“Sizi bugünlere getirenleri sakın ha satmayın. Onları yok saymayın. Siyaset güven, vefa işidir. Siyaset dostluk, arkadaşlık sevgi işidir. Sevgiyi, dostluğu ihmal etmeyeceksiniz. Birbirinize çelme atmayacaksınız.”
Ön seçimde her ilçede bir adaya umut verip anahtarınıza maymuncuk edeceksiniz…
“Siyasette ihanet olur, ama ölçüsünde tutulmasını sağlayacaksınız. Eğer artma ve aşma tehlikesi ortaya çıkarsa hemen konuya el koyacaksınız. Makul düzeylerde bu işin kalmasını güvence altına alacaksınız.”
İhanetin terazisi varsa adalet nerede sizin kantarınızda… Aba altından gösterdiğiniz sopaya değil çorak toprakta tutunacak fidanlara ihtiyaç var anlayın lütfen artık.
‘Bunu da uzun süredir beraber siyaset yaptığınız bir ağabeyinizin tavsiyeleri olarak alın bir kenara koyun, günü gelirse kullanırsınız.”
Anlamakta zorluk çektiğiniz, sizinle bu mücadelede farklı düşünenler aynı duruşlarını korurken, sizden umduğunu bulamayanların sergiledikleridir…
Ve, bence o gün bugün…
Çünkü...
Geçtiğimiz gün Antalya basınında bir haber yayınlandı…
Başlık şuydu; CHP 3 parça…
Deniz Baykal, Devrim Kök ve Mustafa Akaydın…
Sayın Gündoğdu Antalya da yağlı güreş boylarını bilmeyen az sayıda siyasi vardır…
Biri Baykal’ın belediye başkanı yaptığı zat-ı muhterem…
Ne yapana ne yapılana dokunsak yeridir…
Diğeri, Baykal’a sevgisinden oğlunun adını ‘Deniz’ koyan, milletvekili adayı olamayınca eline yetki geçer geçmez resmini duvardan indiren, bir parti büyüğünün deyimiyle, ‘Dünkü çocuk’…
Bel altı yorum. O “çocuk” dağlara taşlara DENİZ yazarken çocuktu…
Şimdi, yumurtanın kapıya geldiği, 7 Haziran 2015 seçimlerine sayılı günler kala, gönlü CHP için çarpan partililere soruyorum…
Bu haberden sonra herkes şapkasını önüne koyup, ‘Ne olacak bu partinin hali?’ diye düşünmeli mi, yoksa, ‘Ne halleri varsa görsünler mi?’ demeli…
Sayın Gündoğdu “bu haber mi?” yoksa şahsınıza ait düşüncelerinizi içeren köşe yazınız mı? desek…
Ya da hala, bir ‘Baykalcı’ tartışmasının içerisinde yuvarlayıp gitmeli miyiz?..
Bir partilinin Antalya’daki birini şikayet ederken, ‘O Baykalcı’dır’ sözlerine, ‘Bende Baykalcıyım’ diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu lafı ortadayken…
Veya, 21 Ağustos 2010’da, ‘Bende Baykalcıyım’ diyen Önder Sav’ın sözleri internette dolaşırken…
AKP’nin en üst düzey yöneticisi Salih Kapusuz bile ‘AKP’deki Baykalcı’yakıştırmasından memnunluk ve bahtiyarlık duyduğunu söylerken…
Baykal’ın, elinden tutup, il başkanı yaptığı, ilçe başkanı seçtirdiği, milletvekili yapıp, belediye başkanlığı koltuğunu altın tepside sunduğu insanların hala, birilerine‘Baykalcı’ diye kulp takmaları da neyin nesi?..
CHP’nin başında bugün, ‘Bende Baykalcıyım’ diyen bir genel başkan otururken, size ne oluyor?..
CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir’in eski yeni, il, ilçe başkanları, vekilleri, belediye başkanları Baykal’ı havalimanında karşılayıp uğurlarken, parti elden gitmiyor da, bunlar Antalya’da olunca mı gidiyor?..
