Orayı yıkacağım diye vaatte bulundunuz…
Hayır demedim öyle bir şey. Ben orayı yıkacağım diye hiçbir laf etmedim: Antalya Belediye Başkanı hiçbir yeri yıkamaz, yıkmamıştır bugüne kadar…
-Siz ilk geldiğinizde Marden Oteli çok tartışıldı...
Evet, tartışıldı…
-Siz oraya karşı tavır da aldınız seçmenlerinize vaatte bulundunuz…
Hayır efendim bulunmadım…
-Ben yaptınız diye hatırlıyorum. Gazetelere de öyle yansımıştı. Ödül törenini neden imar sorunu olan otelde yaptınız?
İmar sorunu olmayan otel Yok ki Antalya’da. O zaman bütün otellere cephe almak lazım Siz İstanbul’da yaşıyorsunuz. İstanbul’da iskan ruhsatı olmayan binanın oranı nedir?
Yüzde 80 dolayındadır....
İstanbul Belediye Başkanı olsanız bunların hepsini yıkabilir misiniz? Ben böyle bir şey yapmadım. Ama hiç unutmuyorum Takvim Gazetesi yazdı. Yurt dışına gidiyordum, Putin Mustafa diye bir şey yazmış hiçbir şey yapmadım güldüm sadece.
-Bize komik gelmiyor ama…
Haklısınız ama bunlar acı gülüşler. Ben sadece Aksu Belediyesi’nin Marden Oteli ile ilgili imar mevzuatına aykırı uygulamaları var mı yok mu diye bir yazı yazdım. Bütün o yazıdan çıktı olay. Bunu yapmak benim sorumluluğum yaptım ama otel yıkmak gibi bir şey olmadı. Televizyon ödüllerinin çok yararlı olduğunu düşünüyorum. O sektörün Türkiye’nin çok önemli sektörlerinden biri ve orada dönen para sinemada dönenin on katı. Türkiye’ye gerçekten büyük tanınırlık sağlayan bir sektör ve basında da çok olumlu yansımaları oldu açıkça.
AKILLI TRAFİK İŞARETLERİ
Bakın ben bir şey yaptım Antalya’da… Türkiye’de hiç kimsenin bilmediği akıllı trafik sistemi yaptım. Bunu şu anda 5 kavşakta uyguladım yakında 18 kavşağa yayılacak. Antalya’nın trafik açısından en sıkışık kavşaklarını dört tane mühendis ODTÜ mezunu arkadaşın kurduğu bir firmaya çok ucuza çözdüm. Trafik sorununun bir tanesi Mevlana Kavşağı’ydı. İçinden çıkılamaz kavşaktı.
Gidin bakın orada kamera sistemleri kavşaklar arası birbirini okuyarak günün değişen saatlerinde pik saatlerinde kırmızı ışıkta bekleme süresini sadece bir kırmızı ışığa indirmek üzere çözdüm ve bu modeli burada sergiledim. Belediyecilik fuarında ve İstanbul’da da büyük övgü ile karşılandı. Mesela Kadınlar Tiyatro ve Edebiyat’la Buluşuyor, diye bir etkinliğim var. Maliyeti çok önemli değil, geçen hafta Ankara’da ödül aldık, köpek parkı yaptık ödül aldık. Yani bunun gibi size sayabileceğim sayısız etkinlikler.
-Turist sayısında son iki senedir artış ya da eksilme oldu mu?
Ben belediye başkanı olduğumuzda ekonomik krizde olmamıza rağmen turist sayısı yerinde saydı bu sene yüzde 10-15 bir artış…. Bu sene de Ege’de düşüş var. Antalya’da bir yükseliş var ama ben bunu kendime mal ederek söylemiyorum yani.
-Orman Bakanlığı ile yaşadığınız sorunun özeti nedir?
Benden önceki belediye başkanı zamanında verilmiş olan bazı tahsisleri kaldırmak gibi bir tasarrufunu içine girdiler. Bunlardan biri Sarısu Mesire Alanı’dır. Bakanlık kaba kuvvet kullanarak engelleme yaptı. Engellemeler yüzünden bizim orada halka açacağımız plaj bir yıl gecikti. En önemlisi bu. İkincisi; Antalyaspor’a tesis yapmak için tahsis edilen arazi sorunu… Eski başkan Menderes Türel zamanında tahsis edilmiş burası. Benim belediye başkanlığım sırasında (Aaa biz unutmuşuz burayı, 2B arazisiymiş burası, biz bunu geri alıyoruz) dediler. Bunun gibi birkaç tane kalem var.
CHP ÖRGÜTÜNE KÜSTÜ MÜ?
-İsterseniz biraz da CHP ile ilgili sorulara geçelim. CHP Örgütü ile barıştınız mı?
Benim CHP örgütü ile hiçbir küskünlüğüm yok ki barışayım.
-Özer Ülken? (Antalya’nın görevden düşen il başkanı – bn)
Özer Ülken hakkında konuşmak istemem. Siz örgütü sordunuz. Özer Ülken bir kişi. Benim kimse ile bir küskünlüğüm yok.
-Deniz Bey ile ilişkileriniz nasıl?
Gayet iyi...
-Kurultay için imza vermeyen ve bunu deklare eden belediye başkanlarınızdan birisiniz…
Kurultay istekleri için imza vermeyeceğimi söyledim. Eğer Kurultay davetini sayın Kılıçdaroğlu yaparsa o zaman verirdim. Benim siyasi terbiyem bunu gerektiriyor. Seçimin genel değerlendirilmesi anlamında bir değerlendirme yapalım deseydi, bunun için zaten imza vermeye gerek yok. Genel başkan çağırdığı zaman gideriz. Ama ben CHP’nin kurultaylar partisi olarak tanınmasını doğru bulmuyorum. Her seçimden sonra hadi imza aç, bir kurultay topla arkasından parti içi çekişmelere git…Bu görüntü halkta hoş bir etki yaratmıyor onun için vermedim.
-İnternetle ilişkiniz nasıl ?
Çok kötü. Vakitsizlikten takip edemiyorum.
-Gerçek Gündem okurlarına özel bir mesajınız olacak mı?
Gerçek Gündem’i takip ettiriyorum. Haberler ve yorumlar geliyor. Sizi de bir iki kere TV’de itham ettiğiniz konularda izleme şansına sahip oldum.
-Okurlarımıza özel bir mesajınız var mı?
Özel mesajım Antalya’yı izlemeye devam etsinler. İyi yolda olduğumuza inanıyorum yerel yönetimde bilimi uygulamaya çalışıyoruz. Bilimsel kuralları uygulamaya çalışıyoruz ama halkın elini uzaklaştırmadan.
BARIŞ YARKADAŞ’IN KÖŞE YAZISI
‘Altın Portakal’ı çürütme taktiği
Geride bıraktığımız hafta, Altın Portakal Film Festivali’ni düzenleyen isimlerden biri olan Ali Gencel’in daveti üzerine, İstanbul Haliç’teki tanıtım toplantısına katıldım. Toplantıda sohbet ettiğim Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) Genel Müdür Yardımcısı Birol Kaya, “Sizi bu yıl mutlaka Antalya’daki festivalde görmek istiyoruz. Belediyemizin çalışmalarını da yakından inceleme fırsatı bulmuş olursunuz” dedi.
Birol Kaya’nın ‘’belediye’’ vurgusu boşuna değildi. Bilindiği üzere, hem bu köşede, hem de katıldığım TV programlarında, başta Antalya Büyükşehir Belediyesi olmak üzere çok sayıda CHP’li belediyeyi eleştirmiştim. Belli ki; bu eleştiriler adresine ulaşmış. Kaya’yla yaptığımız sohbet ve ertesi gün yapılan davet, bunu gösteriyordu. Zira; festivalin tanıtım toplantısından bir gün sonra Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın davetlisi olarak Antalya’ya gittim. Akaydın’la makamında “gergin” bir ortamda ‘’röportaj” yaptık.