Sizlerin talebi olan Baykal Halkı Partisi değil, Cumhuriyet Halk Partisi…
Antalya’dakiler CHP’li de, İzmir’dekiler, Aydın’dakiler, Manisa’dakiler değil mi?..
Beyler, bayanlar…
Bu partinin başarılı olmasını isteyenler.
Artık, ‘Şu’cu, ‘Bu’ cu tartışmalarını bırakın, ömrünü bu partide geçirmiş, askeri darbede tutuklanıp içeride yatmış, sonrasında çıkıp partiyi ayağa kaldırmış, beğenir beğenmezsiniz ama 18-19 yıl bu partiye genel başkanlık yapmış, bir kaset komplosuna kurban edilmiş, devletin şifrelerini en iyi bilen birkaç kişiden biri olanBaykal’ın koluna girin ve yürüyün.
…
Son il başkanlığı seçimini örnek alın.
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, geçmişteki dargınlıklara bir sünger çekipBaykal ile birlikte Cavit Arı’yı il başkanlığı koltuğuna taşımadı mı?..
Sayın Gündoğdu röntgen olmadan tedavi yapan ortopedist durumu desek…
Şimdi önümüzde kritik bir 7 Haziran seçimi var.
Antalya’daki bu 3 parçalı yapı tek parça haline gelmezse CHP’nin vay haline…
“Başlık şuydu; CHP 3 parça…
Deniz Baykal, Devrim Kök ve Mustafa Akaydın…”
Üst satırlarda yazan sizdiniz hangi ikisini neden yok ettiniz okuyalım…
Mustafa Akaydın ve Devrim Kök bana göre artık siyasi birer meftadır.
Ümit Uysal ise Antalya siyasetinin parlayan bir yıldızı…
Sayın başkan, siz Deniz Baykal’ın il başkanlığını yapmış, döneminizde birlikte el ele verip CHP’yi 8 vekillikle taçlandırmış birisiniz.
O kongrede rahmetli Mustafa Çetinkaya için açık destek veren Sayın Baykaldır, seçilen İl Başkanımız Ümit Uysal her şeye rağmen sorumluluğunu yerine getirmiş ve verilen görevi hakkı ile yapmıştır…
Size yakışan, sağda solda yapılan dedikodulara aldırmadan Deniz Baykal’ın koluna girip bu skoru egale etmenizdir.
Yine size yakışan da, artık zaman aşımına uğramış aranızdaki bir takım siyasi davaları, kırgınlıkları unutmaktır.
Sayın Gündoğdu, arşivlerinizde Sayın vekillerin hangi CHP li Belediyelerimize hayırlı olsun ziyareti yaptıkları durmakta iken, “zaman aşımına uğramış” ziyaretleri, CHP tabanında beklenti ve umut teşkil etmez mi?
Sayın başkan… Baykal’ın yukarıda yazdığım sözlerini iyi okuyun. Bu kırgınlığın makul düzeyde kalmasını sağlamazsanız, 7 Haziran’daki olası tarihi bir yenilgide sizinde payınız olacaktır.
30 Mart ta hata yapanlara, yaptıranlara, bu hatalardan siyaset üretenlere cevabımız 7 Haziran için verilen ve verilecek mücadele olacaktır…
Bırakın siyaseti, günlük çekişmeleri, peygamberimizin, "Küçüklerimizi sevmeyen, büyüklerimizi saymayan bizden değildir” sözleri de mi bir şey ifade etmiyor:
Bir parti büyüğünü ziyaret etmek, hal hatır sormak ne zamandan beri CHP’de parti suçudur.
Daha dün (3 Şubat 2015) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partinin grup toplantısında kürsüye çıkıp vekillerin gözünün içine baka baka, canlı canlı şunları söylemedi mi:
“Baykal’ın sözüdür bu: Siyaset bana ne verecek değil, ben topluma ne vereceğim. Siyaset budur işte…”
Bir partinin genel başkanı Deniz Baykal için bunu söylüyorsa, ben o kişinin ayağına da giderim, koluna da girerim.
Şimdi karar verme zamanı…
Ya şimdi, ya hiç…