CHP’li Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Akaydın, ilginç bir siyasetçi… Hiçbir hatasını kabul etmiyor. Her şeyin dört dörtlük olduğunu savunuyor, Antalya’da AKP’nin CHP’den fazla milletvekili çıkarmasında hiçbir sorumluluğunun olmadığını söylüyor. Aynı zamanda akademisyen olan ve Profesör titri taşıyan Mustafa Akaydın, ‘’okul’’dan getirdiği alışkanlıklarından ise kurtulamıyor. Halkı “öğrencisi” medyayı ise “yaramazlık yapan ve uslanmayan afacanlar” gibi görüyor. Bu yüzden, hep ders vermeye çalışıyor.
Halbuki; herkese ders anlatmak yerine, çevreden gelen seslere kulak verse, Antalya’nın “dışarıdan” nasıl göründüğünü ve neden ‘’başarısız’’ algısı yarattığını da anlayacak. Antalya gibi bir kentte, halkın ve CHP örgütünün sesine kulak tıkayıp belediyecilik yapmaya çalışmak, 12 Haziran’da ortaya çıkan sonuçlardaki payınızı da yükseltir. Sizi, Ayşe Arman'ın jüride olması da Mehmet Ali Birand’ın oğlunun şirketi BirMedya’nın Altın Portakal’ın PR’ını yapması da kurtaramaz…
Akaydın eğer bunları görmek istemiyorsa, kendisi bilir. Bir dönem belediye başkanlığı yapar, sonra akademik kariyerine devam eder. Ancak; olan Antalya’ya olur… Antalya gibi bir kent, yeniden AKP’ye verilir. Akaydın eğer bunu istemiyorsa, kulaklarını medyaya ve halka açmak zorunda. Halkı dinler, sorunlara çözüm bulur ve ‘’model’’ bir belediye yaratmaya başarırsa, kendi derdini de duyurmayı başarır.
Bakın; Antalya’da sadece bir gece kaldım. Bu sırada onlarca esnafla, CHP’liyle, otobüs ve taksi şoförüyle konuştum. Antalya tam bir dert küpü… Herkes ‘’Akaydın bir şeyler yapmaya çalışıyor ama yapmak istediklerini bir türlü sonuca ulaştıramıyor” diyor. Kentin genelinde, belediye karşı “olumsuz” bir algı var.
İşte somut bir örnek:
Antalyalılar için “önemli” sayılan bir değişiklik yapılmış geride bıraktığımız günlerde. Restoran ve lokantaların önünde asılı bulunan ve taksi çağırmaya yarayan “buton” kaldırılmış. Restoran ve lokanta müşterileri kadar, taksici esnafı da dertli. Konuştuğum tüm kişiler, Belediye Başkanı Akaydın’a kızıyor. Taksiciler, “Burada taksi zaten pahalı. Binen de az. Butonlar da kalkınca işlerimiz azaldı” diyor. Müşteriler ise, böyle bir kolaylığa neden son verildiğini merak ediyor.
Bu şikayetleri dinledikten sonra, Antalya Büyükşehir Belediyesi yöneticileriyle konuştum. Belediye yöneticileri, “Bu işte bizim sorumluluğumuz yüzde 20 bile değildir” dedi. Ardından da şunu ekledi: “Bu karar UKOME denilen Ulaşım ve Koordinasyon Merkezi’nce alındı. Elektrik İdaresi, butonlardaki elektriğin kaçak olarak kullanıldığını bildirdi. UKOME de bu yüzden butonları iptal etti.”
Peki bundan, yani bu kararı UKOME’nin aldığından kimin haberi var? UKOME’de, Valilik, Belediye ve Şoförler Odası’nın yetkilileri de var. Ancak uygulamanın faturası, ne yazık ki; CHP’li belediyeye kesiliyor. Çünkü halk, kendisine en yakın kurum olarak belediyeyi görüyor.
Bu denli basit bir sorunun kaynağını anlatamayan ve çözüm üretemeyen bir belediyenin “başarılı” olarak algılanmasını bekleyebilir misiniz? Akaydın, UKOME’ye katılan belediye yetkilisine, “Butonlar sökülmeyecek, restoran ve lokantaların elektrik saatlerine bağlanacak, taksi çağırma butonunun faturası da o işletmeye gelecek” deseydi, sorun çıkmayacaktı. Ancak ne yazık ki; bu denli basit bir formül bile üretilemedi… Ve fatura belediyenin üzerine kaldı…
Biz bunları anlatınca, Mustafa Akaydın ve CHP’li diğer belediye başkanları sitem ediyor. Bunu, Akaydın’la yaptığımız röportajda bir kez daha gördüm. Akaydın, röportaja başlarken, “Beni seçim sonuçlarından sorumlu kılan arkadaşım buyurun!” diyerek serzenişte bulundu.
Siyasetçi medyaya kızmak ve onunla kavga etmek yerine, yazılıp çizilenlere kulak verse daha faydalı olur. Bu aynı zamanda, siyasetçinin yaşadığı sorunları duyurması ve kamuoyu yaratmasına da kolaylık sağlar.
Bakın, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin bu yıl 48.’si düzenleniyor. Organizatörler, ellerinden geldiğince festivale olan ilgiyi artırmaya çalışıyor. AKP’li Kültür Bakanlığı geride bıraktığımız yıllarda, yani belediye AKP’nin yönetimindeyken kullandırttığı bütçeyi Akaydın’dan esirgiyor. AKP’li eski Belediye Başkanı Menderes Türel’e sağlanan kolaylık, CHP’li Akaydın için uygulanmıyor. CHP’li Akaydın, Kültür Bakanlığı’nın her yıl azaltarak verdiği bütçeyle festivali yapmaya çalışıyor.
Üstüne üstlük; AKP’li kültür Bakanlığı, bu yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni etkisizleştirebilmek için başka bir taktik uyguluyor. “Portakalı çürütme” amaçlı bu taktik için de Altın Koza Film Festivali kullanılıyor. Yaklaşık 50 yılda sadece 17 kez yapılabilen Adana - Altın Koza Film Festivali, AKP’li bakanlıkça el üstünde tutulmaya başlanıyor. AKP’nin denetiminde olan Adana Büyükşehir Belediyesi, Altın Koza Film Festivali’nin tarihini 17 – 25 Eylül olarak belirliyor. Yani; festivalin tarihi, Altın Portakal’dan iki hafta öne çekiliyor. Bu yetmiyor; Altın Portakal 1. Film’e 350 bin TL verirken, Altın Koza rakamı 400 bine çıkarıyor…. Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle tabii…
Anlayacağınız, Altın Portakal önce çürütülmeye, ardından da ‘’Koza’’yla örülerek gözlerden uzak tutulmaya çalışılıyor. AKP, ne hikmetse, yıllardan bu yana istikrarsız bir şekilde yapılan Altın Koza’yı birden bire hatırlıyor. Altın Portakal’daki “Festivalimize katılacak filmlerde, başka festivallerde yarışmama şartı aranmaktadır” ibaresi, boşa çıkarılmak isteniyor. Antalya’ya olan ilgi, AKP’ye yakışır bir taktikle azaltılmaya çalışılıyor.
Şimdi, 9-14 Ekim'de 48. kez gerçekleştirilecek olan Altın Portakal Film Festivali’ni düzenleme heyeti ne yapacağını kara kara düşünürken, Mustafa Akaydın olan biteni çıkıp kamuoyuyla paylaşmıyor. Akaydın ve ekibi, Antalyalı gazeteciler ile okurlarımızın ilk kez bizden duyduğu bu gelişmeyi kamuoyuna aktarmıyor. Bunun yerine, neden ve niçin yapıldığını hala anlayamadığım anlamsız atraksiyonlarla, darbeci Kenan Evren’e “Festivale Davet” mektubu yollanıyor.